Latest update 18 Eylül 2024 - 10:15
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türk Metal Sendikası Kadın İşçileri 20. Büyük Kurultayı’nda yaptığı konuşmada, “Gezi olayları sırasında bir anne yanında çocuğu olduğu halde Kabataş’ta tacize maruz kaldı. Kimse o kadını taciz edenleri kınamadı, peşine düşmedi. Tacize uğrayan kadına ise etmediklerini bırakmadılar. Terbiyesizce, ahlaksızca o kadının üzerine gittiler. Bunlar için önemli olan kadının bizatihi kendisi değil sadece bazı kadınlar; asıl ayrımcılık işte budur” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türk Metal Sendikası Kadın İşçiler 20. Büyük Kurultayı’na katıldı.
Ankara’da gerçekleşen törende yaptığı konuşmada Cumhurbaşkanı Erdoğan, daha önce Başbakan olarak iki kez katıldığı Türk Metal İş Sendikası’nın Kadınlar Kurultayı’na bu defa Cumhurbaşkanı olarak katıldığını belirterek, bunun kendisi için ayrı bir gurur vesilesi olduğunu ifade etti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşmasında, dün düşen askeri uçağımızın kahraman pilotlarına Allah’tan rahmet, ailelerine, Türk Silahlı Kuvvetleri’ne, milletimize başsağlığı dilediğini söyledi.
Kadın İşçiler Büyük Kurultayı’nın yeni bir açılıma, bir milada vesile olmasını dileğini ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “İnanıyorum ki, sizin bu heyecanınız, bu aşkınız, bu kararlılığınız yeni bir dönemin, yeni bir anlayışın özellikle sendikacılık hayatında hâkim olacağına bir vesile teşkil edecektir. Ve buna vesile olan, emeği olan, katkısı olan tüm kardeşlerimi özellikle kutluyorum, kendilerine şükranlarımı sunuyorum” dedi.
“BURADA DİLE GETİRİLEN GÖRÜŞLERİN TÜM ÜLKEYE YAYILACAĞINI DÜŞÜNÜYORUM”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türk Metal Sendikası’nı bu etkinliği başlattığı ve bugüne kadar getirdiği için tebrik ettiğini söyledi. Sendikacılığın başarılı ve hayırlı bir örneği olarak gördüğünü söylediği kurultayın daha uzun yıllar bu şekilde sürüp gitmesini temennisini de aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Burada dile getirilen görüşlerin, yapılan önerilerin, dalga dalga tüm ülkeye, tüm dünyaya yayılacağını düşünüyorum. Az önce İstanbul’dan gelen hanım kardeşimizin bu kürsüde yaptığı konuşma gerçekten altına hep birlikte imzamızı atabileceğimiz bir konuşmadır. Kendisini ve temsil ettiği tüm hanım kardeşlerimi kutluyorum, tebrik ediyorum. İşçi olarak çalışanlardan başlayarak tüm kadınların haklarını korumayı amaçlayan bu kurultayın aradan geçen 20 yılda bu alanda önemli kazanımlara vesile olduğuna inanıyorum. “Bir gün değil her gün” sloganıyla yürütülen çalışmaların istikrarlı ve samimi bir şekilde sürdürülmesini temenni ediyorum” diye konuştu.
SURİYE’DE YAŞANAN İNSANLIK DRAMI
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bugün yakın çevremiz başta olmak üzere dünyanın pek çok yerinde çok büyük acılar, çok büyük yıkımlar yaşandığına dikkat çekerek, “Sadece Suriye’de ölenlerin sayısı 300 bini aştı, bu rakamın bir milyona kadar çıktığını söyleyenler de var. Beş milyon insan kendi ülkesini terk etmek zorunda kaldı, aileler dağıldı, ocaklar yıkıldı, insanlar mağdur oldu. Tüm bu felaketlerin yükünü en çok sırtlananlar ve sırtlayanlar hiç şüphesiz kadınlar.
