*1992’de Hamburg’da, Werder Bremen-Galatasaray maçı, ve 1988’de Almanya’daki Avrupa Şampiyonası sırasında birlikte çalışmıştık.
*Hamburg’da, otel lobisinde, yanımızdan geçen Alp Yalman’a duyurmak için, eline aldığı Galatasaray formalı ayı bebeği işaret ederek, “Bak Karaçay Galatasaray’da ayılar da varmış” diye latife yapmıştı.
*Objektif gazeteciliği ile sevilen bir kişi olan Uluç, kendisini övdüğüm, asparagas bir haberimi manşet yayından kaldırtmıştı.
*Dobracılığından hoşnut olmayan bazılarının tenkitlerinden hiç etkilenmeyen Uluç, işverenine hep sadık kalmış ve hiçbir zaman istifa etmemiştir.
İlhan KARAÇAY yazdı:
O, Türk gazeteciliğinin duayen isimlerinden biriydi…
O’ Dobracılığıyla bilinen objektif bir yazardı…
O, Spor yorumculuğunun yanında, siyaset, kültür, sanat ve toplum yazarıydı…
O, Benim çok sevdiğim bir dostumdu.
O da yazmıştı benimle dostluğumuzu ve beni “Çok cana yakın, tatlı bir insan” olarak nitelemişti.
O’nun dobracılığından hoşnut olmayan bazılarının tenkitlerinden hiç etkilenmezdi.
Onunla iki kez yurt dışında, en az 10 kez de İstanbul’da buluşmuşluğumuz vardı.
Yurt dışındaki buluşmalarımızın ikisinde de, dobracılığını ispatlayan olaylar yaşadık.
İsterseniz ilk buluşmamızı, rahmetlinin kaleme aldığı bir yazısından okuyalım.
“İlhan KARAÇAY’ın haberi” diye Yaso yollamış, tabletime..
İlhan Karaçay!. 1988 Avrupa Şampiyonası finalinde Münih’te tanışmıştık. Ben İstanbul’dan gitmiştim. İlhan, Sabah temsilcisi olduğu Hollanda’dan gelmişti. Çok cana yakın, tatlı bir insandı..
Maç günü, bizi stada 2 kilometre kala indirdiler arabalarımızdan. İkinci bir Münih faciası yaşamamak için çok ciddi önlemler almışlar. 3 güvenlik şeridinden geçilecek. İlhan’la yürüyoruz. Baktım az ilerde birinin etrafında bir kalabalık toplanıyor.. “Ne oluyor?” dememe kalmadı, gördüm. Alman Başbakanı Helmut Kohl yürüyor halkın arasında, millet de gidip elindeki maç biletini imzalatıyor.. Ben de “Bir imzalatıp bakayım, gizli servis falan çaktırmadan kolluyor mu?” dedim.. Hiç kimse karışmadan başbakanın yanına dek geldim. Biletimi uzattım. İmzalattım.. Az biraz da yanında yürüdüm. Karışan, görüşen yok..
Neyse. Gittik. Maçı izledik. Basın merkezine geldik. Sabah’a yazıyorum yorumumu ki, İlhan geldi.. “Hıncal” dedi.. “Senin haberini yazdım. Manşettesin?.”
“Ne manşeti yahu” dedim..
Meğer Alman Başbakanı ile benim yan yana resmimi çekmiş o da.. Ve Haldun Simavi icadı “Resme haber uydurma asparagası” gibi bir haber yapmış..
“Sabah özel haberi.. Hıncal Uluç, Alman Başbakanı Kohl ile konuştu.”
Hemen daktiloyu itip telefon odasına koştum. Gazeteye bağlandım..
“Manşet haberiniz palavra.. Sakın kullanmayın” dedim. İşin aslını anlattım. İlhan’a da bir güzel çattım.. Bu İlhan, o İlhan işte..
Gelelim yolladığı habere.. Hoşuma gitti okurken.. Siz de okuyun şimdi..
***