Latest update 3 Eylül 2024 - 21:15
Zümrüdüanka ‘Yeşilay Enleri’ 2015 Ödül Töreni’ne katılarak bir konuşma yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, zararlı alışkanlara karşı toplumsal bir duyarlılık oluşması gerektiğini belirterek, “Siz insanların kalplerini, zihinlerini boş bırakırsanız, gelir orayı her türlü kötü alışkanlık, bağımlılık işgal eder. Biz evlatlarımızın, toplumumuzun, kafalarıyla birlikte kalplerini de beslemeliyiz ve mutmain etmeliyiz” dedi.
Bu yıl ikincisi düzenlenen ve Cemal Reşit Rey Konser Salonu’nda gerçekleştirilen törende konuşmasına Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Zümrüdüanka Ödülleri’ne layık görülen sporcuları, sanatçıları, medya mensuplarını, akademisyenleri, siyasetçileri ve kurum temsilcilerini tebrik ederek başladı.
Konuşmasında Zümrüdüanka Özel Ödülü takdim edilecek olan, Bakir İzzetbegoviç’e de tebriklerimi ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Şahsımı da özel ödüle layık gördükleri için Yeşilay’ımızın Başkan’ına, Yönetim Kurulu üyelerine ve tüm mensuplarına teşekkür ediyorum. Böyle bir ödülü almaktan dolayı büyük memnuniyet duyduğumu özellikle ifade etmek istiyorum. Layık görüldüğüm her ödül elbette önemlidir; ama bu ödülün benim nazarımda ayrı bir yeri var. Sigara başta olmak üzere, tüm zararlı alışkanlıklarla ve bağımlılıkla mücadele konusunda çok özel bir hassasiyete sahip olduğumu biliyorsunuz. Bu konudaki tavrımı her yerde ve her şart altında gösterdiğim tüm kamuoyunun malumudur. Kimin cebinde bir sigara paketi, elinde bir sigara görürsem, kendisi ile yılmadan, usanmadan, acaba o sigarayı nasıl söndürtür, onun elinden alır ve paketi de kendisinden nasıl alırım, diye bir mücadele içine girerim. Hatta söz isterim, “Bırakacağım” dediği zaman bırakacağım olmaz. “bıraktım” diyeceksin, der o anda işi bitirmek isterim. Bıraktım deyince de kendisinden paketi alır, üzerine adını soyadını yazar, hatta vaktimiz müsaitse telefon numarasını da oraya kaydederim. Böylece koleksiyonu arkadaşlarımız devam ettiriyorlar. Herhalde ciddi bir sayıya da ulaştık. Bu noktada Türkiye’de, herhalde Yeşilay’da da böyle bir koleksiyon yoktur. Tabii bu içilen değil, bıraktırılan sigaraların koleksiyonu. Bu şekilde sigarayı bırakmasına vesile olduğum her insan için, adeta yeniden doğuşuna vesile olmuş gibi mutluluk duyuyorum” dedi.
“ZARARLI ALIŞKANLIKLARLA VE BAĞIMLILIKLA MÜCADELE, TÜM DÜNYANIN GÜNDEMİNDE OLAN BİR KONU”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bugüne kadar pek çok yeniden doğuşa, bu zararlı alışkanlığın terkine vesile olduğunu kaydederek, ”Bana “sigarayı bıraktım” diyenleri zaman zaman takip ettiğimiz de oluyor. Bırakmadığı takdirde söyleyeceğimiz tek şey, “Rabbim bunları da ıslah etsin” diyorum başka çare yok” dedi.
Zararlı alışkanlıklarla ve bağımlılıkla mücadele, tüm dünyanın gündeminde olan bir konu olduğuna dikkat çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, Anayasa’nın 58. Maddesinin gereği olan ve gençliğin korunması başlığında yer alan bir hüküm olduğunu belirtti. Bu maddede, devletin gençleri alkol düşkünlüğünden, uyuşturucu maddelerden, suçluluk, kumar ve benzeri kötü alışkanlıklardan ve cehaletten korumak için gerekli tedbirleri alacağını belirtildiğini kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu açık hükme rağmen bu mücadele verildiğinde birilerinin bunu farklı yerler çekmenin gayreti içinde olduğunu, bu anayasa hükmünün iktidarlarından önce getirildiğine dikkat çekti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, en gelişmişinden en geri kalmışına kadar tüm ülkelerin, halklarını, bu tehlikeden korumak için yoğun bir gayret içindeler, çok ciddi bir mücadele verdiklerini belirtti.
