Latest update 18 Eylül 2024 - 10:15
04 Haz 2016 admin Köşe Yazarları, KÜLTÜR SANAT, Manşet Yanı, Sürmanşet, Türkiye 0
“Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkı’nda” demiş Nazım Hikmet. Bizim Gülhane Parkımız yok. Değil ceviz ağacı, orada ısırgan otu bile olamayız. Ammaaaa Karatekin Parkımız (Çankırı eski cezaevi sahası) var. Bir zamanlar Nazım Hikmet’in de volta attığı Karatekin Parkı. İşten çıkınca soluğu orada alıyorum. Orası bana iyi geldi. Belki de mahkûm şairlerimizin manevi havasındandır. Neredeyse her akşam bir şiir çıkıyor o parktan. Ben de Karatekin Parkında kestane ağacı oldum. Yabani kestane. Sahi, siz hiç yabani kestane yediniz mi? Acıdır. Zehir gibi… ama ilaçtır.
Yine bir akşam, Karatekin Parkında kestane ağacı olmuştum. İçimde bir şeyler var. Sanki bir şiir gelecek gibi. Arka cebimden dörde katlanmış A4 kâğıdı çıkardım. Zaten o hep orada olurdu. Gömleğimin cebindeki kalemi de aldım elime. Yazacağım ama ilk mısra kaçmış. Havada, karşıda, sağda, solda ilk mısraı arıyorum. Sanki oradaymış gibi… oradaymıştı:
Karatekin Parkı’nda bir ‘aileye mahsustur’ bölümü, bir de benim gibi serserilerin oturduğu bölüm var. Ben mısraımı ararken, benden yaklaşık 20 m. uzaktaki masada oturan üç bayan dikkatimi çekti. Tam karşımda esmer bir bayan, onun karşısında, sırtı bana dönük sarışın bir bayan ve sarışın bayanın solunda, bana göre yan oturan bir başka sarışın bayan. Benim o tarafa baktığımı görünce esmer bayan, karşısındaki bayana beni başıyla işaret ederek dudak hareketinden anladığım kadarıyla ‘bakıyor’ dedi. Arkası bana dönük sarışın bayan, koltuğunun altından bana doğru bakarak diğer eliyle sırtında bir dört işareti yaptı. ‘Yok canım, bana değildir’ dedim. Çaktırmadan soluma baktım, kimse yok. Sağıma baktım, kimse yok. Olamazdı da zaten. Çünkü orada havuz vardı. Arkama baktım, orada da kimse yok. İşaret bana. Bana da… Ben işaretlerden anlamam ki… Bir reklamda, işte şöyle yaparsam arkamı kontrol et, böyle yaparsam şu çocuk şahane diyordu ama o işaretleri de şimdi ben hatırlamıyordum. Yoksa beni tanıyorlar mıydı? İyi de ben onları tanımıyordum. Neyse biz şiirimize dönelim.
Yahu nereye gitti bu mısra? Yine başımı kaldırdım. Tam mısraı arayacaktım ki… Gözüm yine o masaya takıldı. Daha doğrusu masaya takılmak zorunda kaldı. Çünkü bana yan oturan sarışın bayan ısrarla bana bakıyordu. Üzerinde kırmızı bir elbise vardı; ancak ben diyeyim on beş, siz deyin on altı yaşlarında. Gerçi ben de on sekiz buçuk yaşındayım ama ne de olsa, aramızda koskoca üç buçuk yaş vardı. Siz bunu üç buçuk asır olarak da düşünebilirsiniz.
Şiirle bayanlar arasında gidip gelirken, bir ‘Selam-ün Aleyküm’ duydum. Baktım, bizim kurumdan emekli bir vatandaş. Kendisiyle çalışmadım ama onun bana karşı bir sevgi, saygısı var. Serde şairlik var ya, sevgi varsa başımızın üzerinde yeri var. ‘Aleyküm selam’ dedim. Buyur ettim. İki çay söyledim. Zaten garsonlarla, parkı işletenle ahbap olmuştuk. Şairliğin faydasını gördüğüm tek yer de burasıydı. Arada sırada bana çay ısmarlıyorlardı. ‘Abi, bu bizden’ diyorlardı. Biz, kareyi dörtlemiştik: Ben; kâğıt, kalem; misafirim; üç bayan. Arada bir aklım gidip geliyor: Yahu şu mısra neredeydi?
