Latest update 18 Eylül 2024 - 10:15
12 Ara 2023 Konuk Yazar Konuk Yazar, Köşe Yazarları, Sürmanşet 0
Kendini sevmek ile bencillik, egoizm, narsizm veya megalomani arasında çok derin uçurumlar var.
Burada dengeyi iyi korumak gerekiyor;
Aksi halde,
Kantarın topuzu kaçtığında, zararı yine kişinin kendi varlığında kök salıyor.
İşte tam burada çok severek takip ettiğim Hakan Mengüç’den bir alıntı yapmak istiyorum:
Kendini sevmek, kendine zaman ayırmak, kendine değer vermek, ihtiyaçlarını önemsemek, “bencillik” etmek demek değildir.
Bencillik, paylaşmamaktır.
Kendinde olanı, sadece kendine saklamaktır.
Neşeni, coşkunu, iyiliğini, bonkörlüğünü, hoşsohbetini, bilgini, zamanını, enerjini kimsenin yararına kullanmamak, stoklamak ve çürümeye bırakmaktır.
Diğer bir deyişle enerjiyi istiflemektir.
Oysa istiflemek, yoksunluk bilinci ile ilgilidir.
Kileri ağzına kadar bakliyatla doldurup, sonra bu bakliyatı kurtlanmaya bırakmaktır.
Ne kendinin, ne de başkasının karnını doyuramadığın değerli bir mahsule hamallık etmektir; ziyan etmektir.
Çok sevdiğim bir Kızılderili hikayesi vardır…
Lütfen masallara, hikayelere, mitolojik anlatımlara kulak verin,
Bir adım geriye atarak,
Sadece sözlü anlatım ile nakledilenler yerine,
Her birinin içeriğindeki kadim öğretiyi, dersi ve mesajı çözmeye çalışın…
Emin olun,
Bunların hiçbirinin sırf eğlenceli zaman geçirmek için ortaya atılan lakırtılar olmadığını keşfedeceksiniz.
Nasrettin Hoca – Keloğlan masallarından yaratılış destanlarına,
Mitolojik efsanelerden, kutsal kitap öğretilerine kadar tüm metinlerde anlatılan hikayelerin alt satırlarına gizlenmiş evrensel ahlaki öneriler mevcuttur.
Rivayet olur ki,
Yaşlı bir Kızılderili reisi torunuyla birlikte çadırının önünde otururken az ileride iki kurt köpeği kavgaya tutuşur.
Bir köpek kar gibi bembeyaz iken,
Diğeri gecenin karanlığı kadar siyahtır…
Gerçi çocuk kendini bildi bileli bu iki köpek her daim hırlaşıp, boğuşup dururmuş.
Her şeye rağmen Kızılderili reisi bu iki köpeği hep yakınında tutar, daima gözünün önünde olmalarını istermiş.
Çocuk ise neden iki köpeğe ihtiyaç olduğunu sorgular,
Ve,
Neden birinin siyah iken, diğerinin beyaz olduğunu merak edermiş.
Bir gün dedesine kafasındaki henüz cevaplanmamış sorularını sorar…
Yaşlı reis, bilgece bir gülümsemeyle torununun sırtını sıvazlayarak “Onlar benim için iki simgedir evlat” der ve ekler:
Siyah be beyaz kurt iyilik ile kötülüğün simgesidir.
Aynen şu gördüğün köpekler gibi, iyilik ve kötülük içimizde sürekli mücadele eder durur.
Onları seyrettikçe ben hep bunu düşünürüm.
Onun için her daim yanımda tutarım onları….
Öyle ya,
O halde ortada bir mücadele varsa, kazananı da olmalıdır!!!
Bunun üzerine küçük çocuk hemen aklına gelen ilk soruyu yöneltir:
“Peki, sence hangisi kazanır bu mücadeleyi?”
Bilge reis, derin bir gülümsemeyle torununa bakar,
Ve,
“Ben hangisini daha iyi beslersem o kazanır evlat” der.
Bizler ne düşünüyorsak O’ yuz…
Hepimiz kendi düşüncelerimizle ortaya çıkıyoruz,
Ve,
Düşüncelerimizle yarattığımız bir dünyanın içinde yaşıyoruz.