Sığınmacıları gördünüz değil mi televizyon ekranlarında, göç edenleri gördünüz. O hanımların yavrularıyla beraber sırtlarında şöyle evlerinden çıkarabildikleri birkaç çuval veya valizle nasıl Türk topraklarına sığındıklarını gördünüz. O ne çileydi değil mi, o ne çiledir değil mi? İşte dün eşim Türkiye’nin en büyük kampı olan Suruç Kampı’na gitti, orada yeni mekânların açılışını yaptılar ve oradaki çileyi akşam döndüğünde bana anlattı. Bütün bunlar bir sorumluluğun bizim için gereğiydi” dedi.
“İNSANA DEĞER VERMEYEN VE ACISINI PAYLAŞMAYANLARI BÜYÜK OLARAK KABUL ETMİYORUM”
Konuşmasında dünyaya seslenen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ey dünya, ey Batı; lafa geldiği zaman kadın haklarını konuşuyorsunuz, ancak benim ülkeme sığınan Suriye ve Irak’tan iki milyon insanın hakları konusunda bugüne kadar ne yaptınız, ne yapıyorsunuz?” diye sordu. Herhangi bir desteğin söz konusu olmadığına işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bize verdikleri destek 250 milyon dolar. Bizim yaptığımız harcama 5,5 milyar dolar. Ama yanımıza geldikleri zaman da bize şunu söylüyorlar: ‘Yaptığınız bu işler her türlü takdirin üzerinde, her türlü tebrike şayan, gerçekten çok başarılısınız.’ Tamam da, hadi biraz mali destek verin dediğiniz zaman oraya hiç yanaşmazlar. Tüm Batıda, Avrupa’da şu anda ne kadar sığınmacı var biliyor musunuz? 150 bin. Bizde ne kadar var? İşte 2 milyon. Bütün bu gerçekler ortada. Peki, bu nereden geliyor? İşte bu bizim bir medeniyet anlayışımızın, kültürümüzün, inancımızın gereği olarak yaptığımız bir uygulamadır. Onun için bu millet büyüktür, onun için Türkiye güçlüdür, onun için Türkiye büyümeye devam edecektir. Bana göre insana değer vermeyen hiçbir ülkeyi ben büyükler kategorisinde değerlendirmiyorum ve olamazlar da. İnsana değer vermeyen, insanın acısını paylaşmayanları asla büyük olarak kabul etmiyorum. Büyüklük, o garibin, o gurabanın, o fakirin, o yoksulun, o mağdurun, o yolda kalmışın, sokağa atışmışın sahiplenenleridir, bunu böyle bilmemiz lazım” dedi.
“FERYADI DUYULMAYAN, ACISI HİSSEDİLMEYEN KADINLARIN YAŞADIKLARI İNSANLIĞIN KANAYAN YARALARIDIR”
“Evladının, eşinin, babasının, kardeşinin cansız bedeni üzerine kapanıp ağlayan mazlum kadındır, yıkılan evinin başında gözyaşı akıtan garip kadındır. Eşini kaybettiği için yüreği yanan, ama bu arada ailesinin tüm sorumluluğunu da üstlenen mağdur yine kadındır. Evinden, yuvasından uzakta verilen o hayat mücadelesini evet, sırtında taşıyan aynı şekilde kadındır. Feryadı duyulmayan, gözyaşı fark edilmeyen, acısı hissedilmeyen bu kadınların yaşadıkları insanlığın kanayan yaralarıdır. Bir tarafta kadın hakları diye kamuoyu ayağa kaldırılırken, diğer tarafta kadının doğrudan hayat hakkına yönelik terör karşısında, saldırılar karşısında akıl almaz bir duyarsızlık var, bunu görmemiz lazım. Bir tarafta eşitlik diye yer-gök inletilirken, öteki tarafta sadece zulümde, ölümde, yıkımda eşitlik söz konusu olabiliyor, bunu görmemiz lazım” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, ayrımcılığa karşı mücadele ederken diğer yandan da ayrım gözetilmeksizin insan hayatı ve insan onurunun hunharca, alçakça çiğnendiğini söyledi ve “Avrupa’daki, Amerika’daki kadın da, Suriye’deki, Irak’taki, Myanmar’daki, Türkiye’deki kadın değil mi? ” diye sordu.
