Latest update 18 Eylül 2024 - 10:15
06 Ara 2018 admin Manşet Yanı, Politika, Sürmanşet 0
Adalet Bakanı Abdülhamit Gül: “Bütün dünya sessiz kalsa da, dikenli teller çevirerek mültecileri engellese de, ayaklarına çelme taksa da, başörtüsüne el uzatarak Avrupa’da kendi değerlerine de hakaretlere maruz kalsa da Türkiye, insan hakları ihlallerine sesiz kalmayacak, hak ihlaline kim maruz kaldıysa dinine, diline, kimliğine bakmadan Türkiye her zaman ana kucağı olmaya devam edecektir”
Adalet Bakanı AbdülhamitGül:
“Bütündünya sessiz kalsa da, dikenli teller çevirerek mültecileri engellese de,ayaklarına çelme taksa da, başörtüsüne el uzatarak Avrupa’da kendi değerlerinede hakaretlere maruz kalsa da Türkiye, insan hakları ihlallerine sesizkalmayacak, hak ihlaline kim maruz kaldıysa dinine, diline, kimliğine bakmadanTürkiye her zaman ana kucağı olmaya devam edecektir”
“Hiç kimse asla eski Türkiye özlemiiçerisine girmesin. Türkiye, demokraside geriye dönecek bir ülke değildir.Türkiye, insan haklarında tavizler verecek bir ülke değildir”
-TİHEK BaşkanıSüleyman Arslan:
“15 Temmuz insanhaklarına sahip çıkışın sembolüdür”
“Hiç şüphesiz ki,insan hakları aktivistliği öncelikle anne babanın ve yaşlıların haklarına sahipçıkmakla başlar”
İstanbul – Adalet Bakanı Abdülhamit Gül,Türkiye’nin, insan hakları ihlallerinesesiz kalmayacağını, hak ihlaline kim maruz kaldıysa dinine, diline, kimliğinebakmadan her zaman “ana kucağı” olmaya devam edeceğini bildirdi.
Bakan AbdülhamitGül, Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu (TİHEK) tarafından düzenlenenUluslararası İnsan Hakları Sempozyumu’nun açılışında, “insanhakları” kavramına bakıldığında merkezinde insan olan bir haktanımının ortaya çıktığını, insanın, insan olmasından kaynaklı haklarının daakla geldiğini ifade etti.
Gül, insanımerkeze almayan, insanı ve haklarını dikkate almayan her medeniyetin yıkılmayamahkum olduğunu, toplum, medeniyet ve devletlerin ancak insan ve hakları ileancak kalkındığını, ayakta durduğunu ve geliştiğini vurguladı.
AbdülhamitGül, bu etkinlikte “İnsan haklarını yeniden düşünmek” başlığının çokanlamlı olduğunu, hem tarih, hem inanç, hem de kültürden gelen birikimlebirlikte bu kavramın, bu meselenin masaya yatırılmasının çok anlamlı olduğunu ifadeederek, şunları söyledi:
“PeygamberHazreti Muhammed’in hitabında ‘Allah’ın dokunulmaz kıldığı canı, haksız yereöldürmeyeceksiniz’ ilahi emri vardır. Bugün İslam adını kullanarak bir canakast edenin, İslam ile hiç bir alakasının olmadığı aşikardır. İslam’ın esasitibariyle bir canı daha yaşatmak olduğunu ama İslam adını kullanarak teröründe dünyanın belli yerlerinde nasıl sergilendiğini üzülerek görmekteyiz. YunusEmre’nin “Yaradılanı severiz, yaradandan ötürü” anlayışı da bütünvarlığa bakışı gösteren bir gerçek. İnsan bütün kainata karşı sorumludur. İnsanhakkından bahsediyorsak, insanın insan ile olan ilişkisini bir hukukçerçevesinde görüyorsak, insanın hayvan hakkına da tecavüz etmeden, hayvanlarında hakkını koruma hassasiyetini göz ardı edemeyiz. Bir canlının, ağacın,ormanın, yeşilin, çevrenin de hakkı olduğu bilinci içinde olmakzorundayız.”
