Latest update 3 Eylül 2024 - 21:15
15 Tem 2013 admin Yusuf ÜNEL 0
Düşünceleriniz vardır, gerek şahsi, gerek toplumsal. Hayatımıza empoze etmek istediğimiz. Özgürsünüzdür bu anlamda. Ancak, bir gün öyle, bir gün böyle düşünürseniz insanlar sizin değiştiğinizi değil, kimin için ne için değiştiğinizi sorar. Tarihte gömlek değiştirdik sloganıyla ortaya çıkan siyasi hareketin, bugün ülkemizde iktidar olduğunu görüyoruz… Dolayısı ile sormadan edemiyoruz; Neden değişim ihtiyacı duydunuz? Dünkü düşüncelerinizden aniden gelişen içsel savaşınız sizi neden buraya itti? Sırf bu düşüncemiz ile iktidar olamayız mantığı mıdır? Sizi buraya iten yoksa iktidar olma hevesi ile doktrininizden, ideolojinizden vaz mı geçiyorsunuz? En önemlisi insanlara kırk yıldır anlatacaksınız efendim, öyledir, şöyledir, böyledir, bunlar şudur, bunlar budur, bunlar yamyamdır, şunlar kankamdır vs. dolayısıyla insanlara anlattığınız davanızdan, bir ömür harcadığınız ideolojinizden bir anda vazgeçiyorsunuz. İnsanları da bir anda buna inandırma başarısınız gösteriyorsunuz! Bu durumu şöyle görmek lazım; yerel ve ulusal basını elinden gelen bütün imkânları, olanakları bu sistem için kullandılar. Basın ahlak kurallarını hiçe saydılar, ahlak dışı bir sistemle kamuoyunu bilinçlendirme adına Ülkenin gidişatına yön verdiler. Bunu bilinçli yaptılar. Bunda da kısmen de olsa yüzde elli de olsa başarılı oldular. Detaylara girip kafanızı fazla karıştırmak istemiyorum, ilerideki günlerde bununla ilgili görüşlerimi de ayrıca anlatacağım.
Sistemin işleyişi esnasında, fikrin değişimi sürecinde, halkı topyekûn yanlışa sürükleme adına ellerinden geleni ardına koymayan köşe yazarı, gazeteci, medya kuruluşu, kuruluşları var… Süreci tanıtma adına aldıkları nemanın hakkını verme adına! Şık olmayan davranışlarda bulunuyorlar.
Maalesef, bizde elimizden geldiği kadar, değişimin ve sürecin sağlıklı işleyip sekteye uğraması, projenin bir an evvel hayata geçirilmesi adına ülkede şekillenen siyasi akımın gelecekte neleri ön gördüğünü, neleri planladığını bilemediğimizden olsa gerek hızla gelişen bu olaylar karşısında hatta sadece sandıkta tepki koyma adına, müdahale adına, olumsuzlukları önleme adına, halk adına aklınıza ne geliyorsa, bilinçli bireyler olarak geleceğimizin başkaları tarafından dizayn edilmesini önlemek için çalışan bir sistem bizimkisi. Biz buna bireysel tepki mekanizması diyoruz… Siz ne derseniz deyin… Hatta isterseniz adını fikir mücadelesi koyun. Yeter ki halkınıza ihanet etmeyin.
