Latest update 28 Nisan 2024 - 14:58
19 Şub 2023 admin Konuk Yazar, Köşe Yazarları, Sürmanşet 0
NASIL ŞEHİRLEŞİYORUZ, EĞİTİM SİSTEMİMİZ NASIL İNSAN YETİŞTİRİYOR
Deprem bölgesinde olup bitenleri, ibretle takip ediyoruz. Yıkılan binalar kaybettiğimiz canlarımız içimizi yakıyor. Gayrimenkul malikleri, emlakçılar, müteahhitler, yapı denetim firmaları yapı denetiminden ve imardan sorumlu kurum ve kuruluşları şaşkın şaşkın değerlendirmeye tabi tutuyoruz. Deprem, çok güzel bazı hasletlerimizin ortaya çıkmasına vesile olsa da, bizlere, kral çıplak diyor.
Şehirleşme ve eğitim sistemimiz nasıl?Değerlerimizi çocuklarımıza aktarabiliyormuyuz?
Doğan Cüceloğlu:
“Ben Amerika’da 25 yıl kalmış bir insan olarak şöyle bir gözlem yapıyorum. Amerika’da hiç eğitim görmemiş bir insanla aynı odada kalmaktan korkarım. Beş dolar için gırtlağını kesebilir. Eğitim orada gerçekten bir fark yaratıyor. Eğitim düzeyi yükseldikçe, uygar, olgun, sorumluluk sahibi, verdiği sözü tutan, kişisel bütünlüğü olan bir insan olma yolunda ilerliyor. İstisnalar kesinlikle olabilir ama genellikle böyle.
Türkiye’ye gelip baktığımda iki faktör görüyorum. Şehirleşme ve eğitim. Türkiye’de şehirleşmiş ve eğitim görmüş insandan korkuyorum. Kesinlikle insafsız, kendinden ve kendi yakınlarının çıkarından başka bir şey düşünmüyor. Bu son derece kuvvetli bir duygu bende. İliğini sömürür bitirir, hiç acıma duygusu yoktur.
Ama şehirleşmemiş, okumamış, saf köylü olarak kalmışsa, onda değerler bilinci çok yüksektir.
Benim analığım yörüktü. Annem öldükten sonra babam yeniden evlendi. Biz ona anne demedik, Ayşe teyze dedik. Ben daha on yaşındayım, sapanla vicik dediğimiz küçücük bir kuşu vurmaya çalışıyorum. “Vurma oğlum” dedi. Ben, sen ne bilirsin Yörük karısı tavrı içinde, “ne var parmak gibi küp küçücük kuş” dedim.
Analığımın cevabı: “Yavrum! Canın küçüğü büyüğü olur mu? Allah her birine bir can vermiş. Vurma yavrum günah.” dedi.
Şu derinliğe bakın. Okuma yazması yok bu kadının. Yıllar Sonra bunun anlamını anladım. Anladığım zaman ağlamaya başladım.
Konferanstayım, böyle gözyaşı dökerek ağlıyorum. Yanımdaki Amerikalı kadın, ne oluyor bu adama diye meraklanmaya başladı. Ne oluyor dedi. O kadar mutluydum ki, “çok mutluyum” dedim ağlayarak. Kendi kendime “Ya Rabbi! Çok şükür. Sağken bunun farkına vardım.”
Biz bütün insanlar kardeştir deyince sanki çok şey söylüyoruz. Kadın bunları aşmış. Canlardan oluşan bir aile, büyük küçük yok. Hepsi birbirine eşit. Onur eşitliği var. Canın büyüğü küçüğü olur mu? Allah hepsine can vermiş.
Bu, tasavvuf kültüründen geliyor. Eğer şehirleşme ve eğitim ele geçirmemişse, hâlâ bu mayamızda var. Ben zamanım olsa, hiç şehir yüzü görmemiş hiç okumamış köylülerin, özellikle yaşlı kadınların arasında zaman geçirip, onlardan bilgelikler öğrenmek isterim.
Bu topraklarda neler birikmiş. Ne insanlık deneyimleri var. Bir de doğadan kopmamış. Sürekli doğayla haşır-neşir içerisinde o bilgelikler bilenmiş. Kitap bilgisi değil. Farkına varmış ve bir yere oturtmuş.”
Evet ülkemizin yetiştirdiği en önemli kişisel gelişim uzmanı
Doğan Cüceloğlu’ nun tesbitleri bunlar, birde ilk defa 31 Ekim 1961 tarihinde Almanya ile yaptığımız bir anlaşma akabinde yurt dışına çalışmak üzere gönderdiğimiz gurbetçilerimizden birinin trajik hikayesini
Alper Aksoyun yazımızın devamında yer alan tespitleri ile birlikte Doğan Cüceloğlu’ nun baktığı perspektifle değerlendirelim.