Dostoyevski’nin”Karamazov Kardeşler” adlı eserinde “Hepimiz, hepimize karşısorumluyuz” ifadesinin, bu sorumluluğu, bu hassasiyeti ifade ettiğinibelirten Gül, Küçük Prens adlı eserdeki “Ölene kadar hepimiz gönül bağıkurduğumuz her şeyden sorumluyuz” cümlesini hatırlattı.
AbdülhamitGül, insanın, nefes alıp verdiği, hukuk oluşturduğu, sosyal temas ettiği etrafındakitüm yaşananlardan, hadiselerden ve canlılardan sorumlu, onların varlığınıkorumak, yaşatmak ve geliştirmek zorunda olduğunu belirterek, şöyle devam etti:
“Bugünhukukun gücü değil, gücün hukuku, hukukun üstünlüğü değil, üstünlerin hukukununolduğu bir dünyada maalesef insan hakları dramı yaşıyoruz. İkinci DünyaSavaşı’ndan sonra egemen güçlerin oluşturduğu, güçlülerin sözünün dinlendiğibir uluslararası yapının sürdürülebilir bir yapı olmadığı aşikardır.
Onedenle Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın bütün dünyanın ağa babalarına,egemen güçlerine; ‘Siz insan haklarını, temel hakları, mazlumların hakkınıkoruyamazsınız. Dünya beşten büyüktür’ şeklinde gerçeği söylemesi işte bu amacamatuftur. Birleşmiş Milletler’in bu yapısı da sürdürülebilir bir yapı değildir.Beş devlet bir tarafa, diğer devletler bir tarafa anlayışıyla, ‘benim terörüm’,’onun terörü’, ‘iyi terörist’, ‘kötü terörist’ ayrımı ile bu dünyada insanhakları tam olarak egemen bir şekle kavuşamaz.”
AdaletBakanı Gül, Türkiye’nin, dünyada sessiz yığınların sesi olduğunu, yapılan tümmücadelelerin bütün insanlığa karşı bir ödevin yerine getirilmesi olduğunusöyledi.
Bugüninsanları evlerinden, yurtlarından alı koyan zulümlere, insan hak ihlallerinesessiz kalan ve vatanlarını bırakarak başka ülkelere göç etmek zorundabırakılan bu dünya sisteminin sorgulanmasının en temel ödevlerden biri olduğunubelirten Bakan Gül, “Cansız bedeni Akdeniz sahillerine, kıyıya vuran Aylanbebeğin cesedi değil, bu insanlık dramına, bu katliama sessiz kalan bütün dünyadevletleridir, BM ve uluslararası kurumlardır. Akdeniz’in soğuk sularınadüşen göçmenlerin cesedi değil, bu katliama sessiz kalan sözde çağdaş Batıuygarlığının cesedidir” dedi.
“Türkiye,insan hakları ihlallerine sesiz kalmayacak”
BakanGül, Türkiye’nin 4 milyon Suriyeliye kapılarını açtığını hatırlatarak, şunlarıaktardı:
“Açıkkapı diplomasisiyle kim olursa olsun kapısına gelen, ister Türkmen, ister Kürt,ister Arap, ister Yezidi, ister Müslüman, ister Hristiyan ‘sen insansan ve birkapı arıyorsan, vatanını mecburen terk ediyorsan ben sana kapı olurum’ diyenişte bu Türkiye Cumhuriyeti’nin Türk vatandaşlarının kucak açan anlayışıdır.Dine bakmadan, kimliğe bakmadan Anadolu hep bir coğrafya olmuştur, olmaya devamedecektir.
Bütündünya sessiz kalsa da dikenli teller çevirerek mültecileri engellese deayaklarına çelme taksa da başörtüsüne el uzatarak Avrupa’da kendi değerlerinede hakaretlere maruz kalsa da Türkiye, insan hakları ihlallerine sesizkalmayacak, hak ihlaline kim maruz kaldıysa dinine, diline, kimliğine bakmadanTürkiye her zaman ana kucağı olmaya devam edecektir.”