SİGARA YASAĞI YASASININ ÖNEMİ
Ülkemizde, zaman zaman sigara ve uyuşturucuyla mücadeleye yönelik olarak alınan tedbirlerin eleştirildiğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Halbuki dünyanın pek çok ülkesinde, bu konuda, Türkiye’den çok daha ileri, çok daha katı, çok daha müeyyidesi yüksek uygulamalar var. Biz kapalı alanlarda ve belirli yerlerdeki açık alanlarda sigara içilmesini yasakladık. Bu yasağın, yollar, parklar dahil, neredeyse şehirlerin tamamına yakınını kapsadığı yerler var. Sigara tüketimini azaltmak için, bu ürünlere bizdekinin 2 katı, 3 katı fazla vergi uygulayan ülkeler bulunuyor. Bunları hep incelettim, bunlar üzerinde ciddi çalışmalar yaptık. Sigara yasağına uyulmaması halinde, gerçekten çok ciddi, büyük para cezalarının, hatta başka yaptırımların söz konusu olduğu yerler mevcut. Bizim bu konudaki uygulamalarımız geçmişe göre iyi olabilir, ama hala pek çok ülkenin gerisinde. Elbette bu sadece yasayla, sadece yasakla, sadece cezayla yürütülebilecek bir mücadele değil” diye konuştu.
“ZARARLI ALIŞKANLIKLARA KARŞI SOSYAL BİR REAKSİYON OLUŞTURMAK GEREKİR”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, yasanın, yasağın, cezanın etkisine işaret ederek, tüm bunların yanında, zararlı alışkanlara karşı toplumsal bir duyarlılık, sosyal bir reaksiyon oluşturmak gereğine de değinerek, “Hani “mahalle baskısı” diyorlar ya, işte bu konuda gerçekten güçlü bir mahalle baskısı lazım. Sigara içenin ayıplandığı, uyuşturucu kullananın adeta ağır hasta muamelesi görüp derhal tedaviye alındığı bir toplumsal ortamı hep birlikte tesis etmeliyiz. Hatırlayanlarınız çoktur; 1989 yılına kadar bırakın kapalı alanları, otobüste, trende, uçakta bile sigara içilebiliyordu. Hatta hatta uçaklarda alkollü içkiler bile veriliyordu. Uzun otobüs yolculukları, tren, uçak yolculukları, sigara içmeyenler için adeta bir eziyetti. Ne çileler çekerdik. Biz, 2008 yılında kapalı alanlarda sigara içmeyi yasaklayana kadar, kahvehanelerde, düğün salonlarında, hatta spor salonlarında, işyerlerinde, pek çok yerde benzer bir durum söz konusuydu. Birileri bu yasaktan şikâyetçi olabilir; ama milletimizin kahır ekseriyeti aynı sebepten bize dua ediyor, teşekkür ediyor. Çünkü burada insanlığın menfaati var, geleceğimizin bu noktada menfaati var. Hatta sigara içenlerin de çok büyük bir bölümü bu sınırlamaları destekliyor. Çünkü kendileri içiyor olsa bile, onlar da bundan rahatsız” dedi.
“ZARARLI ALIŞKANLIKLARLA MÜCADELE CUMHURBAŞKANI OLARAK VAZİFEMİN BİR GEREĞİDİR”
Konuşmasında, bu konunun demokrasiyle, insan haklarıyla, farklılıklara saygıyla kesinlikle bir ilgisinin bulunmadığına da işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, tam tersine, bu tür alışkanlıkları bireyin kendine ve topluma olan sorumluluklarının ihmali olarak değerlendirmek gerektiğini belirterek, “İnsan haklarına, sigara içilmesine göz yumarak değil, sigara içilmesine engel olarak riayet edilir. Düşünün, bir evde beyefendi sigara içiyor, ama hanımefendi içmiyor, belki tam tersi de olabilir, şimdi burada içen-içmeyen meselesinde bakıyorsunuz ki, hanımefendi bir zulme uğruyor. Hanımefendi yapıyor, eğer erkek içmiyorsa bu defa da erkek aynı şekilde bir sıkıntının içerisine giriyor ve bunlara karşı ortak bir tedbiri almamız, geliştirmemiz gerekiyor” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Zararlı alışkanlıklarla ve bağımlılıkla mücadele, evet, benim bu ülkenin geçmişte Başbakanı, şimdi Cumhurbaşkanı olarak, vazifemin de gereğidir. Demin anayasanın hükmünü okudum. Ama daha önemlisi bu benim, bir baba, bir eş, torun sahibi bir dede olarak, ailemden başlayarak, kademe kademe tüm milletime karşı sorumluluğumdur. Sigarayla mücadele konusunda ne kadar hassas isem, her çeşidinden uyuşturucuyla mücadele konusunda da aynı derecede, hatta daha fazla hassasım” diye konuştu.
