Latest update 18 Eylül 2024 - 10:15
20 Şub 2019 Konuk Yazar Konuk Yazar, Köşe Yazarları, Manşet, Sürmanşet 0
Bir devletten başka bir devlete geçiş aynı milletin tarihinde bile olsa hep sancılı olmuştur. Tükenen Selçuklu’nun bir kenar ucundan boy vererek filizlenen yeni devlet (Osmanlı), hem yeni bir iddiadır hem de eskinin mirasçıları ile 2 yüzyıllık kendini kabul ettirme kavgasıdır. Fakat çatışma süreci ne kadar çabuk atlatılırsa yeni devletin halkına açacağı alan da o kadar imkânbahş olur. Devlet adamı ciddiyeti ve yönetici sorumluğu bu noktada devreye girmeli veyahut ciddiyetsizlik – sorumsuzluk millete bedavadan gölge etmemelidir.
23 Nisan Ulusal Egemenlik Bayramı yerine 29 Nisan Kut’ül Amare Zaferi’ni ve 19 Mayıs’ta Atatürk’ün Samsun’a çıkarak Millî Mücadele’yi başlatması yerine 29 Mayıs’ta Fatih’in İstanbul’u Fethi’ni kutlamayı tercih etmek aslında derin toplumsal yarıkların nerdeyse 1 asırdır devam ettiğinin göstergesi. Hatta ikinci örnekteki gibi 99 yıllık yakın tarihî vakayı görmezden gelerek 565 yıl öncesinin önemli olayına sığınmak, kavganın 600 küsur yıllık Osmanlı ile henüz yüzyılını bile tamamlamış Türkiye’nin zihinlerde dövüştürülmesi anlamına geliyor.
Türkiye’nin bölünme tehlikesi terörden çok bu ikilemde yatmaktadır. Bitmemiş bir iç hesaplaşma gibi gözüken bu ayrı-gayrılığın en çok dile getirilen ve fakat en az bilinen dönemi ise Atatürk dönemidir. Gazi M. Kemal’in dine karşı lâkaytlığı ile dinin özünü doğru anlaması, İngilizlerin adamı olması ile emperyalizme başkaldırısıyla 3’ncü Dünya ülkelerine örnek olması, burjuva özentili bir devrimci olması ile katıksız bir Türk milliyetçisi olması uçlarında sürüp giden bu müsabaka ekonomik hayatta da kendisini göstermektedir.
Atatürk devri ekonomisi kapitalist miydi yoksa devletçi miydi, özelleştirmelerden mi yanaydı yoksa millîleştirmelerden mi, yabancı sermaye ve imtiyazlara karşı mıydı yoksa belli ölçüde yanında mıydı, işçiden yana mıydı yoksa işverenden yana mı, sanayileşmeyi devlet eliyle mi yoksa özel teşebbüs eliyle mi gerçekleştirmeyi düşünüyordu; tüm bunlara çok farklı açıdan bakarak anlamlı değerlendirmeler yapabilen detaylı bir araştırma eseri var: CUMHURİYET DÖNEMİNİN İKTİSADİ TARİHİ (1923-1950)
Yahya Sezai Tezel’in Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları’ndan çıkan 675 sayfalık eser 13 bölüm ve geniş bir bibliyografya ile kısa bir dizinden oluşuyor. Okuyanın önyargı ve yargılarında olduğu kadar tarihî bilgilerinde de sarsıcı bir etki yapan Yazar, zengin dipnotları ve bol referans yönlendirmesiyle ömrünün mühim bir kısmını bu kitaba vermiş görünüyor. Son baskısını irdelediğimiz ve 34 yılda altıncı baskıya erişen eser, Türkiye İktisat Tarihi’nin yeniden yorumlanması meyanında artık klasikleşme yolundadır.
