Latest update 18 Eylül 2024 - 10:15
04 Oca 2019 Konuk Yazar Konuk Yazar, Köşe Yazarları, Sürmanşet 0
Yunanistan’dan Türkiye’ye bakış
Eskiden, daha doğrusu 20 Temmuz 1974 Barış Harekatı öncesi yıllarda Türkiye’yi “Anavatan” olarak tanımlarken, İngiltere’yi de “Üvey anavatan” (Motherland in law) olarak tanımlar ve gülümserdik.
21 Aralık 1963 sabahı Rumlar Türklere karşı silahlı saldırıya geçtiği zaman, adadaki İngiliz Ordusu “Barış Gücü” adı altında müdahale etmişti çatışmalara. Anavatanımız olamasa da, 1878’den itibaren egemenliği altında yaşadığımızı için, kültürel, yönetsel, yargısal ve yaşamsal bağlarımızın direkt veya endirekt oluştuğu bir ülkeydi İngiltere.
Kıbrıs adasında yaşayan Rumların anavatanı olan -Rumların aslına bakıldığında tartışmalı olsa bile- Yunanistan da bizler Kıbrıslı Türkleri çok yakından ilgilendiren bir ülke. Ne zaman Rumlardan bir kötülük görsek, düşmanca tavırlarla karşılaşsak, yok edilmek, köle yapılmak, ezilmek, ikinci sınıf vatandaş durumuna düşürülmek istensek, hep bu kararların altından Yunanistan’ın planları ve askeri desteği çıkıyordu. Bu nedenle de daha çocukluğumdan beri Yunanistan’ı “Çok iyi tanınması ve bilinmesi gereken ülke” sınıfına sokmuştum kafamda İngiltere ile birlikte. Kıbrıs adasında yaşadığımız hayatımızın her aşamasında ve gününde illaki birinden birinin illaki etkisi oluyordu yaşamımıza. O yüzden de bu iki ülkenin dillerini öğrenmek farz olmuştu. Rumcam, sokak Rumcası. Yazılanları okuyabiliyorum ama yazamıyorum. Benim için Rumca küçük harf yazı yazmak ve vurgularını doğru yerlere koymak neredeyse imkansız olsa da konuşulanı anlayıp, derdimi anlatabilirim.
Uluslararası İlişkiler, bütün dünyaya da sürekli olarak günlük yaşanan politik ve siyasi olayları ve inceleyen bir bilim dalı. İnşaat mühendisliğimin yanında, uluslararası ilişkilerde akademik kariyer yapmam ve Doğu Akdeniz ile Orta Doğu’yu kapsayan, Türkiye, Yunanistan ve İsrail’i içine alan coğrafyadaki siyasi ve politik gelişmeler konusunda uzmanlaşmak istediğim için de her gün Yunanistan ve İsrail ile ilgili haberlere göz atarım. Ki, bir inşaat mühendisi olarak ne denli “Analitik” isem, uluslararası ilişkiler hocası olarak da konulara o denli vakıf olmam şart.
Neler mi var haberlerde? Mesela Yunanistan basını bu ara tam bir paranoya içinde. Ege’de, Türkiye kıyılarına yakın veya da Türk kara suları içinde yer alan ve Lozan Anlaşması ile 7 Mart 1948 tarihinde Yunanistan’ın İtalya ile imzaladığı Ege adalarının Yunanistan’a devri ile ilgili protokolün ekindeki haritanın (The Integration of the Dodecanese with Greece Agreement) içinde yer almayan, Münhasır Ekonomik Bölgeleri olabileceği varsayımı ile ada olarak nitelenebilecek küçük kaya parçalarının Türkiye tarafından işgal edildiklerine dair inanç tavan yapmış durumda. Bu inanca ilaveten de Türkiye’nin artık kendi gelişmiş saldırı ve savunma silahlarını da üretebilen bir ülke olduğu korkusu da çok yaygın.
Birçok sıradan Yunan vatandaşı Türkleri “kendilerine asla zarar vermeyecek asırlık dostlar” olarak görürken, bazı siyasiler ve gazeteciler de tam aksine Türkiye düşmanlığını körüklüyorlar.