İyi tek başına yoktur.
Kötü de tek başına yoktur.
Bir şey sadece iyi olamaz, sadece kötü de olamaz.
Aynı anda hem iyi hem kötüdür.
Aynı anda hepsidir ve birdir.
Olana nereden baktığındır fark yaratan…
Sonucu değiştiren ise,
Olanı ne şekilde kabullenip benimsediğindir…
Sen “Paramı kaybettiğim için battım” der ve kendi kendine dövünürsünsün,
Hatta belki de hayata küsersin…
Öteki “Paramı kaybettiğim için kazanmayı öğrendim” der ve aldığı ders ile bir sonraki adımını daha sağlam atar.
Sen “İyi bir ailem olmadığı için başaramadım” der ve başına gelenler için hep harici bir günah keçisi ararsın,
Öteki “İyi bir ailem olmadığı için başardım” der ve hayatı boyunca karşılaşacağı tüm engellerle mücadele etmeyi öğretir kendine…
Sen “Hep sırtımdan vurulduğum için kimseye güvenmiyorum” der ve karşına çıkan herkesi, ama herkesi peşinen suçlu ilan edersin,
Öteki “Hep sırtımdan vurulduğum için kime güvenileceğini öğrendim” der ve herkese hakettiği kadar değer verme konusunda ustalaşır…
Başımıza gelen her şey durumdur, sonuç değil…
Sonucu belirleyen şey ise durumu ne şekilde ve nasıl algılayıp benimsemeyi tercih ettiğimizdir!!!
“Nankör” kelimesi “nan” ve “kör” kelimelerinin bileşiminden türemiş…
Farsçada “görmeyen” anlamındaki “kūr” dilimize “kör” olarak geçmiş. Diğer kelime ise bulmacalarda çokça çıkan “nān”… O da “ekmek” sözcüğünün Farsçası. Yani “nankör” aslında “ekmek görmeyen”, “nimet nedir bilmeyen” anlamına geliyor. |
Konuk Yazar: Dr. Cüneyt Yardımcı
AK Parti İzmit İlçe Başkanı Halil Güngör Dokuzlar, Milli İrade Meydanını eleştiren İYİ Parti İzmit İlçe Başkanı Halim Tamyüksel’e cevap […]
Ülkenin çökmüş sendikacılığının içinden doğan ve kurtarıcı gözüyle bakılan sendikası Hürriyetçi Eğitim Sen ülkenin kanayan yaralarına merhem olmaya devam ederken […]
İnegöl’de çok daha riskli bölgeler öylece dururken, Devlet Hastanesi karşısındaki merkezi bölgedeki konutların bulunduğu alanın apar topar kentsel dönüşüm uygulama […]
15 Haziran 1928’de Atatürk ile görüşen Gerard Vissering’in uzun çalışmalar sonucunda hazırladığı rapor ve tüzük yüz yıla yakın bir zaman […]
İYİ Parti Bursa Milletvekili Selçuk Türkoğlu, inşaat çalışmaları tamamen duran Ali Osman Sönmez Çekirge Devlet Hastanesi sorununu Meclis gündemine taşıdı. […]
Ağustos’taki Vatan Hilmi Özden Ağustos ayı; şanlı tarihimize zaferler ayı olarak geçmiştir. Müslüman Türk Milleti 26 Ağustos 1071 yılında Malazgirt […]
TBMM Sağlık Komisyonu Üyesi CHP Kocaeli Milletvekili Prof. Dr. Mühip Kanko, Türkiye’de sağlık politikalarındaki geri adımları ve yanlış kararları […]
Sabit ve dar gelirli vatandaşlar için TOKİ aracılığı ile uygun ödeme koşullarıyla yapılacağı sözü verilen 100 bin konutluk projedeki binlerce […]
Niyet başka akıbet başka! Prof. Dr. Ata Atun Yunanları ve Rumları, aile yapıları, kültürleri, inanışları, eğitimleri, mizahları, kafa yapıları, […]
“Barış için genel af şart” Milliyetçi Sol Parti (MİLLİ SOL) Genel Başkanı gazeteci Hüseyin Alpay, Türkiye’deki cezaevlerinin toplam kapasitesinin 250 […]