Latest update 18 Eylül 2024 - 10:15
29 May 2017 Konuk Yazar Konuk Yazar, Köşe Yazarları, Manşet, Manşet Yanı, Sürmanşet, Türkiye 0
Doğduğum, büyüdüğüm Çorum’un güzel İskilip ilçesinde, ailemden, okulumdan, çevremden milli ve manevi değerleri alarak yetiştim. Mehmet KISAR gibi bir öğretmenin oğlu olmaktan, Azmimillî İlkokulu ve İskilip Ortaokulu’nda yetişmekten dolayı kendimi çok şanslı addediyorum.
Askerliği sevmeme dedem İstiklâl ve Çanakkale gazisi Fikri Efendi etken oldu. Kardeşimle birlikte 3-4 yaşlarından itibaren dedemin yaşadığı anıları dinleyerek büyüdük. Tuna nehrini Kızılırmak’a çevirerek; ’Kızılırmak akmam diyor, kenarını yıkmam diyor, şanı büyük Osman Paşa Plevne’den çıkmam diyor.’’ nakaratını yüksek sesle koro halinde söylerdik. Temenne’deki evimizde mahalleli evin önünden geçerken zevkle dinler, ”Fikri Efendi torunları ile yine coşmuş” derlermiş. Vasiyetinde de ‘’bu göbellerden (erkek çocuk)birisi behemehâl Zabit olsun ‘’diye babama söylediğini hatırlıyorum.
Kuleli Askeri Lisesini kazanmam ile askerlik yaşantım başladı. Kara Harp Okulu’ndan piyade teğmen ve ardından Eğirdir’deki Komando Kursu sonrası Komando olarak zor-meşakkatli görevlerim başladı. Sevgili eşim ve kızım ile yakın çevrem daimî destekçilerimdi.
En unutamadığım ve hayatımda onur nişanesi olarak taşıdığım anı Şemdinli’de geçti. Gencecik Üsteğmen rütbemle gecemi gündüzüme katarak Bölüğümle PKK şerefsizlerini adım adım takip ediyorduk. Tütünlü Köyü’nde vatandaşla bütünleştik. Köy Korucularını, Mehmetçikten ayırt etmeden operasyonlara çıkıyorduk. Ve son operasyonumuzun olduğu bölgede geçen yıl, bir Binbaşı, iki Üsteğmen, dokuz erbaş erimizin şehâdeti olmuştu. Şehitlerimizden birisi devre arkadaşım Üsteğmen Halil Durmaz ile bir hafta önce görüşmüş, birbirimize bu sıkıntılı günlerin geçeceğini, ülkemizin Pkk illetinden bizlerin mücadelesi ile kurtulacağını konuşmuştuk.
Pkk’yı milletimizin başına emperyalist güçlerin musallat ettiğini, Kürt milliyetçiliğinin maske olduğunu, Kominist-beynelminel bir zihniyetin ürünü olduğunu anlatırdım. Bir önceki yıl şehit edilen bölgeyi işaret ettirdim ve kanlarının yerde kalmaması için askerlerimle yemin edip, intikamımızı alacağımıza ant içtik. Komandolarımla; ‘’Tırmanırım aşarım, yüce engin dağlara ‘’diye başlayan andımızı birlikte haykırırdık.
26 Mayıs 1988 günü Tütünlü Köyü’nde bir çoban ‘duyum’ getirdi ve “’Komutanım, Navrazan tepede 20 kadar silahlı, sırt çantalı Pkk’lı gördüm ‘’dedi. Süratle Tabur Komutanımı, sonradan Tunceli de şehit olan Suat Binbaşımı kriptolu telsizle bilgilendirdim. Bölüğümü 6 timle hazır edip bir plan içinde operasyonu başlattım. Sanki beklediğimiz gündü. 27 Mayıs 1988 gece yarısı ay ışığı kaybolduğu esnada, bir timimin pususuna yakalanarak yaralılar veren ve Irak sınırına doğru kaçan teröristler tespit ettik. Yeniden plan yaptım, önlerini kesip sınır ötesine çıkmadan imhasını sağlamak için geçiş güzergâhlarına yeni pusular tertip ettim. Komandolar ve korucularımız geçen seneki şehitlerimizin intikamını almak için canla başla çalışıyor, verilen emirleri harfiyen yerine getiriyorlardı.
