Latest update 18 Eylül 2024 - 10:15
29 Eyl 2017 admin Köşe Yazarları, Sürmanşet 0
04 Nis 2017 Dünya, Güncel, Konuk Yazar, Köşe Yazarları, KÜLTÜR SANAT, Manşet, Sürmanşet
Önceki yıllarda, İzmit – Mardin Kültür Köprüsü için hem kentimizde, hem de Mardin’de çeşitli kültürel etkinlikler yapmıştık. Son olarak bir yıl önce, Haydarpaşa – Bağdat Demiryolu Fotoğraf Sergisi’ni Mardin Müzesi’nde sergilemiştik. Bu kez kurduğumuz kültür köprüsünün ayağını Avrupa’nın ortasına, iki kez kuşattığımız ve alamadan geri döndüğümüz Viyana’ya yönlendirdik. Viyana’nın güneyinde bulunan Petrdnel kentine ve bu kentin içindeki Arkeoloji Parkı’nda bulunan Carnuntum isimli antik Roma kentine gittik. Nezih Uzel, Erkan Kiraz ve Numan Gülşah’ı Carnuntum’a getiren neden çok önemliydi. İzmit Belediye Başkanı Nevzat Doğan ve KYÖD Başkanı Mustafa Küpçü de çağrılıydılar ama gelemediler…
Carnuntum,Tuna kıyısında bulunan bir zamanların kudretli roma kenti, Roma askeri varlığının çok önemli bir yerleşim yeri. Avusturya’yı yönetenler bunu bildikleri için Carnuntum’un bulunduğu alanın tamamını Arkeoloji Parkı yapmışlar. Üzerinde bizdeki gibi yapılaşmaya izin vermemişler. Zaten Petrdnel’deki masal gibi evlerin yüzde sekseni iki yüz yıllık yapılar. Estetik, tarih, doğa hep birlikte korunmuş ve gördüğümüz kadarıyla, yaşanmış olan kültür geleceğe taşınmış.
Avusturya’nın en ünlü bestecilerinden Joseph Straus, Franz Şhubert, Joseph Haydın gibi isimlerin burada yaşadıklarını ve eserlerini burada verdiklerini öğrenince çok etkilendik. Yoğun gezi programı sırasında, iki bestecinin mezarlarını, Haydın’ın ise evini gezme şansımız oldu. Avusturyalıların kültür adamlarına nasıl değer verdiklerini görünce, güzel ülkemin kendi değerlerine neden gerekli özeni göstermediğini düşündüm ve üzüldüm…
Piero Bordin, Carnuntum Kültür Sanat Vakfı’nın Başkanı, Avusturya’nın önemli isimlerinden biri. Çukurbağ’daki Roma Kurtarma Kazısı’nı bir biçimde öğrenmiş ve 3 Eylül’de İzmit’e gelmişti. Piero Bordini’yi Sapanca’da, Nezih Uzel abimizin evinde ağırlamıştık. Dört saat kadar görüşmüştük ve bize enteresan bilgiler vermişti.
Nasıl ilgilenmeseydik ki; kendimizi söylenenlerin ortasında bulduk!
Biliyorsunuz; Çukurbağ kazı alanının üzerinde bulunan, Çukurbağ Kültür Merkezi olarak bilinen bina aileme ait. Kültür Merkezi’nin altında bulunan antik alan ise Roma Başkenti Nicomedia’nın Devlet Sitesi. 311 yılında, bu alanda çok önemli, dünya tarihini etkileyen bir karar alınmış.
Neymiş bu karar?
Bu karar öncesinde, hem de 1700 yıl önce, Carnuntum’da bir toplantı yapılıyor. Nicomedia’yı başkent yapan imparator Diocletianus; Galerius ve Maximinus’u doğunun, Licinius ve Costantine’yi batı Roma’nın Sezarları olarak görevlendirmişti. Constantine 30 Nisan 311’de, Nicomedia’da dini düşüncelerden dolayı hoşgörü kararı aldı. Bununla birlikte, dünyada en çok Hıristiyan esir ve mahkumun öldürüldüğü Nicomedia yani İzmit’te, insanların inanışları yüzünden öldürülmeleri de bu kararla durduruldu. 11 <Kasım 308’de Carnuntum’da ortaya çıkan düşünce, 30 Nisan 311’de Nicomedia’da alınan hoşgörü kararıyla kesinlik kazandı. Bundan iki yıl sonra ise, Miland Fermanı olarak imzalanan Costantine ve Licinus imzaları ile, inanışlara hoşgörü kararı kesinlikle uygulanmaya başlandı.
