Garip Ama Gerçek Bir Sosyal Çalışma Çıktısı
Bu yazıda ilginç bir gerçeklikle dolu gözden kaçmış bir konuyu gündeme getirmek istiyorum:
Bir kasırga şiddetinin algısı üzerinde, toplumsal cinsiyet rollerinin etkileri…
Evet, yanlış okumadınız!
Kasırga veya fırtına gibi yıkıcı doğa olayları sadece şiddetleri ile değil,
Aynı zamanda isimleri ve toplumsal cinsiyet rolleri algılarıyla da ilginç bir hikâyeye sahiptir.
Bu paylaşımda da her zaman olduğu gibi bilimsel kanıtlara dayalı,
Ancak,
“Garip ama Gerçek” bir hikaye bulacaksınız.
Tarih Boyunca Kasırga Algısı
Kasırga ve fırtına gibi tabiat olayları tarihin derinliklerinden bu yana insanlar için hem büyüleyici hem de korkutucu bir durum olmuştur.
Bu nedenle eski çağlardan günümüze,
Gökyüzünün öfkesini temsil eden doğa olayları mitolojilerde ve halk hikayelerinde sık sık yerini alır.
Peki, kasırga ve fırtına hikayeleri sadece afetlerin sonuçları ile mi sınırlıdır?
Tam olarak bu noktada,
Toplumsal cinsiyet rolleri algısı ve sosyal normların,
Kasırga ve fırtına gibi doğal afetlerin yorumlanması üzerine nasıl etki ettiğine dair oldukça ilginç bir hikaye başlıyor…
Öncesinde Kasırga ve Fırtına Kelimelerinin Kökeni
Fırtına kelimesi “Tanrıça Fortuna” isminden gelir.
Antik Romalılar için “talih” kavramının bir yansıması olan “Fortuna” her daim gözü bağlı olarak resmedilir
Ve bu görünüm,
Talihin her zaman değişken olduğunu simgeler.
İşte bu nedenle İtalyanların “buona fortuna” (iyi şanslar) dileklerini kullanmaları boşuna değildir.
Görüldüğü üzere talihin iyi veya kötü olması tamamen rastgeledir.
Kasırga kelimesi ise Eski Yunanca kökenli “typhon” sözcüğünden türemiş.
Özü itibariyle,
Yunan mitolojisinde bu kelime, devasa bir canavarı ve fırtına tanrısını temsil eder.
Dolayısıyla,
Kasırga gibi bir durumun doğanın kudretli güçleri olarak kabul edilmesi, bu etimolojik kökler ile ilişkilidir..
Kasırga İsimlendirmesi
Kasırgaların isimlendirilmesi daha yakın bir tarihsel döneme dayanır.
1950’lerde Amerika Birleşik Devletleri Hava Servisi tarafından başlatılan bu uygulama, kasırgaları tanımlamak ve izlemek amacıyla ortaya çıkmış.
Bununla birlikte,
Bu süreçte cinsiyet algısı veya tercihi dikkate alınmamıştır.
Kasırgaların isimleri rasgele belirlenir,
Ve,
Meteorologlar kasırgaları şiddetine göre “kadın” veya “erkek” olarak adlandırmazlar.
İlginç Bir Tespit…
Yukarıda belirttiğim gibi kasırga ve fırtına gibi tabiat olaylarına, şiddeti göz önüne alınarak isim vermiyorlar.
Ne var ki,
Veri bilimciler 1950 ile 2012 arasındaki dönemi incelediğinde, ismini kadınlardan alan kasırgaların erkeklerden alanlara göre daha tehlikeli olduğunu tespit etmişler.
Şiddetli bir “erkek” kasırga ortalama olarak 15 kişinin ölümüne yol açarken,
Bir “kadın” kasırga bu sayıyı 42’ye kadar çıkartmış.
Hatta,
2005’te 1.800’den fazla kişinin ölümüne yol açan yıkıcı Katrina Kasırgası bu istatistiğe dahil edilmemiş bile…
Ancak bu veriler,
Daha derin bir gerçeğin yüzeyini sadece hafifçe çiziyor,
Ve,
Biraz detaya indiğinizde işler ilginç bir hal alıyor:
Kadın isimleri taşıyan kasırgaların, adını erkeklerden alanlara göre daha fazla tahribat yarattığı gerçeği…
Bu durum sadece verilere dayalı bir gerçeklik değil, aynı zamanda psikolojik bir boyutu da içeriyor.
Sosyal Deney: Kasırga Algısı ve Toplumsal Cinsiyet Rolleri Etkisi
İşte bu noktada ilginç bir veri devreye giriyor.
Bilim insanları bir sosyal deneyde insanların kasırga ve fırtınaların şiddeti ve yıkıcılığı hakkındaki algılarını ölçmek istiyorlar.