Misafirimle bir taraftan çaylarımızı yudumlarken, bir taraftan sohbet ediyorduk. Bayanlar kalktılar. Kasaya doğru yürümeye başladılar. Kasa da benim sağ çaprazımda. Ben de merak ediyorum, acaba o işaret bana mıydı diye. Eğer bana idiyse ya kasaya gelirken ya da içtiklerini öderken bana doğru bir nazar fırlatırlardı şeklinde düşünüyorum. Bana arkası dönük sarışın bayan, kasanın olduğu yerden bana dönüp gülümsemeye başladı. Hatta bana doğru da bir kaç adım attı. Bakın, işte bu bayanın yaşı bana uygun gibiydi. Hani, ben on sekiz buçuk yaşındaydım ya, işte o da on sekizinde falan. İyi de ben o taraklara bez sermiyorum ki. Bayan ısrarlı gülümsemesini sürdürüyor. Ben de şaşkın şaşkın ona bakıyorum.
İyi ki de bu bayan bana gülümsüyor diye ben de ona pişmiş kelle gibi sırıtmamışım. Yoksa rezil olacakmışımdı. ‘Baba, biz gidiyoruz’ dedi. Meğer misafirimin kızıymış.
Bayanlar gitti. Az sonra misafirim de gitti. Kâğıt, kalem ve ben baş başa kaldık. Baktım ki, uzuuunca bir zamandır kayıp olan mısralar, bana bakıp bakıp gülüyorlar. Hemen kalemi aldım elime, bir daha kaçmalarına fırsat vermeden bağlayıverdim.
Rüyaymış
Bir çift gözdü beni benden alan.
Bir de al giymiş ki haspa,
Şu karşı dağları ben yarattım der gibi.
Saçlar kara,
Gözler ela.
Bir salınışı var: Bela
Yürüyorum ardı sıra,
Bir kot giymiş: Bende yara.
Deli gönül dürtüyor:
Git, şu ince beli dola.
Endamına mı kapıldım,
Bahtımın rüzgarına mı?
Arada bir geriye bakışı var ki…
Saçlar kara,
Gözler ela.
Bir salınışı var: Bela
Deli gönüle uydum,
Birden üçe saydım,
Elimi beline koydum.
Dudaklarında hafif bir gülümseme.
Yürüyoruz,
Diller lal,
Gözler konuşuyor.
Saçlar kara,
Gözler ela.
Bir salınışı var: Bela
Bu ana dünyalar değer,
Diyordum ki…
Gözlerimi açtım.
Rüyaymış meğer.
Diyeceksiniz ki, ‘anlattığın hikâyeyle şiir arasında kırmızı elbise ve bir çift gözden başka benzerlik yok’. Canım, o kadarcık da hayal gücüm olsun.
21 Oca 2024 0
23 Eki 2023 0
29 Ağu 2023 0
13 Ağu 2023 0
AK Parti İzmit İlçe Başkanı Halil Güngör Dokuzlar, Milli İrade Meydanını eleştiren İYİ Parti İzmit İlçe Başkanı Halim Tamyüksel’e cevap […]
Ülkenin çökmüş sendikacılığının içinden doğan ve kurtarıcı gözüyle bakılan sendikası Hürriyetçi Eğitim Sen ülkenin kanayan yaralarına merhem olmaya devam ederken […]
İnegöl’de çok daha riskli bölgeler öylece dururken, Devlet Hastanesi karşısındaki merkezi bölgedeki konutların bulunduğu alanın apar topar kentsel dönüşüm uygulama […]
15 Haziran 1928’de Atatürk ile görüşen Gerard Vissering’in uzun çalışmalar sonucunda hazırladığı rapor ve tüzük yüz yıla yakın bir zaman […]
İYİ Parti Bursa Milletvekili Selçuk Türkoğlu, inşaat çalışmaları tamamen duran Ali Osman Sönmez Çekirge Devlet Hastanesi sorununu Meclis gündemine taşıdı. […]
Ağustos’taki Vatan Hilmi Özden Ağustos ayı; şanlı tarihimize zaferler ayı olarak geçmiştir. Müslüman Türk Milleti 26 Ağustos 1071 yılında Malazgirt […]
TBMM Sağlık Komisyonu Üyesi CHP Kocaeli Milletvekili Prof. Dr. Mühip Kanko, Türkiye’de sağlık politikalarındaki geri adımları ve yanlış kararları […]
Sabit ve dar gelirli vatandaşlar için TOKİ aracılığı ile uygun ödeme koşullarıyla yapılacağı sözü verilen 100 bin konutluk projedeki binlerce […]
Niyet başka akıbet başka! Prof. Dr. Ata Atun Yunanları ve Rumları, aile yapıları, kültürleri, inanışları, eğitimleri, mizahları, kafa yapıları, […]
“Barış için genel af şart” Milliyetçi Sol Parti (MİLLİ SOL) Genel Başkanı gazeteci Hüseyin Alpay, Türkiye’deki cezaevlerinin toplam kapasitesinin 250 […]