Şimdilerde bu siyasiler ve gazeteciler kafayı, Türkiye’nin kendi imkan ve hammaddeleri ile kendi fabrikalarında ürettiği ve yazılımını da kendi mühendislerinin yazdığı İHA olarak tanımlanan, “Silahlı”, “Silahsız” ve “Keşif özellikli” İnsansız Hava Araçlarına, MİLGEM adlı korvetlerine, Fırkateynlerine, Denizaltılarına, Milli Piyade Tüfekleri ve benzerlerine (MPT), Atmaca Füzelerine, Karadan karaya, Havadan havaya, Karadan havaya ve Havadan karaya atılan balistik füzelere, Elektro Manyetik Top’a (EMT) ve diğer dünya üzerinde Türkiye dahil olmak üzere çok az ülkenin üretebildiği gelişmiş ve son teknoloji ile üretilebilen silahlara takmış durumda.
Bu paranoya tartışmalarına şu sözlerle yansımış;
– Türk ve Yeni-Osmanlıların donanmaları… Bu silahları Münhasır Ekonomik Bölgelerin kontrolünün sağlanması için kullanacaklar…
– Türkler bu silahları, Fırat ve Dicle’ye (Güneydoğu’ya) ya da Lübnan’a çıkarma yapmak için üretmediler… Hayır, bizim için üretildiler. Bu şunu gösteriyor, Anadolu’daki hesaplarını kapattıktan sonra tekrar batıdaki ilk hedeflerini hatırlayacaklar. En sondaki hedefleri de Selanik. El koymaya Ege’den başlayacaklar…
Bu korku dolu söylemler, Türkiye’nin kendi savunma sistemi enstrümanlarını üretmesi ve dışarı bağımlılıktan kurtulması üzerine kurulu. Bu söylemlerini, her gün, her platformda dillendirip, halkın kalbine korku salmalarının tek nedeni Türkiye’nin ürettiği silahlar, helikopterler, savunma sistemi ekipmanları. Çöpe atılacak durumdaki silahların kakalandığı, Batı ve ABD’nin, yazılımlarını yaptıkları savaş uçaklarının gelişini teröriste haber ettikleri günler geride kaldı şükür. Ne derler, kötü komşu mal sahibi edermiş…
Prof. Dr. (İnş. Müh.), Dr. (Ulus. İliş.) Ata ATUN
Akademisyen, Kıbrıs İlim Üniversitesi
KKTC III. Cumhurbaşkanı Politik Danışmanı
26 Mar 2024 0
18 Mar 2024 0
17 Oca 2024 0
08 Oca 2024 0
AK Parti İzmit İlçe Başkanı Halil Güngör Dokuzlar, Milli İrade Meydanını eleştiren İYİ Parti İzmit İlçe Başkanı Halim Tamyüksel’e cevap […]
Ülkenin çökmüş sendikacılığının içinden doğan ve kurtarıcı gözüyle bakılan sendikası Hürriyetçi Eğitim Sen ülkenin kanayan yaralarına merhem olmaya devam ederken […]
İnegöl’de çok daha riskli bölgeler öylece dururken, Devlet Hastanesi karşısındaki merkezi bölgedeki konutların bulunduğu alanın apar topar kentsel dönüşüm uygulama […]
15 Haziran 1928’de Atatürk ile görüşen Gerard Vissering’in uzun çalışmalar sonucunda hazırladığı rapor ve tüzük yüz yıla yakın bir zaman […]
İYİ Parti Bursa Milletvekili Selçuk Türkoğlu, inşaat çalışmaları tamamen duran Ali Osman Sönmez Çekirge Devlet Hastanesi sorununu Meclis gündemine taşıdı. […]
Ağustos’taki Vatan Hilmi Özden Ağustos ayı; şanlı tarihimize zaferler ayı olarak geçmiştir. Müslüman Türk Milleti 26 Ağustos 1071 yılında Malazgirt […]
TBMM Sağlık Komisyonu Üyesi CHP Kocaeli Milletvekili Prof. Dr. Mühip Kanko, Türkiye’de sağlık politikalarındaki geri adımları ve yanlış kararları […]
Sabit ve dar gelirli vatandaşlar için TOKİ aracılığı ile uygun ödeme koşullarıyla yapılacağı sözü verilen 100 bin konutluk projedeki binlerce […]
Niyet başka akıbet başka! Prof. Dr. Ata Atun Yunanları ve Rumları, aile yapıları, kültürleri, inanışları, eğitimleri, mizahları, kafa yapıları, […]
“Barış için genel af şart” Milliyetçi Sol Parti (MİLLİ SOL) Genel Başkanı gazeteci Hüseyin Alpay, Türkiye’deki cezaevlerinin toplam kapasitesinin 250 […]