“BUNCA ZULME, KATLİAMA SES ÇIKARMAYAN HİÇ KİMSENİN KADININ ADINI AĞZINA ALMAYA DAHİ HAKKI YOKTUR”
Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşmasını şu sözlerle sürdürdü: ”Kadına karşı psikolojik taciz yapmak suç da, evini, köyünü, mahallesini bombalarla başına yıkarak kadını öldürmek, mağdur etmek suç değil mi? Kadının önce yaşama hakkına saygı duyulmalı, önce kendi kültürel ve sosyal hayat alanı içinde kadının o sürdürdüğü mücadeleye destek vermeyen, kusura bakmasın, boş konuşuyor. Hayatı her an tehdit altında olan, evi başına yakılmış bulunan veya her han bu tehlikeyle yaşayan aile fertlerinin her birinin geleceğiyle ilgili endişe duyan bir kadına, siz Kadınlar Günü’nü anlatamazsınız, çünkü o kadın her gün varlık, yokluk mücadelesi içinde. O kadın kendisine hediye verilmesini, çiçek uzatılmasını istemiyor, o kadın her şeyden önce huzur istiyor, güven istiyor, barış istiyor, yaşama hakkına saygı gösterilmesini istiyor. Bunca zulme, katliama ses çıkarmayan hiç kimsenin kadının adını ağzına almaya dahi hakkı yoktur. Mısır’da Tahrir Meydanı’nda haklarını ararken gök ekin gibi biçilen kadınlara, Esma’lara gözünü kapatanın kadının adını dahi ağzına almaya hakkı yoktur. Kendi ülkesinde her köşe başında bir meta gibi alınıp satılan kadınları görmezden gelip, inancının gereği olarak örtünen kadınlara yasak getirenlerin kadının ismini dahi ağızlarına almaya hakları yoktur. Kadın istismarı asıl budur, kadın bedeninin istismarı asıl budur. Kadının ötekileştirilmesi, kadının sınıf ayrımına tabi tutulması asıl budur.”
“AYAKLARININ ALTINA CENNET SERİLEN KADININ ANALIK VASFINA VURGU YAPMAK ONA KARŞI SONSUZ BİR HÜRMETİN İFADESİDİR”
Birbirlerinden yaratılış, karakter, güç, kuvvet bakımından çok farklı olan kadınla erkeği aynı yarışa sokmanın, kadının hakkını korumak olmadığını vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bir eş olarak, bir evlat olarak kadını Allah’ın bir emaneti olarak görmek ki, sevgili Peygamberimizin Veda Hutbesinde kadının bir emanet olarak bizlere verildiğini ifade ettiğini hatırlatmak isterim. Bu, kadına karşı ayrımcılık değil, tam tersi kadını baş tacı etmektir, kadın yüceltmektir. Ayaklarının altına Cennet serilen kadının analık vasfına vurgu yapmak, kadına karşı ayrımcılık değil, ama tam tersine ona karşı sonsuz bir hürmetin ifadesidir. Bazıları diyor ki, bize ana demeyin, biz kadınız. Ben diyorum ki, az önce gayet güzel burada söyledi, doğuran, doyuran, yetiştiren. Ben anasının ayaklarının altını öpen bir evladım. Anacağım ayağını çekerdi, ben zorla öperdim. Benden Cennetin kokusunu mu esirgiyorsun anacağım derdim. Şimdi az önce Ergün kardeşimi de dinledik. Bu idrake varmak kolay bir iş değil. Bak, babalarının ayaklarının altında değil, dikkat edin annelerin ayakları altında, o makamdır, o makama ulaşmak herkesin de kârı değil” dedi.