Carnuntum’da düşünülen, Nicomedia’da alınan kararın 1700. yılını dünya anmak istiyor. Hem de hangi başlıkla biliyor musunuz; “311 NİCOMEDİA – 2011 İZMİT THE TOLERANCE CİTY OF THE WORLD”…
Carnuntum’dan başlayan, kentimize uzanan bu kültür köprüsü için Viyana’ya davet edilmiştik. “İnternationales Symposion Art Carnuntum 2009”a bu nedenle katıldık. The Emperors Of Carnuntum’a katılan ülkeler; Avusturya, Almanya, Fransa, İtalya, Sırbistan, Yunanistan ve Türkiye adına biz vardık.
Avusturya Hava Yolları ile, 7 Kasım günü Viyana’ya geçtik. Art Carnuntum yetkililerince havaalanından alınarak Petrdnel’e getirildik. Mark Avrelius oteline yerleştik. Akşam yemeğinde diğer konuklarla tanıştırıldık. Tarihçi ve arkeolog olanların yanında, tiyatro ve opera ile ilgili konuklar da vardı. Nezih Uzel, Mevlevi dünyasının ünlü bir ismi olunca, ünlü Neyzen Kudsi Erguner de Paris’ten bize destek vermek için gelmişti. Viyana’da çıkan bir gazetede benim ismimi görüp gelen bir başka ünlü konuk da, Viyana Senfoni Orkestrası’nın Piyanisti Can Aksel Akın’dı. Kendisiyle, Japon sanatçı Sadako Yokoyama aracılığı ile daha önce tanışmıştık.
Sabah uyandığımda, otelin camın bakıp karşımda Roma Kenti Carnuntum’u görünce çok heyecanlandım. Kahvaltı sonrasında, kaldığımız otelin hemen karşısında bulunan, sempozyumun yapılacağı Carnuntum Müzesi’ne geçtik.
Pierd Bordin, açılış konuşması sonrasında 7 kentin görüntülerini içeren bir film gösterdi. Romalılara ait müzik enstrümanlarının kullanıldığı harika bir fon müziğinin müthiş bir tat verdiği filmin en son görüntüleri Çukurbağ mahallesi ve İzmit’e aitti. Belki de İzmit ilk kez böyle önemli bir toplantı için görüntülenmişti.
Çukurbağ Kültür Merkezi’nin gösterildiği bu filmi izlerken benim gözümün önünden başka görüntüler geçti. Pierd Bordin İzmit’e geldiğinde İzeyap’ı da ziyaret edeceği için, Kocaeli Müze Müdürü’nün bir tatsızlık çıkarmaması gerekçesi ile, Kültürden Sorumlu Vali Yardımcısı’na konuyu iletmiş ve gereğini bildirmiştik. Buna rağmen, “kötü niyetli yabancılar”ın bizi ziyaretiyle ilgili polise şikayetin Müze Müdürlüğü’ne yapıldığını öğrenince, misafirimizi bırakıp karakola gitmiştim. Bizi ziyarete gelenlerin niyetlerini okuyan böyle birinin varlığı karakoldaki polisleri bile şaşırtmıştı. Öyle ya, bize gelen “kötü niyetli kişi” zarar verirse bize verecekti. Elaleme ne oluyordu. Hoşgörü için gelen bir gruba gösterilen hoşgörü bu mu olmalıydı?
Sempozyum sırasında bizlerin tanıtımında, Piero’nun Nicomedia Devlet Sitesi’nin üstünde yaşayan “Roma’nın varisi Numan Gülşah” ismini anons etmesi, katılımcılar arasında kısa süreli şaşkınlığa yol açtı.
Carnuntum Müzesi hediyelik eşyalar satış reyonlarında satılan objeleri görünce, tarihe sahip çıkmanın ne demek olduğunu bir kez daha anladım. Kültürel mirasa sahip çıkan insanlar, ona sahip olduklarını göstermeleri yanında, onları dünya insanlarına göstermek onurunu da yaşıyorlardı.