Alkol tüketiminin yaygınlaşması konusunda hassasiyeti ve endişesi olduğunu dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, tüm bu alışkanlıkların, biri diğerini besleyen, biri diğerini doğuran bir felaketler zincirinin halkaları gibi olduğunu belirtti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, hepsiyle birden topyekün mücadelenin önemini vurgulayarak, bu yönde etkili bir bilinçlenmeyi gerçekleştirmeden, sağlıklı nesiller yetiştirmenin mümkün olmadığını kaydetti.
“BATI TOPLUMLARININ EN BÜYÜK SORUNU ZARARLI ALIŞKANLIKLAR VE BAĞIMLILIK”
Batı toplumlarının en büyük sorununun, zararlı alışkanlıklar ve bağımlılığın pençesinde yitip giden nesiller olduğunu ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan şunları söyledi: “Öyle ki, bu sorun toplumların bizatihi varlığın tehdit eder boyuta gelmiştir. Bu hayat biçimi beraberinde bencilliğe varan bireyselliği getiriyor, o da aile hayatına darbe vuruyor. Aile kuramayan insanlar kimseye karşı sorumluluk hissetmeden tek başlarına bir hayatı ne yazık ki tercih ediyor. Sonuçta artık yaş ortalaması hızla yükselen, nüfusu alan, geleceği tehdit altında bir toplum ortaya çıkıyor. Şu anda bu bizde de yaygınlaşmaya başladı, artık görüyorsunuz nüfusumuzda maalesef yaşlanma artıyor ve genç kuşaklar, genç nesiller noktasında bir azalmamız var. Bu neyi gösteriyor? Artık sıkıntı başladı. Hele hele yüzde 2’nin altına düştüğümüz andan itibaren bu bizim için tehlike zilleri demektir, buna dikkat etmemiz lazım. Bugün Batı toplumları için ifade ettiğimiz tehlike 2050’li yıllardan itibaren bizim için geçerli hale gelecek. Bunun için aile kültürümüzü güçlendirmeliyiz.
“RIZKIN SAHİBİ ALLAH’TIR”
Şahidi olduğum tüm nikahlarda en az 3 çocuk, mümkünse daha fazla çocuk tavsiye ediyorum, bunu güçlü aileler olsun diye istiyorum, güçlü bir millet olalım diye istiyorum. Gün ola harman ola, ölüp gideceğiz, arkamızdan bir zamanlar bu ülkede bir Başbakan gelmişti, bir Cumhurbaşkanı gelmişti, ya bu ülkede en az 3 çocuk olmuş demişte de biz bu işe inanmamıştık. Değerli Dostum Alman Şansölyesi Schröder bir gün bana dedi ki, göreceksiniz Alman nüfusu artık ciddi manada yaşlandı, siz 60’lı yıllarda Türkleri zorla aldınız, şimdi Türkiye genç bir nüfus, yalvararak alacaksınız. Çünkü artık Türk nüfusunun beyaz yakalıları da artmaya başladı, onları buraya alacaksınız, şimdi iteliyorsunuz, öteliyorsunuz, buraya alarak kendi zor şartlarınızı kolay kılmaya çalışacaksınız dedim dedi bana; vaka da bu. Fakat bizde şimdi hala bunu anlamayanlar var veya anlamakta zorlananlar var. Velev ki zorlananlar yine zorlansın, ben yine bu anlamlı toplantıda diyorum ki, bakın bu çok hassas, bunu Beypazarlı amca anladı ama, bazıları anlamamakta direniyor, yine söylüyorum, 1 olur garip olur, 2 olur rakip olur, 3 olur dengi olur, 4 olur bereket olur, gerisi Allah kerim dememiz lazım. Efendim, ama nasıl bakacağız? Kusura bakmayın, rızkın sahibi ne sizsiniz, ne biziz, rızkın sahibi Allah’tır, hiç endişe etmeye gerek yok. İşte bakıyorsunuz Anadolu’da bizim birçok arkadaşlarımız var, birçok örnekler verebiliyorum, bakıyorsunuz 7 tane kardeş, 7’si de yüksek tahsilini yapmış, zengin bir aile değil. Bizde milti milyarderlere bakıyorsunuz, 1 tane çocuğu var, 2 tane çocuğu var. Bu işin parayla pulla alakası yok, onun için de buna önem vermemiz lazım, güçlü aileler. Devlet görevini yapacak, az önce okudum size anayasa hükmünü. Onun için biz de ne yaptık? 81 vilayette üniversitelerimizi kurduk, işte 75 üniversiteden 176’ya ve Türkiye’de şu anda derslik sayısını hamdolsun hiçbir dönemde görülmediği kadar artırmış vaziyetteyiz.