Amaç:
Rastgele olarak “kadın” ve “erkek” isimleri ile adlandırılan tabiat olaylarının muhtemel şiddeti ve yıkıcılığı hakkında toplumsal cinsiyet algısı üzerinden verdikleri reaksiyonu ölçmek…
Çalışma sonuçlarını Proceedings of the National Academy of Sciences dergisinde Female Hurricanes are Deadlier than Male Hurricanes başlığı ile yayımlamışlar.
Altı adımlı deneyden oluşan bir seride, katılımcıların her birisine “düzmece” bir kasırgadan bahsediyorlar.
Esasen,
Her seferinde aynı kasırgaya farklı isimler vermekten başka bir değişiklik yapmıyorlar..
Başka bir deyişle,
Aynı kasırgayı katılımcıların yarısına bir erkek ismiyle (Arthur veya Christopher),
Diğer yarısına da bir kadın ismiyle (Hanna veya Laura) anlatıyorlar.
Ardından da,
Kasırgayı ne kadar tehlikeli gördükleri ve koruyucu önlemler alarak güvenli bir yere geçip geçmeyeceklerini soruyorlar.
Sonuçlar net ve bir o kadar da düşündürücü!!!
Kadın kasırgalar daha az tehlikeli görülüyor,
Ve,
Katılımcıların sadece az bir kısmı bu kasırgaların öncesinde evini boşaltması gerektiğini düşünüyor.
Görüldüğü üzere bu sosyal deney,
Kasırga isimlerinin açık bir şekilde insanların hazırlık yapma,
Ve,
Risk algısı üzerinde nasıl etkili olduğunu gözler önüne seriyor.
Sonuçlar ilginç,
Ancak üzerine biraz kafa yorup toplumsal cinsiyet rolleri gerçeğini dikkate aldığınızda çok da şaşırtıcı değil:
Kadın isimleri taşıyan kasırgalar, erkek isimleri taşıyanlara göre daha az tehlikeli olarak algılanıyor,
Ve bu da,
İnsanların hazırlık yapma konusundaki kararlarını etkiliyor.
Toplumsal Cinsiyet Rolleri Tüm Yaşantımızı Şekillendiriyor
Peki…
Neden isimlerin cinsiyetine göre kasırgaların tehlikeli görünmesini ilişkilendirilen bir dünya gerçeği var?
Bu sorunun yanıtı oldukça karmaşık,
Ve,
İnsanların bilinçaltındaki toplumsal cinsiyet rolleri algısı ile ilişkilidir.
Toplumlar erkeklere kadınlara göre daha fazla “güç” ve “saldırganlık” gibi özellikler atfetme eğilimindedir.
Sonuç olarak,
Bir kasırga ya da fırtına hikayesinin sadece doğal olaylarla değil,
Aynı zamanda toplumsal cinsiyet rolleri algısı ve sosyal normlarla da derin bir şekilde ilintili olduğunu görüyoruz.
Bu çalışma sonuçları,
Kasırga adları gibi basit bir konuda bile toplumsal cinsiyet rollerinin ve o role atfedilmiş algıların,
Gerçek hayattaki kararlarımızı nasıl etkileyebileceğini gösteriyor.
Hayatın her alanında, cinsiyet algısı etkilerini gösteriyor.
Bireylerin yeteneklerini ve potansiyellerini belirlerken, cinsiyete dayalı önyargılar maalesef hâlâ varlığını sürdürüyor.
İnsanları kategorize ederek,
Onları belirli sınıflara dahil ederek ortalama bir istatistiksel değerler silsilesi üzerinden hüküm veriyoruz.
Çünkü en kolay olan iyi-kötü, güzel-çirkin, benden-senden gibi dünyayı iki kutuplu algılamak.
Aslen zor ama bir o kadar da değerli olan ise,
Tüm kadim öğretilerde anlatıldığı gibi çeşitliği kabul ederek, bu durumu bir zenginlik olarak görebilmek.
Şu bir gerçek…
Toplumsal cinsiyet rolleri algısının,
Kadınları ve erkekleri belirli görev, sorumluluk ve özelliklerle sınırladığına hayatın her anında şahit oluyoruz.
Düşünün, bir kasırga ya da fırtına gibi bir tabiat olayının algısına bile sirayet edebiliyor.
Çünkü,
Erkekler güçlü, cesur ve lider olmalıdır;
Kadınlar ise duygusal, bakıcı ve içe dönük…
Oysa tüm bu şablonlar, insanların gerçek potansiyellerine uçsuz bucaksız sınırlar koyuyor.
Halbuki cinsiyet sadece bir ayrım değil, aynı zamanda zenginlik kaynağıdır.
Herkesin kendine özgü eşsiz yetenekleri ve potansiyeli var; cinsiyet ise başarıiçin asla bir engel olmamalıdır.
Bilinçlenmek, toplumsal cinsiyet rolleri gibi önyargılarımızı fark edebilmek ve değiştirmek için en önemli adımdır.
Daha eşitlikçi bir dünya için,
Lütfen kendinizi sorgulayın,
Bu önyargılarımızın nedenlerini düşünün ve değiştirmek istediğiniz noktaları belirleyin.
Ve,
Ardından cesaretle o ilk adımı atın!!!