Carnuntum (Rom lebt) adıyla satılan, 5 cm x 10 cm ebatlarında, Romalıların yaşadığı büyük evin renkli fotoğraflarından oluşan resimleri taşıyan, bir nevi küçük not defteri gibi gözüken kitapçığı kitap karıştırır gibi karıştırdığımda, adeta o evin içini dolaışıyorsunuz ve yaşıyorsunuz. Müzede herkese ücretsiz verilen Carnuntum tanıtım broşürlerinde ise (Rome comes to life) “Roma yaşıyor” yazıyordu.
Sempozyum sonrası kokteyl verildi. Ardından Tuna nehrini görmeye gittik. Cilalanmış gibi duran çakıl taşlarının yoğun bulunduğu bir yerde, Tuna nehrine ellerimizi soktuk. Yıllar önce, babaannem 16, dedem 18 yaşında genç evliler olarak Romanya’dan Bulgaristan’a geçmek isterken, Tuna üzerinde nasıl Bulgar askerlerine yakalandıklarını anlatırdı. Tuna üzerinde batıya giden içi araba yüklü Bulgar gemisini görünce bunları hatırladım. Sanki batacakmış gibi duran çakıl taşları üzerinden herkesin sahile kaçışını görünce, bir de baktım ki akıntıya doğru zorlukla giden geminin yarattığı büyük bir dalga, tsunami dalgası gibi üzerimize geliyor.
Rüya gibi boyalı, çiçekli bahçeler içindeki Petronel’i keyifle izledik. Carnuntum Arkeoloji Müzesi’nde gizlice fotoğraf çekmeye çalışırken, müze yetkilileri istediğimiz yerde fotoğraf çekebileceğimizi söyledi. Tarihi yaşamanın keyfi ile fotoğraf alırken, yine Kocaeli Müzesi’nde izleyicilere çektirilen eziyeti hatırladım…
Merdivenin başında ise tanıdık bir yüzle karşılaştım. İzmit’te, SEKA’da bulunan Diocletianus’un büstünün resmi, sanki ben buradayım diyordu. Konstantin’in büstü ile Diocletianus’un büstü yan yana duruyordu. Her iki imparatorun da yaşadığı yapının üzerinde bugün yaşayan biri olarak, onların dedelerim olduğunu söyleyince; Avusturyalılar Constantin ile burnumun benzerliğini ortaya attılar. Büst ile yan yana burun görüntüsü verdik. Çok önemli eserlerin bulunduğu müzede beni en çok etkileyen eser ise; Constantin’in 11 Kasım 308’de, hoşgörü düşüncesini anlattığı Carnuntum’da bunları söylerken kullandığı taş kürsü oldu. Bugünkü konuşma kürsülerine çok benzeyen bu taş kürsünün arkasına balmumu Constantin heykelini düşünüp düşünmediklerini soramadan edemedim. Fikrimi benimsediklerini söylediler.
Carnuntum kazı alanındaki Roma Evi’nde, kandil ışıkları altında toplantı yaptık. Değerlendirme toplantısı sonrası, 2011 yılında bu anma programını İzmit’e taşıyacaklarını, sempozyumlara destek vereceklerini, aynı zamanda çok sayıda tiyatro ve operanın bu bağlamda İzmit’te etkinlik yapacağını öğrendik.
Bu olay bir raporla, tarafımdan Çekül Vakfı’na iletilecek, oradan da Kültür Bakanlığı’na taşınacak.
Pazar günü, ünlü besteci Joseph Haydın’ın evini gezdik. Tuna’nın karşısındaki, Hainburg’daki eski sigara fabrikasından kültür merkezine dönüştürülen “Kulturfabrık Haınburg Müzesi”nde toplantı yaptık. Temelinden çıkan insan kemikleri görülsün diye üzerine adeta camdan yol yapılan koridorun yanındaki salonda, Hydın’ın anısına her yıl, 1 Haziran – 31 Aralık tarihleri arasında, onun bestelerinden oluşan konserler verildiğini öğrenince de çok etkilendim.
Daha sonra Viyana’ya geçtik, Mercury oteline yerleştik. 200 yıllık Apollon Tiyatrosu’nda Rudolf Operası’nı izledik. Akşam yemeğinde yapılan konuşmalar sırasında ise; biz Türklerin Viyana’ya daha önce iki kez geldiğimizi, üçüncü gelişimizde ise hep birlikte dünya kültür mirasına ortaklaşa sahip çıkmamız konusunda yapacağımız işbirliğinin altını çizerek, Viyana kuşatmasından bu kez galip ayrıldığımızı söyledim.