DEVLET OKULLARINDA ARTAN KALİTE
Hepsinden öte kardeşlerim, ben ortaöğretimde okuduğumda bizim sınıfta 75 öğrenciydik, şimdi öğrenci ortalaması sınıflarda hamdolsun 30’a düştü, ki hedefimiz buydu, bunu başardık diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Öyle okullarımız da var ki bakıyorsunuz sınıflarda 20 tane, 15 tane çocukların olduğu okullarımız da var, yani buralara geldik. Bir açığımız kaldı şimdi; nedir? Öğretmen noktasındaki açığımızı da giderdiğimiz zaman bu iş çok daha güçlü olacak; tabi bu da milli bütçeyle alakalı bir konu. İşte bakın şimdi yine açıklandı, bu yıl da yine 47 bin öğretmen alınacak, yani bir taraftan bu da devam ediyor. Ve artık okulların inşası noktasında, fiziki şartlar noktasındaki kalite de artıyor. Eksiklerimiz yok mu? Var. Fakat, bakın biz teksir notlarıyla yetişmiş bir nesiliz, elimizde kitaplarla değil, teksir notlarıyla. Hatta bize ağabeylerimiz teksir notlarını bile vermezdi, bu sefer tabi not tutmaya gayret ederdik, bununla yetişmeye gayret ederdik, böyle okuduk, böyle buralara geldik. Ama şimdi birinci hamur kağıttan her yıl okullar açılırken sıraların üzerine kitaplar konuyor ve yavrularımız bu kitaplarıyla beraber hamdolsun eğitim-öğretime başlıyor. Tabi ki sadece çocuk sahibi olmak yetmiyor, ayrıca bu eğitim-öğretimin yanında çocuklarımızı manevi olarak teçhiz etmeli, sağlam bir kültürel altyapıyla da donatmalıyız, kültür. Evet, kültürümüzün yavrularımıza aktarılması ve o kültürel bilince kavuşturulması çok ama çok önemli” dedi.
POZİTİVİST ANLAYIŞLA YETİŞEN NESİLLER
Cumhurbaşkanı Erdoğan, inancından kopuk, tarihini bilmeyen, medeniyet değerlerinden bihaber nesillerin, bu ülkenin, bu milletin kıyametinin işaretleri olduğunu belirterek, ”Pozitivist, maddiyatçı bir hayat anlayışıyla yetişen insanlar için zararlı alışkanlıklar ve bağımlılık, bir el uzatımı mesafededir. Niçin? Çünkü, oraya yaklaşmasını engelleyen, araya bariyerler dizen, uçurumlar koyan, duvarlar ören hiçbir şey yok. Her şeyi araçsallaştıran, her şeyi metalaştıran, eşya gibi gören bir zihin dünyası, her türlü zaafa, her türlü kötü alışkanlığa kapıyı sonuna kadar açmış demektir” dedi.
Mevlana’nın, “Su Geminin İçine Girerse Onu Batırır, Altına Girerse Onu Yüzdürür”, Ahmet Yesevi’nin, “Nefsine Uyanın Yoldaşı Şeytan Olur” sözlerini hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “İnsanlar nefislerine mahkum olursa, yani kötü alışkanlıkların esiri olursa, sonu felakete gider. Nefsine hakim olan, kötü alışkınlıklardan kendini uzak tutan ise, selametle yoluna devam eder” diye konuştu.