Yanımda 55 yaşında, bölgeyi çok iyi bilen Kurmay Başkanı diye isim taktığımız Sait amca vardı. Kendisi yaşı ilerlediği için Korucu statüsüne alınamamıştı, vatanseverliği, dürüstlüğü üst seviyede inançlı ve dost bir vatandaşımızdı. Birlikte mevzide geceyi geçirdiğimiz esnada çevrede köpeklerin havlamasından Pkk’lı grubun yakınımızda olduğunu, izlerden doğru yerde olduğumuzu değerlendirdik. Mevzide sabah namazımızı eda ettik ve vaziyeti Tabur Komutanı’na rapor ettim. Rahmetle yâd ettiğim Tb. K. Suat Binbaşı, yıllarca Özel Kuvvetlerde görev yapmış tecrübeli bir subaydı. O’na; temasın muhakkak olduğunu, hakkını helal etmesini söyledim, ‘’Allah yardımcınız olsun’’ diyerek operasyon emrini aldım. Gözünü budaktan esirgemeyen genç-kahraman Yalçın Assubayımın timi ile harekata başladık. Sessizce yaklaşmıştık ve etraflarını saracak şekilde güzel bir plan yapmıştık.İlk etapta bizim yerimizi fark etmediklerini, ciddi derecede yorulduklarını, yaralılarını otların üzerine yatırıp tedavi ettiklerini, bıraktıkları izlerden anlamıştık.Herşey yolunda gidiyordu.
Geçen yılki çatışmada Şehit olan Ömer Binbaşı ve Halil Üsteğmen birliğinin en önünde hareket ettiği için önce onların şehit olduklarını ve komutanların kaybının ardından fazla şehit verildiğini biliyordum. Ancak, heyecan ve davranışlarımın örnek olacağı inancından, en öndeki timde, üçüncü sırada yani öncünün hemen gerisinde çatışmaya girmek üzere olduğumu fark ettim. Küçük tepeyi çıkar çıkmaz, Pkk’ nın gözcüsü bize ateş etmeye başladı. Süratle ağaç gerisine, sütreye mevzilenip yerimizi almaya çalışırken diğerlerininde yoğun ateşine maruz kaldık. İstanbul’lu er Metin AREFE ilk ateşte boğazından yaralanmıştı. Atğm.Nazmi ve Tğm.Emin timleri ile kaçış bölgesini ele geçirerek tıkama yapmışlar ve Pkk’lıları aramıza (kıskaça) almamızı sağlamışlardı. Takviyeye gelen Erdinç Yzb. ise, dere yatağına havanları kurdurmuş, telsizle O’na ileri gözetleyicilik yapmamı ve bildirdiğim koordinatlara havan atış yapacağını söylüyordu. Düşman sıkışmıştı. Ama tüm mermisini de yakıyordu.
Telsizden emirler verdiğim için, Bölük Komutanı olduğum açığa çıkmış ve RPG-7 roket yemiştim. Allah’tan atılan roket mevzilendiğim ağacı sıyırmıştı, ama bir parçası diğer taraftaki Korucu Mecit’e isabet etmişti. “Bana yardım et” diye bağırdı, “sürünerek sol taraftaki askerlere doğru gitmesini, orada gerekli ilk yardımın yapılacağını” söyledim. Ağaca çıkan bir Pkk’lı Kanas keskin nişancı, mevzilendiğim ‘çatal ağacın’ arasından beni vurmuştu, kötü vaziyeti bacağım ağırlaşınca fark ettim. Kemiğe denk gelmemesi, diz kapağımın hemen altından merminin girip-çıkması şansımdı. Boynumdaki fuları çıkarıp kanı dindirecek şekilde sıkıca bağladım. Üst bant telsizden rapor edip çatışmanın seyri hakkında bilgi verdim. Habercim Konya’lı Osman Aydoğan geride benim bu durumumu görünce, yanıma yardım etmek için geldiği anda vuruldu ve kucağıma düştü. Başından vurulmuştu, “komutanım’’ ancak diyebildi, başını severek “hadi oğlum kelime-i şehadet getirelim”dedim. Birlikte ve tane tane kelime-i şehadet getirdik, su verdim ağzına, son olarak ‘’Anne’’ dediğini duydum ve ruhunu teslim etti. Şehadet şerbeti içmişti yiğit kahraman habercim, inşallah ahirette bizlere şefaatçi olur.
Bölüğüm kahramanca çarpışıyordu, akşama doğru 9 teröristin öldüğünü, birinin yaralı teslim olduğunun raporunu tim komutanlarımdan aldım. Yıllarca bölgede kaos ve ızdırap yaşatan, şehitler vermemize sebep olan şerefsizlerin sonu gelmişti. Gece boyunca kimsenin mevzileri terk etmemesini emrettim. Şimdi Balıkesir Vali yardımcısı olan Hasan Ali Asteğmenim beni sırtına aldı ve yaralı Metin‘in yanına götürdü. Metin’in ilk tedavisini yapan sıhhiye çavuş Mithat’a; “boğazının mikrop kapmaması için alkollü su ile temizlenmesini ve gazlı bezle, fazla sıkmadan sarılmasını” emrettim. Bir taraftan benim yaram, bir yandan onun yarası sebebiyle günün nasıl aydınlandığını anlamadım.