“BU MİLLETİN İNANCIYLA, KÜLTÜRÜYLE KADINLARA YÖNELİK ŞİDDETİ YAN YANA GETİREN ÇOK BÜYÜK HAKSIZLIK ETMİŞ OLUR”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, kadınla erkek arasındaki fıtri farklara işaret etmenin, kadına karşı ayrımcılık değil, tam tersine onun haklarının korunmasının, kollanmasının garantisi olduğunu belirterek şöyle konuştu: “Kadın bedenin istismarına karşı çıkmak, onun bir meta, bir istismar aracı olarak kullanmasına itiraz etmek ayrımcılık değil, tam tersine kadının onuruna, haysiyetine saygı göstermektir. Biz, her türlü ayrımcılığı ret eden, her türlü ayrımcılığa karşı çıkan bir inancın, bir medeniyetin mensuplarıyız. Batıda kadının insan sayılıp sayılmayacağı tartışılırken, bizim inancımız sadece cinsiyetinden dolayı kadını aşağılamayı, öldürmeyi katiyen men etmiştir. Hatta Peygamberimiz, kız çocuklarını en iyi şekilde yetiştiren, erkek çocuklarından ayrı tutmayan babaları Cennetle müjdelemiştir. Bu milletin inancıyla, kültürüyle kadınlara yönelik şiddeti, ayrımcılığı yan yana getiren çok büyük haksızlık etmiş olur. Töre cinayetleri olarak adlandırılan sorun, esasen sadece kadınlarla ilgili değildir. Bu ad altında asla tasvip edemeyeceğimiz çok sayıda sapkın uygulama var, kadın cinayetleri de bunlardan biridir. İşte Mersin Tarsus’ta Özgecan evladımızda yaşadığımız bunlardan bir tanesidir. Ama bunun üzerinden bir milletin inancının, kültürünün, topyekûn itham altında bırakılmasına da rıza gösteremeyiz, yanlışlarla mücadele edeceğiz, doğruları da yaşatacağız. Ancak bu şekilde geçmişten geleceğe, maziden atiye giden bir kültürel devamlılık, kültürel akış sağlayabiliriz.”
Türkiye’nin geçmişte yaşadığı sancılı dönemlerin mağdurlarının başında yine kadınların geldiğine işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, Balkan Savaşlarından, Çanakkale’den Kurtuluş Savaşı’na son bir asırlık dönemde yaşanılan tüm yıkımların yükünü kadınlarımızın omuzladığını söyledi.
“SADECE BAŞÖRTÜLÜ DİYE MERVE HANIMA YAPMADIKLARINI BIRAKMADILAR”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, inancından, kültüründen, tarihinden dolayı taciz edilerek, aşağılanarak, hatta itilip kakılarak bu yükü omuzladığını kaydederek, “Hatırlayınız, bu ülkenin Meclis’inde sadece başörtülü olduğu için bir Merve Hanıma yapmadıklarını bırakmadılar, hatta vatandaşlıktan çıkardılar. Üniversitelerinde, diğer eğitim kurumlarında kız öğrencileri okulların kapılarından içeriye sokulmadı. Benim de iki kız evladım aynı akıbete uğradı. Evlatlarımın dördü de maalesef bir kotaya tabi tutuldu, katsayıya tabi tutuldu ve bu ülkenin üniversitelerinde okuyamadılar. Niye? Siz imam hatip mezunusunuz dediler ve Türkiye’nin üniversitelerine sokmadılar. Biz kızlarımız okusun, hayatın hiçbir alanında geri kalmasın derken, bizim kızlarımızı cebren okullardan dışarı attılar. Biz kadınlar çalışma hayatında erkeklerin gerisinde kalmasın diye gayret ederken, birileri başörtülü kadınların kamuda, hatta özel sektörde kökünü kurutmanın mücadelesini veriyordu. Şimdi erkek ve belli kalıpta bayanlar kamuda çalışıyor da niye diğeri çalışmasın, ne farkı var? Bu İngiltere’de oluyor, Amerika’da oluyor, Avrupa’nın bütün ülkelerinde oluyor da benim ülkemde niye olmasın? Şair ne güzel söylüyor; “Öz yurdunda garipsin, öz vatanında parya.” Böyle baktılar. Yeri geldi bu ülkenin yüzde 99’u Müslüman dediler, ama Müslüman kendi inancının gereği olarak okumuş, üniversite bitirmiş, ama o kalkıp bu ülkede diğer hanım kardeşiyle başı açık-başı örtülü, ne fark eder hepsi bizim yavrumuz bunların, hepsi bizim vatandaşımız, o da istifade edecek, o da istifade edecek, bu ayrımcılık niye? Yıllarca bunu yaptılar” diye konuştu.