“On sekiz yaşında bir kız, Belçika’da yaşıyor.
-Türk müsün? dedim.
-Daha karar vermedim, dedi.
-Müslüman mısın? dedim.
-Ona karar vermek daha zor,dedi.
Merakım iyice kabarmıştı.
-Konuştuklarınızdan hiçbir şey anlayamadım, dedim.
-Ben de bir şey anlayamıyorum. Hayatım bir kördüğüm. Nasıl çözeceğimi bilemiyorum.
-Neden ama?..
-Babam Fransız, annem Türk… İkisini de seviyorum… Babam Hristiyan bir Fransız olmamı istiyor. Annemse Müslüman bir Türk olmamı…Bu iki istek arasında sıkışıp kaldım… -Bilemiyorum ne yapacağımı?
Sis perdesi biraz aralanmıştı. Biraz daha açmak için sorulara devam ettim.
– Kendini kalben Hristiyanlığa mı daha yakın hissediyorsun, Müslümanlığa mı?..
– İslam’a daha sıcak bakıyorum, ama Müslümanlara baktığımda birden soğuyorum. Babam annemin Türkiye’deki akrabalarını Brüksel’e getirip oturum aldı, iş buldu… Bir iki yıl çalıştılar o kadar… Şimdi hepsi ‘somaca basıyorlar’ yani işsizlik parası alıyorlar. Hepsi de sapa sağlam… Babamın akrabaları Hristiyan… Kiliseye gitmiyorlar ama iş ahlakları var… Herkes işinde dürüstçe çalışıyor… Annemin akrabaları hem namaz kılıyor, yeri gelirse hırsızlık bile yapıyorlar… Türkiye’ye gidiyoruz her taraf cami dolu, camiler de namaz kılan insan dolu… Ama herkes hile yapıyor, sizi kandırmaya çalışıyor… Belçika’da kiliseler bomboş ama Hristiyanların hepsi ahlaklı… İşte bu yüzden olmak istediğim halde Müslüman olamıyorum…
Afallamıştım. Umutsuz bir hamle yaptım.
– Ama şey… Yani… Müslümanlara bakarak karar vermek…
Ani bir çıkışla sözümü kesti.
– Çok dinledim bu masalları, hem de pek çok… Kusura bakmayın lütfen… Bir din anlayışı güzel ahlak üretemiyorsa ben o dini yani Müslümanlığı kabul edemem. Brüksel’deki Müslümanları geçtim; Türkiye’de herkes devleti soyuyor, vergi kaçırıyor, haram yiyor… Her şeyi yapıyorlar… Ondan sonra “Döndüm Kabe’ye Allahü Ekber”. Jimnastik bu ya, namaz değil jimnastik…
Bu sözler ceviz büyüklüğündeki dolu taneleri gibi başıma çarpıyordu.
– O zaman siz Hristiyanlıkta kesin kararlısınız? diye sordum.
– Annem “Müslüman ol” diyor ama bu ihtimal çok zayıf… Brüksel’de en çok Ezan seslerini seviyorum, çan sesleri beynimi tırmalıyor… Haaa annemin hatırına belki Türküm diyebilirim…
Maria Elif’in yaşadığı Müslüman işkencesinin vebali kimlerin omuzunda acaba?..”
**
Maria Elif veya Ahmetler, Mehmetler, Fatmalar, Ayşeler neden,” Ben güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim” diyen Peygamber Efendimizin ahlakını öğrenemediler. İslam ahlakı çöldeki cahil bedevi Arapları dahi medenileştirirken, İspanyadan Portekizden Endülüs Emevi devleti vasıtasıyla Avrupayı medenileştirirken, Osmanlı İmparatorluğu döneminde balkanları Viyanaya kadar medenileştirirken, İslam ahlakını avrupaya kadar taşırken, Avrupalılara hizmet etmek üzere gönderdiğimiz işçilerimize ve onların çocuklarına neden ahlaki değerlerimizi aktaramadık?