“Toplumsal Kuruluşların Eklemleşmesi Açısından Türkiye Tarihine Bir Bakış” başlığını taşıyan I. Bölümde, evvelâ Dünya Ekonomisi değişen dinamiklerin ve birbirini etkileyen alt bölgelerin toplamı olarak tarif edilmekte, ardından Türkiye’de tarihle ilgili olanların romantik tarih yazma ve okuma alışkanlıklarına Kemal Tahir’in ‘Asya Üretim Tarzcılığı’ üzerinden ciddi eleştiriler getirilmektedir. Örnek olarak; Osmanlı ‘tımar sistemi’nin gökten zembille inmediği ve Bizans ‘pronoia sistemi’nin behemahal yok olmadığı, dahası 11 ilâ 14.yy’lar arası Anadolu’daki toplumsal yapının Hıristiyan köylüler, Türkmen göçebeler, Moğol/İlhanlı ve Haçlı/Latin kalıntılarıyla birlikte sık sık değişen bir mozaik görünümünde olduğu ifade edilmektedir.[1]
Braudel’in 10.yy’dan itibaren Akdeniz’in Doğusunun Akdeniz’in Batısının etkisi altına girdiğini dile getiren Tezel, Fatih Sultan Mehmet’in köklü bir aileden gelen Çandarlı Halil’in yerine köksüz Zağanos Paşa’nın sadrazamlığa getirmesinin Mezopotomya Devletlerinden beri var olan bir geleneğin İran (Sasanî / İslam (Abbasî) senteziyle yeniden ortaya çıktığını ve bu sentezin Osmanlı dönemlerini incelemede analitik tarihçilik açısından çok önemli olduğunu vurgulamaktadır.[2]
[1] A.g.e. Sayfa 3-4
[2] Sayfa 5-6
12 Tem 2023 0
05 Tem 2023 0
10 Haz 2023 0
24 Nis 2023 0
AK Parti İzmit İlçe Başkanı Halil Güngör Dokuzlar, Milli İrade Meydanını eleştiren İYİ Parti İzmit İlçe Başkanı Halim Tamyüksel’e cevap […]
Ülkenin çökmüş sendikacılığının içinden doğan ve kurtarıcı gözüyle bakılan sendikası Hürriyetçi Eğitim Sen ülkenin kanayan yaralarına merhem olmaya devam ederken […]
İnegöl’de çok daha riskli bölgeler öylece dururken, Devlet Hastanesi karşısındaki merkezi bölgedeki konutların bulunduğu alanın apar topar kentsel dönüşüm uygulama […]
15 Haziran 1928’de Atatürk ile görüşen Gerard Vissering’in uzun çalışmalar sonucunda hazırladığı rapor ve tüzük yüz yıla yakın bir zaman […]
İYİ Parti Bursa Milletvekili Selçuk Türkoğlu, inşaat çalışmaları tamamen duran Ali Osman Sönmez Çekirge Devlet Hastanesi sorununu Meclis gündemine taşıdı. […]
Ağustos’taki Vatan Hilmi Özden Ağustos ayı; şanlı tarihimize zaferler ayı olarak geçmiştir. Müslüman Türk Milleti 26 Ağustos 1071 yılında Malazgirt […]
TBMM Sağlık Komisyonu Üyesi CHP Kocaeli Milletvekili Prof. Dr. Mühip Kanko, Türkiye’de sağlık politikalarındaki geri adımları ve yanlış kararları […]
Sabit ve dar gelirli vatandaşlar için TOKİ aracılığı ile uygun ödeme koşullarıyla yapılacağı sözü verilen 100 bin konutluk projedeki binlerce […]
Niyet başka akıbet başka! Prof. Dr. Ata Atun Yunanları ve Rumları, aile yapıları, kültürleri, inanışları, eğitimleri, mizahları, kafa yapıları, […]
“Barış için genel af şart” Milliyetçi Sol Parti (MİLLİ SOL) Genel Başkanı gazeteci Hüseyin Alpay, Türkiye’deki cezaevlerinin toplam kapasitesinin 250 […]