KİMSE SİYASİ ÇIKARLAR YÜZÜNDEN TOPLUMU BÖLMESİN
Açık ve net ifade edeyim. Ben bir Türk’üm. Ama Kürt vatandaşlarımızın haklarına herhangi bir halel gelirse ilk sesini yükseltecek olan benim ve biz olacağız. Ben bir Sünni’yim ama Alevi vatandaşlarımızın hakları, hukuku konusunda ne kadar özen gösterdiğim bilinir. O hakların herkesten önce savunucusu biz olacağız. Kimse siyasi çıkarlar yüzünden toplumu bölmesin, ayrıştırmasın. Açıklamalarımızla yeni tartışmalar yaratmaktansa, vizyonumuzla yeni bir ufuk çizelim hep beraber.
Birincisi ortak aidiyet bilinci dedim. İkincisi, kapsayıcı demokrasinin meşruiyet temeli, insan hakları ve özgürlük güvenlik anlayışıdır. İnsan haklarına dayanmayan hiçbir siyasal düzen yaşayamaz. İnsan haklarına dayanmayan hiçbir siyasal düzen meşru olamaz.
KİMSE HUKUK KARŞISINDA ÖZEL STATÜYE SAHİP DEĞİL
Üçüncüsü, kapsayıcı demokrasinin kurumsal temeli, demokratik hukuk devleti. Güç dengelerine, kuvvetler ayrılığına dayalı demokratik hukuk devleti. Namık Kemal’den beri bu böyledir. Arayış hep böyle. Kuvvetler ayrılığı. Herkes denetlenecek. Kimse hukuk karşısında özel bir statüye sahip değildir olumlu ya da olumsuz anlamda.
Parlamenter sistemi ihya edeceğiz. 12 Eylül’e dayalı kapsayıcı demokrasi olmaz. 12 Eylül rejiminin anayasasının tümüyle değişmesi bir zarurettir. Ama zamanla olacak, bunun farkındayız. Biz 2017 Referandumundan önceki Türkiye’ye dönmek istemiyoruz.
OLİGARK OLUŞUMUNA GİDEN BİR GELİR ADALETSİZLİĞİ VAR
Dördüncüsü, kapsayıcı demokrasinin olmazsa olmaz şartlarından birisidir, gelir adaletidir. Zenginin daha zengin, fakirin daha fakir olduğu sistemler bir müddet sonra, Rusya’da bugün gördüğümüz şekilde oligarklar olur. Türkiye’de de neredeyse oligark oluşumuna giden bir gelir adaletsizliği yaşanıyor. Ağır enflasyon, kur korumalı mevduat ile bu enflasyon şartlarında zenginleri korurken elinde evine gidecek parası olmayan fakir fukara eziliyorsa, buradan kapsayıcı demokrasi çıkmaz. Kendi yandaşlarını zengin ederek iktidarlarını korumaya çalışanlara sesleniyorum. Bir yüzükle geldiniz ama siz milletin oyuyla gideceksiniz. İşte bizim şimdi, temiz siyaseti, siyasi ahlak yasası, imar yasası, ihale yasası, şeffaflık yasası başta olmak üzere çok kapsamlı yasal düzenlemelerle tahkim etme sorumluluğumuz var. Siyasi ahlak yasalarla olmaz, onu da söyleyeyim. Siyasi ahlak önünden milyarlar geçip de ona dokunmadığınız zaman ortaya çıkar.
Türkiye’deki kapsayıcı demokrasinin yaşatmanın uluslararası boyutu tek bir ilkeye dayalıdır. Çok boyutlu diplomasi ve dış politika. Çok boyutlu dış politika demişken dün bir resim yayınlandı. Şanghay İşbirliği Örgütü resmi. İktidar cenahı bu resimden hareketle, sayın Cumhurbaşkanının ne büyük siyasi lider olduğunun ispatı yarışına girdiler.
İHRAÇ SÜRECİNE GİRMEMİŞ OLSAYDI O RESİM YANLIŞ OLMAZDI
Türkiye’nin sadece NATO, AB denklemine dayalı dış politika yürütmemesi gerektiğini düşünüyorum. Onun için Asya derinliklerindeki politikaları hep teşvik ettim görevli olduğum sürece. Şanghay İşbirliği Örgütü ile diyalog anlaşmasını 26 Nisan 2013’te ben imzaladım. İmzalarken gocunmadım, çekinmedim. Ama şimdi o anlaşma üzerinden geliştirilen bu ilişkiler çerçevesinde o resme girenlere şunu hatırlatmak istiyorum. O resim yanlış olmayabilirdi. Ne zaman yanlış olmazdı biliyor musunuz? Eğer Türkiye, kurucusu olduğu Avrupa Konseyi’nden neredeyse ihraç sürecine girmemiş olsaydı yanlış olmazdı.
Orada medeni dünya resmi çıkacaksa sayın Erdoğan geldiğinde, Doğu Türkistanlı Uygur kardeşlerimizi bir toplasın bakalım. O resimde kendilerine bir yer var mı? Şu anda Urumçi’de, Kaşgar’da korona bahanesiyle Uygurlar evlerine kapatılıyor, kapıları mühürleniyor. Gıdasızlıktan ölümler yaşanıyor. İstediğiniz dünya düzeni bu mu? Sesiniz de çıkmıyor. Nerede milliyetçiliğiniz? Eğer Avrupa Konseyi’nden kopmasaydınız, eğer Avrupa Konseyi’nde demokratik bir ülke olarak saygı gören bir ülke olsaydınız, Şanghay İşbirliği Örgütü’nde verdiğiniz resme hiçbir şey demez, alkışlardık. Ama Avrupa Konseyi’nde insan hakları ihlalleri dolaysıyla ihraç noktasına gelmiş bir ülkenin, Avrupa’dan, demokratik standartlardan kopmuş bir ülkenin otoriter liderlerle verdiği manzara Türk halkının övüneceği bir manzara değildir.”