CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “Halkın hakkı olan zenginliği ihalelerle peşkeş çeken egemenlerin düzeni sarsılmaz sanılan Babil Kulesi gibi yıkılmaya mahkumdur ve mutlaka yıkacağız. Milletimizin önündeki seçimlerde, milletimiz bunun ne demek olduğunu gösterecek. Buna yürekten inanıyorum. Halktan çalınan o 418 milyar doları kuruşu kuruşuna aldığımızda halkın sofrası şenlenecek, hak yerini bulacak. Evet, biz bunu başaracağız.” dedi.
Şişli Belediyesi Sosyal Yardım Lansmanı, bugün Cemal Reşit Rey Konser Salonu’nda düzenlendi. Programa; CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, CHP Genel Başkan Yardımcıları Seyit Torun ve Onursal Adıgüzel, CHP Grup Başkanvekili Engin Altay, milletvekilleri, İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu, Şişli Belediye Başkanı Muammer Keskin, Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu ve Şişli’de yaşayan yurttaşlar katıldı.
“AMACIMIZ GÜZEL BİR ÜLKEDE HEP BERABER YAŞAMAK”
CHP Lideri Kılıçdaroğlu, burada yaptığı konuşmada şunları söyledi:
“İktidar istiyorsanız çalışacaksınız arkadaşlar. Çalışacağız, hep beraber. Slogan güzel sloganı atalım. Ama her birimize tarihin yüklediği bir sorumluluk var. Eğer Türkiye’nin bugün içinde bulunduğu durumu beğenmiyorsanız; ‘Evet bu sistem Türkiye Cumhuriyeti devleti için bir beka sorunudur’ diyorsanız, her birimize yaşlı genç, kadın erkek her birimize tarihsel bir sorumluluk düşüyor ve bu sorumluluğu yerine getirdiğimiz andan itibaren Türkiye’nin önünü açacağız ve Türkiye hep birlikte kucaklaşacağı barışacağı huzura erişeceği güzel bir ülke olacak.
Amacımız güzel bir ülkede hep beraber yaşamak. Bunu yapacağız, bundan emin olmanızı isterim. Siz sevgili Şişliler buradasınız, hepinize yürekten teşekkür ederim. Şişli Belediyesi’nin ve sevgili başkanın ev sahipliğinde bu güzel buluşmada, beraber olduğumuz için son derece mutluyum.
“İNSANLARIMIZ KARNINI DOYURMAKTA ZORLANIYOR”
Her köşesinden bereketin fışkırdığı topraklara sahip bir halkız. Türkiye’de bunu görüyoruz. Yüzyıllar boyunca bu bereketli topraklar üretimin eşiği oldu. Sadece karınlarımızı doyurmadı, sofralarıyla, danışma, dayanışma ve paylaşma kültürümüzü de böylece büyütmüş olduk. Dertliye deva, hastaya şifa, kederliye de neşe oldu bu topraklar. Sofraların bereketi paylaştıkça çoğalır.
Bu sofralarda müşterekler kadar, farklılıklar da misafir edildi. İşte bu kadim kültürün bugünkü taşıyıcıları bizleriz, birlikteyiz. Bu kültürü yaşatmak şimdi her zamankinden daha önemli, çünkü saray düzeni tarafından ekonomik çöküşe sürüklenen ülkemizde insanlarımız alın teriyle çalışarak, bırakın çocuğuna iyi bir geleceği sağlamayı karnını doyurmakta zorlanıyor. Milyonlarca insanımız bırakın iyi bir hayat sürme hayalini adeta hayatta kalma savaşı sürdürüyor. Halkımız kuru ayazda ekmek kuyruklarında bekliyor. Sabahın karanlığında ucuz et alabilmek için Et ve Süt Kurumu’nun önünde saatlerini geçiriyor. İşte bu tablo bizim kaybedebilecek tek bir dakikamızın bile olmadığının en büyük işaretidir. Bu tabloyu görüyorsak bu tabloya karşı mücadele etmek her yurtseverin, her vatanseverin, her vatandaşın aklı başında olan herkesin ortak görevidir ve bu ortak görevi iktidar yapmak da bizim temel görevimizdir.