Metin konuşamıyordu, fakat bana eli ile helikopteri soruyordu. Sağ olsun kahraman pilotlarımız, o zaman silahlısı bulunmamasına rağmen müthiş destek sağlıyorlardı. Daha sonra general olan Hamza Üsteğmen, Alaca karanlıkta dar bir alana inerek Korucu Sait Amca, Metin, Ahmet Assubay ve beni alıp havalandı. Metin önce Diyarbakır Askeri Hastahanesi’ne, daha sonra GATA Ankara’ya götürülmüş, ameliyatlar sonucu tekrar konuşur hale geldi. Beni sonraki görev yerim Bolu Komando Tugayında ziyaret etti, konuştuğunu duyunca çok mutlu olmuştum.
Sait Amca da sağ karın boşluğundan hafif yaralanmıştı, tıpkı Ahmet Assubayım gibi. Onlar da benim gibi kısa süreli tedaviyi müteakip göreve döndüler ve hizmetimize aynen devam ettik.
Şemdinli Bölgesi bu operasyondan sonra rahat etti. Uzun süre Pkk, ilk hedefleri olan, özgür vatan parçası dedikleri bu bölgede barınamadı. Burada başarı gösteren erbaş ve erlerimiz ödüllendirildi, Sait amca Valinin direktifi ile korucu statüsüne kavuştu, bana ve iki Astsubayımıza Devlet Üstün Cesaret ve Feragat Madalyası taltif edildi. Cumhurbaşkanı Muhafız Alay Komutan Yardımcılığı görevine gelmek nasip oldu. Ancak Konyalı kucağımda şehadet şerbeti içen yiğit Osman’ı hiç unutamadım.
Bu gerçek hikaye, TSK’nın bölgede yaptığı küçük çaplı operasyonlardan sadece birisidir. Müteakip aşamada ve halen nice şehit ve gazilerimiz kahramanlık destanları yazmaya devam etmektedir…
Vatan sağolsun…
Not: Makaleye katkıları için, Strateji Uzmanı – Araştırmacı Yazar – Emekli Albay Fevzi Yurtoğlu’na teşekkür ederiz.
11 Şub 2024 0
14 Eyl 2023 0
09 Ağu 2023 1
30 Haz 2023 0
AK Parti İzmit İlçe Başkanı Halil Güngör Dokuzlar, Milli İrade Meydanını eleştiren İYİ Parti İzmit İlçe Başkanı Halim Tamyüksel’e cevap […]
Ülkenin çökmüş sendikacılığının içinden doğan ve kurtarıcı gözüyle bakılan sendikası Hürriyetçi Eğitim Sen ülkenin kanayan yaralarına merhem olmaya devam ederken […]
İnegöl’de çok daha riskli bölgeler öylece dururken, Devlet Hastanesi karşısındaki merkezi bölgedeki konutların bulunduğu alanın apar topar kentsel dönüşüm uygulama […]
15 Haziran 1928’de Atatürk ile görüşen Gerard Vissering’in uzun çalışmalar sonucunda hazırladığı rapor ve tüzük yüz yıla yakın bir zaman […]
İYİ Parti Bursa Milletvekili Selçuk Türkoğlu, inşaat çalışmaları tamamen duran Ali Osman Sönmez Çekirge Devlet Hastanesi sorununu Meclis gündemine taşıdı. […]
Ağustos’taki Vatan Hilmi Özden Ağustos ayı; şanlı tarihimize zaferler ayı olarak geçmiştir. Müslüman Türk Milleti 26 Ağustos 1071 yılında Malazgirt […]
TBMM Sağlık Komisyonu Üyesi CHP Kocaeli Milletvekili Prof. Dr. Mühip Kanko, Türkiye’de sağlık politikalarındaki geri adımları ve yanlış kararları […]
Sabit ve dar gelirli vatandaşlar için TOKİ aracılığı ile uygun ödeme koşullarıyla yapılacağı sözü verilen 100 bin konutluk projedeki binlerce […]
Niyet başka akıbet başka! Prof. Dr. Ata Atun Yunanları ve Rumları, aile yapıları, kültürleri, inanışları, eğitimleri, mizahları, kafa yapıları, […]
“Barış için genel af şart” Milliyetçi Sol Parti (MİLLİ SOL) Genel Başkanı gazeteci Hüseyin Alpay, Türkiye’deki cezaevlerinin toplam kapasitesinin 250 […]