“ÇOCUKLARIMIZA MANEVİ TERBİYEYİ KAZANDIRMALIYIZ”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Tabiat Boşluk Kabul Etmez” sözüne konuşmasında yer vererek, “Siz insanların kalplerini, zihinlerini boş bırakırsanız, gelir orayı her türlü kötü alışkanlık, bağımlılık işgal eder. Biz, evlatlarımızı kafalarıyla birlikte kalplerini de beslemeliyiz, mutmain etmeliyiz. Daha doğumu öncesinden başlayarak her aşamada çocuğa ihtiyacı olanları veriyoruz değil mi? Sıkıntı varsa müdahale ediyoruz, eksik varsa takviye yapıyoruz, hep daha iyi olması için çalışıyoruz. Aynı şekilde, konuşmaya, anlamaya, düşünmeye başladığı andan itibaren de sevgiyle birlikte ihtiyacı olan manevi terbiyeyi, ahlaki terbiyeyi de çocuğa kazandırmalıyız. Neyin doğru, neyin yanlış olduğunu öğretmeden, sadece fiziki ihtiyaçlarını, maddi ihtiyaçlarını karşılayarak büyütülen bir çocuk, eninde sonunda yolunu şaşıracaktır. Bugün bakıyorsunuz, ilkokul çağındaki çocuğun ağzında sigara var. Ortaokul çağındaki çocuk alkolle tanışmış…Lise çağındaki genç uyuşturucuyla hemhal… Artık üniversiteyi söylemiyorum bile…Bu ne demektir biliyor musunuz? Bu çocuklara doğruyla yanlışın, haramla helalin, faydalıyla zararlının ölçüsü, kriteri verilmemiş demektir. Ölçünün olmadığı yerde ise savrulma kaçınılmazdır. Biz, önce çocuklarımıza doğruyu-yanlışı en güzel şekilde öğreteceğiz, sonra da buna uyup uymadıklarını yine en sıkı şekilde takip edeceğiz” dedi.
“KENDİMİZ SİGARA İÇERKEN, ÇOCUĞUMUZA SİGARA İÇME DEMENİN FAYDASI OLMADIĞINI BİLECEĞİZ”
Büyüklerin çocuklara örnek olmaları, gerektiğine işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan sözlerini şöyle sürdürdü: “Meseleyi, “Ele Verir Talkını Kendi Yutar Salkımı” işine çevirmeyeceğiz. Kendimiz sigara içerken çocuğumuza “sigara içme” demenin faydası olmadığını bileceğiz. Kendimiz alkol kullanırken çocuğumuza “alkol zararlı” demenin boş olduğunu unutmayacağız. Kendimiz kumar illetine bulaşmışken çocuğumuzu ondan uzak tutamayız. Kendimiz teknoloji bağımlısı, internet bağımlısı durumundayken çocuğumuzu bu sorundan azade kılamayız. İmamı Azam Hazretlerinin meşhur bal hikayesini bilenleriniz vardır. Baldan başka bir şey yemediği için sağlığı bozulan çocuğa nasihatta bulunması talebiyle kendisine gelirler. Çocuğu 40 gün sonra getirmeleri ister. 40 gün sonra çocuğu karşısına alıp “Evladım bir daha bal yeme” der. Bunun üzerine çevresindekiler kendisine, aynı nasihati daha önce niye yapmadığını sorarlar. İmamı Azam da, “O güne kadar ben de her gün bal yiyordum, 40 gün bal yemedim nefsimi ıslah ettim, ondan sonra çocuğa nasihatte bulundum” der. Kendisine getirilen çocuk da, gerçekten o günden sonra yaşadığı sıkıntıyı atlatır. Bizler de, önce kendimiz yaşayacağız, uygulayacağız, ondan sonra çocuklarımıza, çevremizdekiler tavsiye edeceğiz, takip edeceğiz.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, günümüzde ülkelerin artık topla, tüfekle, çizmeyle çiğnenerek işgal edilmediği, bu tür alışkanlıklarla toplumların topyekün esir alındığını söyledi.