“Hoşgörü şehri İzmit 2011”, sahip çıkarsak kentimizi ve ülkemizi dünyaya tanıtacak çok önemli bir silaha dönüşebilir. Avusturya – Türkiye – İzmit – Carnuntum arasında kurulacak kültür köprüsünü 2011 yılına kadar inşa edebilirsek, bu olay İzmit için en büyük değeri yaratacaktır diye düşünüyorum…
425 nolu foto: Kazı ve restorasyon çalışmaları büyük bir titizlikle sürüyor.
439 nolu foto: Numan Gülşah ve Nezih Uzel, Carnuntum Vakıf Müzesi’ni gezerken.
444 nolu foto: Düzenlenen sempozyumlara katılım oldukça yoğun.
450 nolu foto: Numan Gülşah, Kutsi Erguner, Can Aksel Akın ve Fransa’da yaşayan Arzu hanım, aynı özenin Türkiye’ye taşınmasını da isteyenlerden yalnızca bazıları.
474 nolu foto: Roma döneminin eğitim öğretim çalışmaları da müzede canlandırılmış.
482 nolu foto: Roma döneminin mutfak araç gereçleri, aslına uygun biçimde korunmuş.
513 nolu foto: Carnuntum’un giriş kapısında Erkan Kiraz’ya birlikte.
556 nolu foto: SEKA alanından çıkmış, şu anda İstanbul Arkeoloji Müzesi’nde saklanan Dieklatianus büstünün resmi ve Numan Gülşah.
590 nolu foto: Roma dönemi giysileri. İncelediğinizde, Kandıra’nın keten bezini göreceksiniz.
616 nolu foto: Neyzen Kutsi Erguner ve Nezih Uzel, Joseph Hydın’ın büstünün önünde
Numan GÜLŞAH
20 Oca 2024 0
19 Mar 2023 0
30 Ağu 2019 0
26 May 2019 0
AK Parti İzmit İlçe Başkanı Halil Güngör Dokuzlar, Milli İrade Meydanını eleştiren İYİ Parti İzmit İlçe Başkanı Halim Tamyüksel’e cevap […]
Ülkenin çökmüş sendikacılığının içinden doğan ve kurtarıcı gözüyle bakılan sendikası Hürriyetçi Eğitim Sen ülkenin kanayan yaralarına merhem olmaya devam ederken […]
İnegöl’de çok daha riskli bölgeler öylece dururken, Devlet Hastanesi karşısındaki merkezi bölgedeki konutların bulunduğu alanın apar topar kentsel dönüşüm uygulama […]
15 Haziran 1928’de Atatürk ile görüşen Gerard Vissering’in uzun çalışmalar sonucunda hazırladığı rapor ve tüzük yüz yıla yakın bir zaman […]
İYİ Parti Bursa Milletvekili Selçuk Türkoğlu, inşaat çalışmaları tamamen duran Ali Osman Sönmez Çekirge Devlet Hastanesi sorununu Meclis gündemine taşıdı. […]
Ağustos’taki Vatan Hilmi Özden Ağustos ayı; şanlı tarihimize zaferler ayı olarak geçmiştir. Müslüman Türk Milleti 26 Ağustos 1071 yılında Malazgirt […]
TBMM Sağlık Komisyonu Üyesi CHP Kocaeli Milletvekili Prof. Dr. Mühip Kanko, Türkiye’de sağlık politikalarındaki geri adımları ve yanlış kararları […]
Sabit ve dar gelirli vatandaşlar için TOKİ aracılığı ile uygun ödeme koşullarıyla yapılacağı sözü verilen 100 bin konutluk projedeki binlerce […]
Niyet başka akıbet başka! Prof. Dr. Ata Atun Yunanları ve Rumları, aile yapıları, kültürleri, inanışları, eğitimleri, mizahları, kafa yapıları, […]
“Barış için genel af şart” Milliyetçi Sol Parti (MİLLİ SOL) Genel Başkanı gazeteci Hüseyin Alpay, Türkiye’deki cezaevlerinin toplam kapasitesinin 250 […]