“BİR ANNE KABATAŞ’TA TACİZE MARUZ KALDI”
Gezi olaylarını hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasını şu sözlerle sürdürdü: “Gezi olayları esnasında bir genç kadın ki Genel Başkanı olduğum Partinin bir Belediye Başkanının gelinidir bu, bir anne yanında çocuğu da olduğu halde bir grubun Kabataş’ta tacizine maruz kaldı. Ne oldu biliyor musunuz? Kimse o kadını, o hanımefendiyi taciz edenleri konuşmadı, onları kınamadı, onların peşine düşmedi. Tacize uğrayan kadına ise etmedik hakareti bırakmadılar. Terbiyesizce, ahlaksızca, vicdansızca o kadının üzerine gittiler, gitmeye devam ediyorlar. Hatta bu hanımefendiyle ilgili gidip incelemesini yapıp olumlu yazılar yazan dört tane bayan köşe yazarına da olmadık hakarette bırakmadılar ve şimdi de bir taraftan yalan yanlış hakaretlerle sosyal medyada üzerlerine gitmeye devam ediyorlar. Hani tacizde esas olan kadının beyanıydı, hukuk böyle diyor. Müftünün karısıyım diyerek istismar yapana sesini çıkarmayanlar, tacize uğrayanın acısını deşmek için seferber oldular. Müftünün karısı falan değil ha, tam bir istismar. Bir taraftan bakıyorsunuz çarşaflı kadınlara rozet takarken, öteki tarafta çarşaflı kadınları köle olarak gösteren sergiler açtılar bu ülkede. Milletin değerleriyle uyumlu görünmek adına bir yandan çarşaflı kadınlarla resim çektirirken, diğer yandan onları zincire vurup sergi salonunun ortasına oturttular. Benim annem de başörtülü edebiyatı yaparken, aynı zamanda elleri öpülesi anaları evlatlarının mezuniyet törenlerine, düğünlerine almayıp gözleri yaşlı şekilde kapılardan çevirdiler. Demek ki bunlar için önemli olan kadının bizatihi kendisi değil sadece bazı kadınlar; asıl ayrımcılık işte budur.”