Çocuğunun beslenme çantasına kuru ekmekten fazlasını koyamayan ailelerin çaresizliği, bu kadarına dahi erişemeyen çocukların eğitimden kopup çalışmak zorunda kalması gününü aç geçiren okulda akranlarından utanan başı öne eğilen çocuklarımız… Kimin çocukları onlar? Bizim çocuklarımız, bu ülkenin evlatları… Bir çocuğun aç geçirdiği geceyi hangimiz rahat bir uykuyla rahat geçirebiliriz? İhtiyaç sahibi bir komşumuz çaresizlik içinde hayata tutunmaya çalışırken hangimiz evlerimizde huzur içinde yaşayabiliriz?
Bu trajediyi bizim gerçeğimiz yaptılar. 20 yılın sonunda bu trajedi hayatımızın bir gerçeği olarak ortaya çıktı. Bugün bu ülkede 1 milyondan fazla çocuk okula aç giderken, saraylı zat küresel forumlara gönderdiği mesajda şunu söylüyor, ‘çocuklarımız ve gençlerimiz için daha adil bir dünyanın mümkün olduğuna inanabiliyorum’ diyor. Ama milyonlarca çocuğun hakkını, rızkını da bir avuç zengine gözünü kırpmadan verebiliyor. Adalet, hangi adalet? Sen kim adalet kim, adaletin ‘a’sını dahi bilmeyen insanların ülkeyi yönetmeye kalktığında Türkiye tablosunu hep beraber görüyoruz ve yaşıyoruz.
Hükümete, ‘Okul Beslenme Programı’ hayata geçirilsin diye defalarca çağrı yaptık. Çocuklar okulda bir öğün sağlıklı yemek yesinler diye, ek bütçe için katkı da sunmaya çalıştık, önerge verdik. Yetmedi kanun teklifi verdik. Onların tamamı reddedildi. Bunu da bütün İstanbulluların ve Türkiye’de derin yoksulluk çeken veya karnını doyurup da yoksulları düşünen bütün vatandaşların da bilgisine sunmak isterim.
Soru şu… Çocukları yoksulluğa mahkûm edenler, çocuklar için daha iyi bir dünyanın inşasına katkı verebilirler mi? Sevgili halkım; CHP Milli Kurtuluş Mücadelemizin içinden doğmuş, zorluklarla baş etmenin ne demek olduğunu çok iyi bilen ve mücadele için yaşayan 100 yıllık bir çınardır. CHP’li belediye başkanlarımız da bu trajediyi elbette oturup izlemiyorlar. Gözü yaşlı anneler, çaresiz babaları, açlık çeken çocukları asla ve asla yalnız bırakmıyorlar. Belediyelerimiz öz kaynaklarını son damlasına kadar halk için kullanarak yetemediği yerde toplumsal dayanışmayı örgütleyerek, yenilikçi ve yaratıcı çözümler geliştirerek, ihtiyacı olan her bir yurttaşımızın yanında oluyorlar.
“HALKIN SOFRASI ŞENLENECEK”
Güç ve servet içinde yüzen Babil Krallığı’nın haramzade sofralarına karşı Hz. İbrahim’in herkese açık, herkesin eşit olduğu, kalabalıklaştıkça bereketi artan Halil İbrahim Sofrasını kuruyoruz biz. Bu sofrada para pul, ihtişam yok. Bu sofrada, eşitlik var. Bu sofrada adalet var. Bu sofrada dayanışma, haysiyet var. Çocuklara sevgi, büyüklere saygı, hürmet var. Bu sofrada sadece karınlar doymuyor. Cömertlik, paylaşım, eşitlik, adalet gibi değerlerimiz de bu sofralarda yaşatılıyor.
Bu zor günlerde her birimiz diğerimize omuz veriyoruz. Hüznü ve neşeyi paylaşıyoruz. Birlikte huzur ve barış içinde bir yaşamı bu sofrada inşa etmeye çalışıyoruz. Komşularımız açken tok yatmayız, diyoruz. Bunu laf olsun diye söylemiyoruz. Belediyelerimiz bunun için canla başla çalışıyor. Tek bir yurttaşımızın dahi dara düşmesine asla razı değiliz ve olmayacağız. Halkın hakkı olan zenginliği ihalelerle peşkeş çeken egemenlerin düzeni sarsılmaz sanılan Babil Kulesi gibi yıkılmaya mahkumdur ve mutlaka yıkacağız. Önümüzdeki seçimlerde milletimiz bunun ne demek olduğunu gösterecek. Buna yürekten inanıyorum. Halktan çalınan o 418 milyar doları kuruşu kuruşuna aldığımızda halkın sofrası şenlenecek, hak yerini bulacak. Evet biz bunu başaracağız ve birlikte başaracağız.