Gül,terörün insanların yaşam hakkına bir tehdit olduğunu vurgulayarak, şunları söyledi:
“Terör,seyahat özgürlüğüne, tolumda huzur ve güvenle yaşama hakkına çok önemli birtehdittir. Bu bakımdan terörle mücadele, sadece bir ülkenin mücadelesinebırakılacak bir mesele değildir. Terörle mücadele, insanlığı tehdit eden,küresel bir tehdit olduğu için küresel mücadele gerekmektedir. Sadece birülkenin, sadece bir kurumun mücadelesi yetmez ama bu konuda da bütün terörörgütleriyle en aktif mücadeleyi yapan ülkenin Türkiye olduğunu çok rahatlıklasöyleyebiliriz.
Türkiye,FETÖ, PKK, DEAŞ başta olmak üzere bütün terör örgütleriyle hukuk çerçevesindemücadelesini yapmaktadır. Bu konuda maalesef dünyada bazı ülkelerin ‘Bu terörörgütü benim işime yarar, bu terör örgütü benim işime yaramaz’ şeklinde terörörgütüyle mücadelesini siyasi bir kategori içinde yaptığını üzülerekgörmekteyiz.”
Türkiye’de15 Temmuz’da insan haklarına, yaşam hakkına çok büyük bir saldırı olduğunuvurgulayan Gül, şöyle devam etti:
“251vatan evladı Türkiye’de haksız, Türkiye’de hukuksuz, Türkiye’de antidemokratikve haince, alçakça bir darbe girişimiyle şehit edildi. Bu yaşam hakkına karşıda yine dünyada arzu edilen bir yüksek sesi duyamadınız. Cumhurbaşkanından enücra köşedeki vatandaşına kadar bu ülkenin bekasına, demokrasiyi, hukuku, insanhaklarını korumak için nasıl bir mücadele gösterdiğini dünya demokrasi tarihigördü. 15 Temmuz’da hain saldırı yapanlar, yaşam hakkını, insan haklarıihlalini yapanlar Türk yargısı önünde hesabını vermektedir. Türkiye’nindemokrasinin gelişimi, insan haklarının korunması konusunda çok önemlimesafeler kat ettik. Hiç kimse asla eski Türkiye özlemi içerisine girmesin.Türkiye, demokraside geriye dönecek bir ülke değildir. Türkiye, insanhaklarında tavizler verecek bir ülke değildir.”
Türkiyeİnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu (TİHEK) Başkanı Süleyman Arslan ise, BMEvrensel İnsan Hakları Beyannamesi’nin Kabulü’nün 70. Yıldönümü vesilesiyle düzenlediklerisempozyumun başlığını “İnsan Haklarını Yeniden Düşünmek” olarak belirlediklerinikaydetti.
Arslan,insan haklarında değer akışının sürekli olarak batıdan doğuya doğru olmasının,bir tepkiselliğe ve uyuşmazlığa neden olduğunu ifade ederek, “Bir devletin veya toplumun kendi bedeninebiçtiği kıyafeti tüm dünyaya giydirip güzellemesini yapması, bu değerlerinbenimsenmesini zorlaştırmaktadır. Oysa olması gereken tek taraflı bir değerakışı değil, karşılıklı etkileşim ve kültürel göreceliliğin göz önündetutulmasıdır” dedi.