“ÜNİVERSİTE KAPISINDA BAŞÖRTÜLÜ NÖBETİ BEKLEYENLER VAR YA, İŞTE ASIL AYRIMCI ONLARDIR”
Asıl ayrımcıların, her ölümden, her acıdan kendileri için elverişli bir malzeme çıkarmanın peşinde koşanlar olduğunu dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Üniversite kapısında başörtülü nöbeti bekleyenler var ya, işte asıl ayrımcı onlardır. Bu milletin kendi bağrından çıkardığı kurumlar olan imam hatipleri, meslek liselerini, oralarda okuyan kız öğrencilerimizi sırf kendi kalıplarına uymuyor diye tahkir edenler var ya, işte asıl ayrımcı onlardır. Tacize uğrayan kadının kendisine değil kıyafetine bakanlar var ya, işte asıl ayrımcı onlardır. Güya kadın haklarını savunmak adına ortaya çıkan bu gibiler, aslında kadınlara en büyük hakareti ediyorlar. Ayrımcılığa maruz kalan, şiddete uğrayarak hayatını kaybeden, taciz edilen kadınların hakları asla bu şekilde savunulamaz. Ne diyor şair: “Kayalıklarında bir genç öldüğü gün beldenin, halkı seni karanlık rüyalarında görür. Ey yâdı gönlümüzden çıkan afet senin, sevmediklerin değil, sevdiklerin ölürmüş.” Evet, biz hiçbir ayrıma tabi tutmadan sadece ve sadece insan olduğu gibi, yaratılmışların en şereflisi olduğu için tüm insanları seviyoruz. Onlar için çalışıyor, onlar için seviniyor, onlar için üzülüyoruz. Ben kadına karşı yapılan her türlü ayrımcılığa olduğu gibi bu tür ayrımcılıklara karşı da bugüne kadar var gücümle mücadele ettim, bundan sonra da mücadele etmeye devam edeceğim. Başbakan olarak kadın haklarıyla ilgili biliyorsunuz 2010 Anayasa değişikliklerine çok önemli değişiklikleri koyduk, niye? İşi sağlama bağlayalım diye. Yasal değil anayasal. Sağlama bağladık, gelecek teminat altında olsun. Bir evlat olarak, bir eş olarak, iki kız çocuğu, iki gelin sahibi bir baba olarak her şeyden önce bu benim kendime karşı sorumluluğumun, kendime karşı saygımın gereğidir. Bu vesileyle ne şekilde olursa olsun şiddete maruz kalarak hayatını yitirmiş tüm kadınlarımıza, tüm kızlarımıza cenabı Allah’tan rahmet diliyorum. Masuma, mazluma, bilhassa da bu durumdaki kadına el kaldıran, canını yakan, ölümüne yol açan herkesi de lanetle anıyorum” diye konuştu.
“BUGÜN KADINLARIN İŞ HAYATINDAKİ YERİ, ESKİSİYLE MUKAYESE EDİLEMEYECEK KADAR İYİ DURUMDADIR”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, her türlü istismarın, her türlü ayrımcılığın kötü olduğunu, ancak kadının emeğinin istismarı bir başka kötü olduğunu söyleyerek, “Kadının iş hayatında maruz kaldığı ayrımcılık bir başka kötüdür. Biz kadının çalışmasına, kendi ihtiyaçları için evine, ailesine katkıda bulunmak için para kazanmasına asla karşı değiliz. Kariyer yapmak isteyen kadının da, kendi işini kurmak isteyen kadının da yanındayız. İş yerlerinde kadınların haksızlığa maruz kalmasına, daha düşük ücretle çalıştırılmasına, sosyal haklarının kısıtlanmasına asla izin vermedik, asla izin vermiyoruz. Aynı şekilde çocuğu olan kadının annelik görevlerini çalıştığı iş yerinin engellemesine de müsaade etmiyoruz. Bunun için geçtiğimiz 12 yılda pek çok anayasal, yasal değişiklik yaptık. Mevzuat düzenlemeleri getirdik. Bugün kadınların iş hayatındaki yeri, eskisiyle mukayese edilemeyecek kadar iyi durumdadır” dedi.
“EĞİTİM KONUSUNDA KADIN-ERKEK AYRIMI DİYE BİR ŞEY NEREDEYSE KALMADI”
Her alanda olduğu gibi iş hayatında da kadınlara yönelik pozitif ayrımcılık yaptıklarını, çünkü geçmişten gelen çok büyük bir boşluk, çok büyük bir haksızlık olduğunu dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bunu süratle telafi etmek için pozitif ayrımcılık yoluna gidiyoruz. Bugün eğitim konusunda artık kadın-erkek ayrımı diye bir şeyin neredeyse kalmadığını görüyoruz. Vatandaşlarımız erkek çocuklarının okumasına önem veriyorsa, kız çocuklarının okumasına da en az o kadar önem veriyor, burada çok ciddi bir hamd olsun irtifa kazandık. Kız çocuklarını okutmak isteyen dar gelirli vatandaşlarımıza erkek çocuklarına göre daha fazla eğitim yardımı yapıyoruz, bunlar geçmişte yoktu. Yine kamuya personel alımında kadın-erkek ayrımı bulunmuyor” diye konuştu.