“MANEVİYATI GÜÇLÜ NESİLLERDEN BAHSETTİKÇE BAZILARI RAHATSIZ OLUYOR”
Kendisinin maneviyatı güçlü nesillerden bahsettikçe bazılarının rahatsız olduğuna dikkat çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşmasını şu cümlelerle tamamladı: “Asıl, kötü alışkanlıkların, bağımlılığın pençesine düşen nesillerden rahatsız olunmalı. İnancını, tarihini, kültürünü, medeniyetini bilen çocuklar, gençler, bu ülkenin geleceğinin teminatıdır. Kötü alışkanlıklarla, bağımlılıkla mücadelenin en etkili yolu budur. Bir yandan bu sorundan şikayet edip, diğer yandan bu sorunun sebebi olan hayat biçiminin güzellemesini yapan, kusura bakmasın, ya kendini kandırıyordur, ya da milleti kandırmaya çalışıyordur. Bunun için devlet olarak, toplum olarak, medya olarak, eğitim kurumları olarak hep birlikte kendimize çeki-düzen vermemiz gerekiyor. Bu mesele, sıradan bir sosyal sorumluluk konusu değildir. Bu, millet olarak geleceğimizi doğrudan ilgilendiren bir beka meselesidir Bir kez daha ifade ediyorum; yaşadığımız sorunların hiçbiri diğerinden bağımsız değildir, hepsi de birbiriyle ilişkili, dolayısıyla çözüm de aynı şekilde olmalı. Sadece bir meseleyi çözmeye çalışmak, suyun içindeki bir damlayı temizlemeye çalışmak gibidir, bu da hiçbir işe yaramak. Suyu topyekun temiz tutacağız ki içindeki damlalar da temiz kalsın. Yeşilay’ımızın bu konudaki çabalarını takdirle takip ediyorum. Kendilerine bu konuda her türlü desteği bugüne kadar nasıl verdiysem, bundan sonra da vermeye devam edeceğim. Az önce Sayın Başkanın da ifade ettiği gibi, gerek Yeşilay’ımız, gerekse Kızılay’ımız uluslararası camiada çok farklı konuma yerleşti, yerleşiyor ve bizden tatmin olmuyoruz, daha da güçlü bir şekilde yerleşmelidir diyorum. Yeşilay’ın çalışmalarına katkı sağlayan herkese huzurlarınızda şükranlarımı sunuyorum. Bu hayırlı bir çalışmadır ve hayırda yarışmak lazımdır. Bu yılki Zümrüdüanka Ödüllerine layık görülen herkesi bir kez daha tebrik ediyor, hepinize selam ve saygılarım sunuyorum.”
07 May 2024 0
02 Eki 2023 0
15 Tem 2023 0
13 Nis 2023 0
Ülkenin çökmüş sendikacılığının içinden doğan ve kurtarıcı gözüyle bakılan sendikası Hürriyetçi Eğitim Sen ülkenin kanayan yaralarına merhem olmaya devam ederken […]
İnegöl’de çok daha riskli bölgeler öylece dururken, Devlet Hastanesi karşısındaki merkezi bölgedeki konutların bulunduğu alanın apar topar kentsel dönüşüm uygulama […]
15 Haziran 1928’de Atatürk ile görüşen Gerard Vissering’in uzun çalışmalar sonucunda hazırladığı rapor ve tüzük yüz yıla yakın bir zaman […]
İYİ Parti Bursa Milletvekili Selçuk Türkoğlu, inşaat çalışmaları tamamen duran Ali Osman Sönmez Çekirge Devlet Hastanesi sorununu Meclis gündemine taşıdı. […]
Ağustos’taki Vatan Hilmi Özden Ağustos ayı; şanlı tarihimize zaferler ayı olarak geçmiştir. Müslüman Türk Milleti 26 Ağustos 1071 yılında Malazgirt […]
TBMM Sağlık Komisyonu Üyesi CHP Kocaeli Milletvekili Prof. Dr. Mühip Kanko, Türkiye’de sağlık politikalarındaki geri adımları ve yanlış kararları […]
Sabit ve dar gelirli vatandaşlar için TOKİ aracılığı ile uygun ödeme koşullarıyla yapılacağı sözü verilen 100 bin konutluk projedeki binlerce […]
Niyet başka akıbet başka! Prof. Dr. Ata Atun Yunanları ve Rumları, aile yapıları, kültürleri, inanışları, eğitimleri, mizahları, kafa yapıları, […]
“Barış için genel af şart” Milliyetçi Sol Parti (MİLLİ SOL) Genel Başkanı gazeteci Hüseyin Alpay, Türkiye’deki cezaevlerinin toplam kapasitesinin 250 […]
“Enflasyonu düşürme bahanesiyle asgari ücretliye ve emekliye hakkını vermeyen AKP hükümeti, yap-işlet-devret modeliyle inşa edilen köprü ve otoyollara sürekli zam […]