İnsanhaklarının kişilerin uzun ve kaliteli yaşamasını temin etme genel misyonunarağmen bugün için bu misyonu hakkıyla icra ettiğini söylemenin mümkünolmadığını dile getiren Arslan, şöyle devam etti:
“Hattabazı coğrafyalarda bu misyondan uzaklaştığını ve tersine icraatlara giriştiğinigörmekteyiz. Terör unsurlarının alenen desteklenmesi şüphesiz bunun en açıkörneklerindendir. İnsan haklarını koruyup gözetmekle sorumlu en büyük devletleren büyük terör örgütlerini destekler olmuştur. Önce, müdahale edilmek istenenyerlerde medya, istihbarat ve terör örgütleri vasıtasıyla insan haklarısorunları oluşturulmuş, daha sonra da insan hakları ihlallerinin ortadankaldırılması bahanesiyle o devletlere müdahil olunmuştur. Aynı şekilde, insanhakları toplumların inanç ve yaşam tarzlarını değiştirmek için kullanılanideolojik bir araca dönüştürülmüştür. Bu sayede İslam ve İslam dünyası da insanhakları ideolojisinin kurbanı olmuştur. Maalesef ki, İslam dünyası refahı içintüm imkanlara sahip olmasına rağmen maddi ve manevi işgal altındadır. Toplumsalçözülmeye, savaşlara, iç çatışmalara, göçlere, soykırımlara, vahşetlere, açlık,sefalet, kan, gözyaşı ve ölüme mahkum edilmiştir.”
SüleymanArslan, Türkiye’nin, Suriye iç savaşının başladığı 2011 yılından bu yanasınırlarına gelen bütün Suriyeli sığınmacılara sınırlarını tereddütsüz açtığınıhatırlatarak, “Her türlü siyasi saikten vareste, bu insani tutum, başlı başınainsan haklarının korunması noktasında büyük bir adım mahiyetindedir. Sayıları 4milyonları bulan Suriyelileri herhangi bir tereddüt göstermeden ülkeye kabuleden Türkiye’nin tavrı takdire şayandır. Halihazırda dünyanın 17’nci büyükekonomisine sahip Türkiye, bütün ekonomik kısıtlılıklarına rağmen savaş ve iççatışma mağduru Suriyeliler için kendisinden kat be kat daha zengin olan ülkeleregöre çok daha büyük meblağları başta yaşam hakkı olmak üzere insan haklarınınkorunması amacıyla harcamaktan kaçınmamıştır. Son verilere göre Suriyelisığınmacılar için yapılan harcama 32 milyar Amerikan Doları civarındadır. Aynıkonuya ilişkin uluslararası kuruluşlardan 600 milyon dolar yardım yapılmıştır.AB’den de şu ana kadar fiilen verilen tutar 1,7 milyar avro düzeyindedir” dedi.
Arslan,dış destek olmadan gelişemeyecek olan terörün, çağımızın en büyük insan haklarısorunlarından biri olduğunu kaydederek, şöyle devam etti:
“Kendiside bizzat insan hakları ihlali olan terör olgusu, başta yaşam hakkı olmak üzerebirçok insan hakkı ihlalinin de esas nedenidir. Bugün Türkiye’nin uluslararasıgüçlerin desteği ve girişimi ile bir terör çemberine alınmak istendiğineşahitlik etmekteyiz. Ülkemizin hem vatandaşları hem de kendisine sığınan diğermazlum insanların hak ve hukukunu koruma amacıyla giriştiği faaliyetler temelbir insan hakları savunusu olarak değerlendirilmelidir.
15Temmuz gecesi halkın seçme ve seçilme hakkını gaspetmeye yönelik hain darbegirişimi de bu noktada hatırda tutulmalıdır. Türkiye’yi iç karışıklığasürüklemek, milletin birlik ve beraberliğini parçalamak isteyenlerindesteklediği hain darbe girişimi temel insan haklarından en önemlisi olanyaşama hakkını da ortadan kaldıran bir vahamete ulaşmış, halkına ihanet edendarbeciler, elinde yalnızca bayrağıyla ihanete karşı duran sivillerin hayathakkını acımasızca ellerinden almaktan kaçınmamışlardır. Hain FETÖ darbeteşebbüsü, gerek yurtta, gerekse dünyada insan haklarına, hukuka ve demokrasiyesahip çıktığını iddia edenler için eşsiz bir samimiyet testi olmuştur. Vatandaşlarımızlafta değil özde insan haklarına sahip çıkmış, dünya insan hakları ve demokrasitarihine örnek bir şeref levhası hediye etmişlerdir. 15 Temmuz insan haklarınasahip çıkışın sembolüdür. Aynı zamanda milletimizin yeniden dirilişininmücadelesidir. Bu da göstermiştir ki, insan haklarını koruyup yüceltmek 5devletin insafına bırakılamaz.”