“KADINLARIN İŞ GÜCÜNE KATILIMINDA ÇOK CİDDİ BİR ARTIŞ SAĞLANDI”
Kendi işini kurmak isteyen kadınlara, erkeklere göre daha avantajlı krediler, hibeler, kadın işçi çalıştıran işverenlere ciddi destekler sağlandığına işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, birçok ilimizde uygulanan SODES projeleriyle bilhassa kırsal kesimdeki nispeten geri kalmış bölgelerdeki kadınlarımıza çok önemli destekler verildiğini belirtti. Tüm bu çabalar sayesinde kadınların iş gücüne katılımında çok ciddi bir artış sağlandığını da ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Sağlıkta yaptığımız reformlarda yine kadınlara, annelere öncelik veriyoruz. Şiddete maruz kalan kadınlarla ilgili çok önemli reformlar gerçekleştirdik. Ayrıca evinde engelli yavrusuna bakan anneye çok çok önemli bir destek veriyoruz. Daha önce bunlar yoktu, ama şimdi var. Asgari ücret karşılığı, aynen asgari neyse bunu o anneye veriyoruz. Adli ve idari pek çok düzenlenmeyle kadınlarımıza yalnız olmadıklarını gösterdik. Siyasal alanda kadınların görünürlüğü, ki az önce ifade edildi, sayı hamdolsun artışta, inanıyorum ki 7 Haziran seçimlerinde kadın milletvekillerimizin önceye, yani şu ana göre çok daha artacaktır. Her seçimde Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde, ilgi genel meclislerinde, belediye meclislerinde daha fazla kadın temsilci yer almaya başladı, belediye başkanlarımız arasında aynı şekilde. Burada sayması çok uzun sürecek pek çok çalışmayla kadınlarımızın iş hayatında ve sosyal hayatta etkin olmalarını temin ediyor, kendilerine destek veriyoruz” dedi.
“3 ÇOCUK TAVSİYESİNDE BULUNDUĞUMDA BAZILARI BUNU KENDİLERİNCE DALGAYA ALIYOR, ONLAR TEHLİKENİN FARKINDA DEĞİLLER”
Her fırsatta Türkiye’nin en büyük avantajının genç, dinamik, eğitimli ve üreten nüfusu olduğunu söylediğine işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, ancak, nüfusumuzun giderek yaşlandığını vurguladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, ülkemizde ailelerin çocuk sayısının giderek azaldığına dikkat çekerek, “Bu durum ülkemizin geleceği için çok ciddi bir sorundur. Şunu unutmayalım: Güçlü milletler güçlü ailelerle kurulur, güçlü ailelerin teminatı işte bu salondur, Kadınlar Kurultayı’dır. Ailelerdeki çocuk sayısının azalmasının elbette çeşitli sebepleri var, ama en önemli sebeplerden birinin çalışma hayatında yer alan kadının çocuk konusunda isteksiz davranması olduğunu biliyoruz. Bu konuda sigorta primlerinden süt iznine kadar pek çok düzenleme yapıldı, yenileri de yapılıyor. Sizlerden rica ediyorum sorumluluk makamında Cumhurbaşkanı olarak, bu konuda lütfen hassas olalım. Bakın Batı geriliyor, artık yaşlı bir nüfus Batıda var. Biz eğer şu andaki gibi gidersek biz de aynen Batının akıbetine uğramaya doğru gidiyoruz. Çocuk hiçbir işe mani değildir; bakın artık devlet-özel sektör, her yerde artık kreşler de açılıyor, tüm bunların yanında özel bunlara da verdiğimiz destekler var. Tam tersine, çocuk her işin bereketidir ve çocuk rızkıyla