Klasik Osmanlı Sosyal-iktisadi Sistemi ve Vakıflar adlı bilimsel makalede
Mehmet Genç:
“… Avrupa’nın en gelişmiş ve zengin kabul edilen İngiltere ve Fransa’da 17-18. Yüzyıllarda nüfusun %40 kadarının fakir olduğunu… Nüfusları 500.000 civarındaki Paris ve Londra’nın her ikisinde ellişer bin kişilik bir dilenci kitlesinin sokakları doldurduğunu öğreniyoruz. Aynı tarihlerde yapılan bir teftiş raporuna göre İstanbul’da 1736’da hepsi gayrimüslim olmak üzere, yalnız 322 kişinin dilencilik yaptığı tespit edilmiş ve bunlarında sadece 70’inin dilenecek derecede fakir oldukları görülerek pazar günleri kilisede dilenmelerine izin verilmiştir… Bu sayının o tarihteki İstanbul nüfusuna oranı 10.000’de 1 derecelerine idi. Aynı tarihlerde, nüfusu İstanbul’dan daha az olan Paris’teki dilenci sayısının İstanbul’dakinin yaklaşık 700 misli olduğunu ve Avrupa’nın diğer şehirlerinde ki durumunun da farklı olmadığını… Öğreniyoruz ( Germek 1994: Vauban’dan naklen). 18. Yüzyılın başlarında İstanbul ve Ege Adalarında n yola çıkarak Anadolu’nun belli başlı şehirlerini dolaşmış olan meşhur Fransız seyyah Joseph de Tournefort anılarında Türkiye’de ne dilenci, ne de para isteyen kimse vardır: çünkü onların gereksinimleri karşılanıyor”(Tournefort 2005:60) diyerek Osmanlı dünyası ile Batı arasındaki derin ve sistematik farkı açıkça ortaya koyuyordu.
” diyor. Mehmet Genç Osmanlı iktisatçısıdır. Osmanlı iktisadi sistemini en iyi bilen uzmanlardan biridir. Dilencisi olmayan aç insanı olmayan bir milleti Avrupa kapılarına götürüp çocuklarını İslam ahlakından koparan gelişmeleri ve bu medenileşme anlayışını sorgulama zamanı gelmiştir.
Doğan Cüceloğlu ve Alper Aksoy’a kulak verelim, biz geçmişle Türk milletinin irtibatını koparalım derken nasıl nesiller yetiştirdiğimize bir bakalım. Artık Milli olan bir eğitim sistemine ihtiyacımızın olup olmadığının değerlendirmesini yapalım.
Şehirlerimizi yeniden inşa edelim.
Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa verdikleri eğitimle nereden nereye geldi, biz nereye gittik artık düşünme zamanı geldi geçiyor.
AV NECMİ ÖZEN
Kocaeli Büyükşehir Belediyesi 1 Hukuk Müşaviri
11 Ara 2021 0
15 Nis 2021 0
08 Şub 2020 0
02 Ara 2019 0
Türk Sağlık Sen Kocaeli Şube Başkanı Ömer Çeker Aile Sağlığı Merkezlerinde (ASM) görev yapan Aile Hekimleri ve Aile […]
Antalya’da düzenlenen Türkiye Şampiyonası Ulusal Egemenlik Kupası yarışmalarında ok atan Muğla Belediye sporcuları büyük başarı elde etti. Büyükşehir okçularından Hazal […]
Milliyetçi Sol Parti (MİLLİ SOL) Genel Başkanı Hüseyin Alpay el değiştiren belediyelerde işten çıkarmalar yaşandığını ve taşeron işçilere kadro verilmesi […]
Bu yıl havaların erken ısınmasıyla birlikte düğün sezonunun da açılmaya başladığını söyleyen TESK Genel Başkanı Bendevi Palandöken,“Yuva kuracak çiftlerin yaptığı […]
Gergerlioğlu, “9. Yargı Paketi toplumun beklentilerini karşılamalı” DEM PARTİ Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu, TBMM’de yaptığı basın toplantısında 9. Yargı […]
Kocaeli Valiliği tarafından yapılan açıklamada; Gölcük İlçesi İskele yolu mevkiinde sabah saatlerinde akaryakıt yüklü bir tankerin devrilmesi sonucu yakıt […]
Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK) 1001 – ‘Cumhuriyetimizin 100. Yılı Özel Çağrısı’na yapılan başvurular neticesinde destek almaya hak […]
Gergerlioğlu, Dilovası halkını tedirgin eden çevre olayını bakana sordu! DEM PARTİ Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu Dilovası’ndaki kaçak atık deposunu […]
“Emeklinin ve asgari ücretlinin maaşından çalan hükümet faiz lobisine, saraylara ve yandaşlara aktardığı paraların bedelini yine vatandaşa ödetmeye çalışıyor” diyen […]
DEM PARTİ Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu, İzmit’teki 42 Evler Tren İstasyonu’na giderek açıklamalarda bulundu. 42 Evler istasyonun kaderine terk […]