TİHEKBaşkanı Arslan, bugünlerde unutulmaya yüz tutan anne, baba ve yaşlılarımızınhaklarının da önde gelen ve korunup geliştirilmesi gereken haklar arasında yeraldığına işaret ederek, şunları kaydetti:
“Buunutulduğu içindir ki, yaşlılarımız devletin sorumluluğuna terkedilmiş, artıkhuzurevlerimizin, yaşlı bakım evlerimizin sayıları binleri aşmıştır. Benzerşekilde yüzbinlerce insanımız da sevgi evlerini, gençlik destek merkezlerini,ceza infaz kurumlarını doldurur olmuştur.
Hiçşüphesiz ki, insan hakları aktivistliği öncelikle anne babanın ve yaşlılarınhaklarına sahip çıkmakla başlar. Özel yaşamında anne, baba ve yaşlılarının,eşlerinin, çocuklarının, diğer aile bireylerinin, öğretmen, komşu veakrabalarının, yoksulların, bekarların, dul ve yetimlerin, toplumun ve devletinhaklarını dikkate almayan bireylerin toplumsal hayattaki insan haklarısavunuculuğu büyük oranda sorgulanmayı gerektirir.
Günümüzdeyaşlılık bütün dünyada insan hakları konusu olarak öne çıkmaya başlamıştır.Yaşlı hakları Birleşmiş Milletlerin, Ulusal İnsan Hakları Kurumlarının vebirçok Sivil Toplum Kuruluşunun insan hakları gündeminde yer almıştır. Yaşlıhaklarının uluslararası sözleşmelerde daha güçlü bir şekilde vurgulanmasıihtiyacı doğmuştur. Yeni kurulmuş olanTürkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumumuzun görevlerinden birisi de ister kamukurumları isterse özel veya tüzel kişiler tarafından gerçekleştirilmiş olsunyaş temelli ayrımcılıkla mücadele etmek olarak belirlenmiştir.
Bubağlamda Batı’da yaşlı hakları temelinde devletin sorumluluklarını genişletmeyeçalışan insan hakları yaklaşımını biz kadim değerlerimiz ışığında daha daileriye götürüyor ve bireylerin de kendi özellerinde sorumluluklarını ihmaletmemelerini önemsiyoruz. Bu yaklaşımımız çerçevesinde düzenlediğimiz vebirazdan birincilerine ödüllerini huzurlarınızda vereceğimiz yarışma daha ilkgününden takdir görmüş ve organize ettiğimiz yarışma dolayısıyla KurumumuzDünya Yaşlanma Konseyi tarafından Dünya Sağlıklı Yaşlanma Ödülleri – İnsanHakları Kategorisinde ödüle layık görülmüştür.
İnsanhakları eğitim ve uygulaması öncelikle ailede başlar. Anne baba haklarına sahipçıkılmadan yaşlı hakları korunup geliştirilemez. Aile de korunamaz. Evrenselbeyannamenin 16. Maddesinin üçüncü fıkrası “Aile, cemiyetin tabii ve temelunsurudur, cemiyet ve devlet tarafından korunmak hakkını haizdir.” şeklindedir.Görüldüğü üzere ailenin korunması önemli bir insan hakları konusudur ve sadecebireyin değil aynı zamanda hem cemiyetin hem de devletin sorumluluğundadır. Nevar ki, bugün dünyamızda çok büyük bir aile krizi yaşanmaktadır. Ailekorunamamaktadır ve parçalanmaya devam etmektedir. Anne ve baba hakkı evrenselbirer insan hakkıdır. Bu hakları devletimizin koruyup desteklemesigerekmektedir. Yine bu haklar bütün dünyada özel bir korumayakavuşturulmalıdır. Anne ve babalık özendirilmeli, anne, baba, eş, çocuk, gençve yaşlıların karşılıklı hak ve sorumlulukları üzerine yoğunlaşılmalı, bu yöndeeğitimlere ağırlık verilmeli, buradan hareketle aile korunup geliştirilmelidir.Çocuk haklarının yanında dede, nine ve torun hakları tekrar gündemimizde yeralmalıdır.”