gelir, bunu da biliniz. Çocuk evin neşesidir, geleceğinin teminatıdır. Katıldığım nikâh törenlerinde en az 3 çocuk tavsiyesinde bulunduğumda bazıları bunu kendilerince dalgaya alıyor. Onlar tehlikenin farkında değiller. Bu, ülkemizin, milletimizin ve bizatihi sizlerin, kendinizin, ailenizin bekası meselesidir. Eğer olay paraysa, dikkat edin, ülkemizde zenginlerin ailelerine bakın, ya 1 çocuğu vardır, ya 2 çocuğu var, trilyonlar var ellerinde, ama bu kadar. Niye? Bu başka bir mesele, bu başka bir mesele. Beypazarı’ndan bir ses var, ne diyor? Yaşlı amca şunu söylüyor: Cumhurbaşkanıma söyleyin diyor, bir olur garip olur, iki olur rakip olur, üç olur dengi olur, dört olur bereket olur, gerisi Allah Kerim diyor. Çalışan kadınların çocuklarına bakabilmeleri, onlarla yakından ilgilenebilmeleri için ne lazımsa yapıldı, yapılacak, yapılıyor, bu konuda en küçük bir tereddüdünüz olmasın, çocuklarımızın eğitim konusunda, sağlık hizmetleri konusunda, diğer hizmetler konusunda hiçbir endişeniz olmasın. Türkiye hamdolsun bu alanlarda gerçekten çok iyi bir yere geldi, giderek ve standartlarını yükselterek yoluna devam ediyor. Hiçbir çocuğumuzun imkânsızlıklardan dolayı hayata dezavantajlı başlaması diye bir şey söz konusu değildir, aileleriyle birlikte kamunun tüm imkanları çocuklarımızın emrindedir. Buradaki tüm hanım kardeşlerimin bu hususta hassasiyet sahibi olduğuna inanıyorum” dedi.
07 May 2024 0
02 Eki 2023 0
15 Tem 2023 0
13 Nis 2023 0
AK Parti İzmit İlçe Başkanı Halil Güngör Dokuzlar, Milli İrade Meydanını eleştiren İYİ Parti İzmit İlçe Başkanı Halim Tamyüksel’e cevap […]
Ülkenin çökmüş sendikacılığının içinden doğan ve kurtarıcı gözüyle bakılan sendikası Hürriyetçi Eğitim Sen ülkenin kanayan yaralarına merhem olmaya devam ederken […]
İnegöl’de çok daha riskli bölgeler öylece dururken, Devlet Hastanesi karşısındaki merkezi bölgedeki konutların bulunduğu alanın apar topar kentsel dönüşüm uygulama […]
15 Haziran 1928’de Atatürk ile görüşen Gerard Vissering’in uzun çalışmalar sonucunda hazırladığı rapor ve tüzük yüz yıla yakın bir zaman […]
İYİ Parti Bursa Milletvekili Selçuk Türkoğlu, inşaat çalışmaları tamamen duran Ali Osman Sönmez Çekirge Devlet Hastanesi sorununu Meclis gündemine taşıdı. […]
Ağustos’taki Vatan Hilmi Özden Ağustos ayı; şanlı tarihimize zaferler ayı olarak geçmiştir. Müslüman Türk Milleti 26 Ağustos 1071 yılında Malazgirt […]
TBMM Sağlık Komisyonu Üyesi CHP Kocaeli Milletvekili Prof. Dr. Mühip Kanko, Türkiye’de sağlık politikalarındaki geri adımları ve yanlış kararları […]
Sabit ve dar gelirli vatandaşlar için TOKİ aracılığı ile uygun ödeme koşullarıyla yapılacağı sözü verilen 100 bin konutluk projedeki binlerce […]
Niyet başka akıbet başka! Prof. Dr. Ata Atun Yunanları ve Rumları, aile yapıları, kültürleri, inanışları, eğitimleri, mizahları, kafa yapıları, […]
“Barış için genel af şart” Milliyetçi Sol Parti (MİLLİ SOL) Genel Başkanı gazeteci Hüseyin Alpay, Türkiye’deki cezaevlerinin toplam kapasitesinin 250 […]