SüleymanArslan, yeryüzünde eşitliği, hakkı ve adaleti sağlayacak gücün devletimizde ve insanımızdamevcut olduğunu belirterek, “Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu da insanhaklarını koruyup geliştirmek, kadim medeniyetimizde var olan evrenselnitelikli değerlerimizi insanlığa kazandırmak azmindedir” dedi.
Sempozyumda12’si yurtdışından katılan akademisyen ve insan hakları savunucusu olmak üzere27 değerli hoca tarafından tebliğ sunulacağını bildiren Arslan, Malezya,Bangladeş, Maldivler, Togo, Cibuti, Cezayir, Moritanya, Azerbaycan, Ürdün,Filistin Ulusal İnsan Hakları Kurumlarının Başkanları ve üst düzeytemsilcisinin kendi ülkelerindeki çalışmalarını ve deneyimlerini paylaşacaklarınıkaydetti.
Açılışkonuşmaları sonunda Milli Eğitim Bakanlığı’nın altyapı desteğiyle TİHEKtarafından yurt çapında tüm ilkokul, ortaokul ve liselerde gerçekleştirilen resim,şiir ve kompozisyon yarışmasının ödül töreni gerçekleştirildi. “İnsanHaklarının Korunup Geliştirilmesi Bağlamında Anne, Baba ve Yaşlı Hakları”konulu yarışmada dereceye girenlere Bakan Gül ve Başkan Arslan tarafındanödülleri taktim edildi.
12 Tem 2023 0
05 Tem 2023 0
10 Haz 2023 0
03 Nis 2023 0
AK Parti İzmit İlçe Başkanı Halil Güngör Dokuzlar, Milli İrade Meydanını eleştiren İYİ Parti İzmit İlçe Başkanı Halim Tamyüksel’e cevap […]
Ülkenin çökmüş sendikacılığının içinden doğan ve kurtarıcı gözüyle bakılan sendikası Hürriyetçi Eğitim Sen ülkenin kanayan yaralarına merhem olmaya devam ederken […]
İnegöl’de çok daha riskli bölgeler öylece dururken, Devlet Hastanesi karşısındaki merkezi bölgedeki konutların bulunduğu alanın apar topar kentsel dönüşüm uygulama […]
15 Haziran 1928’de Atatürk ile görüşen Gerard Vissering’in uzun çalışmalar sonucunda hazırladığı rapor ve tüzük yüz yıla yakın bir zaman […]
İYİ Parti Bursa Milletvekili Selçuk Türkoğlu, inşaat çalışmaları tamamen duran Ali Osman Sönmez Çekirge Devlet Hastanesi sorununu Meclis gündemine taşıdı. […]
Ağustos’taki Vatan Hilmi Özden Ağustos ayı; şanlı tarihimize zaferler ayı olarak geçmiştir. Müslüman Türk Milleti 26 Ağustos 1071 yılında Malazgirt […]
TBMM Sağlık Komisyonu Üyesi CHP Kocaeli Milletvekili Prof. Dr. Mühip Kanko, Türkiye’de sağlık politikalarındaki geri adımları ve yanlış kararları […]
Sabit ve dar gelirli vatandaşlar için TOKİ aracılığı ile uygun ödeme koşullarıyla yapılacağı sözü verilen 100 bin konutluk projedeki binlerce […]
Niyet başka akıbet başka! Prof. Dr. Ata Atun Yunanları ve Rumları, aile yapıları, kültürleri, inanışları, eğitimleri, mizahları, kafa yapıları, […]
“Barış için genel af şart” Milliyetçi Sol Parti (MİLLİ SOL) Genel Başkanı gazeteci Hüseyin Alpay, Türkiye’deki cezaevlerinin toplam kapasitesinin 250 […]