Geldiğimiz noktada ise Gazeteci-Ekonomist Yiğit Bulut ve diğer örnekleri ile birlikte dünkü düşüncesinden çok kısa bir sürede vazgeçen, söylemlerini değiştiren bir gazeteciden bir ekonomistten bahsetmek istiyorum. Bu tip Gazeteciler ülkesinde yaşayan insanlara nasıl faydalı olabilir. Bizim gazetecilik anlayışımız neydi, Halkın göremediğini gören, duyamadığını duyan, halkın gören gözü, gören kulağı idi… Hal böyle iken bu insanların cirit attığı bir dönemde ülkemizdeki bazı gazeteciler yarınını düşünüyor diyeceğim, diyemiyorum. Geleceğini şekillendiriyor diyeceğim diyemiyorum. Neden mi? Anlatayım, ülkemizde sorunlu aileler boşanacakları zaman bile annem, babam ne der diye kaygıya kapılırken. Yarın, ben çocuklarımın yüzüne nasıl bakarım diye kara kara düşünürken, eş dost, akraba, kolu, komşu ne der diye düşünürken geleneklerine bağlı kalmaya çalışırken, sırf mutluğundan vazgeçerken aynı duyguları kendi diline getirip söyleyemeyen insanların bu toplumda yeri olmadığına inanıyorum. Oysa karşımızda iyi bir eğitim almış, ekonomist olmuş bir baba adayından, Yiğit Bulut’ tan beklenmeyen bir davranış görüyoruz. Bu da onun şahsi tercihidir. Ancak gazeteciliğin geldiği noktayı ele alacak olursak; Sırf şahsi çıkarları için; dün konuştuğu doğrularını, halkı için söylediği ekonomik politikaları bir kenara bırakmasına anlam veremediğim gibi gelecekte neler planladığını da bilemiyorum. İnsan sormadan edemiyor! Peki, bu insan bizim ve ülkemiz için olumsuz bir şeyler mi planlıyor! Öyle ya dün şöyle olursa böyle olur, yazık olur, bu insanlara haksızlık olur gibi onursal söylemler dile getiren bir insan, bugün söylemlerini değiştirdiği için ülkemizin en üst makamlarından birine Başdanışman olma hakkına kavuşmuş ise bunun bir mantığı olmalı diye düşünüyorum.
Sonuç olarak gerek medya, gerek medyada görev yapan insanlar insanlıklarından ne pahasına olursa olsun vazgeçmemeliler. Tarih bu karakterdeki insanları bir kenara not eder…
Sizce de öyle değil mi?
Saygılarımla…
03 Eyl 2024 0
03 Eyl 2024 0
03 Eyl 2024 0
01 Eyl 2024 0
Ülkenin çökmüş sendikacılığının içinden doğan ve kurtarıcı gözüyle bakılan sendikası Hürriyetçi Eğitim Sen ülkenin kanayan yaralarına merhem olmaya devam ederken […]
İnegöl’de çok daha riskli bölgeler öylece dururken, Devlet Hastanesi karşısındaki merkezi bölgedeki konutların bulunduğu alanın apar topar kentsel dönüşüm uygulama […]
15 Haziran 1928’de Atatürk ile görüşen Gerard Vissering’in uzun çalışmalar sonucunda hazırladığı rapor ve tüzük yüz yıla yakın bir zaman […]
İYİ Parti Bursa Milletvekili Selçuk Türkoğlu, inşaat çalışmaları tamamen duran Ali Osman Sönmez Çekirge Devlet Hastanesi sorununu Meclis gündemine taşıdı. […]
Ağustos’taki Vatan Hilmi Özden Ağustos ayı; şanlı tarihimize zaferler ayı olarak geçmiştir. Müslüman Türk Milleti 26 Ağustos 1071 yılında Malazgirt […]
TBMM Sağlık Komisyonu Üyesi CHP Kocaeli Milletvekili Prof. Dr. Mühip Kanko, Türkiye’de sağlık politikalarındaki geri adımları ve yanlış kararları […]
Sabit ve dar gelirli vatandaşlar için TOKİ aracılığı ile uygun ödeme koşullarıyla yapılacağı sözü verilen 100 bin konutluk projedeki binlerce […]
Niyet başka akıbet başka! Prof. Dr. Ata Atun Yunanları ve Rumları, aile yapıları, kültürleri, inanışları, eğitimleri, mizahları, kafa yapıları, […]
“Barış için genel af şart” Milliyetçi Sol Parti (MİLLİ SOL) Genel Başkanı gazeteci Hüseyin Alpay, Türkiye’deki cezaevlerinin toplam kapasitesinin 250 […]
“Enflasyonu düşürme bahanesiyle asgari ücretliye ve emekliye hakkını vermeyen AKP hükümeti, yap-işlet-devret modeliyle inşa edilen köprü ve otoyollara sürekli zam […]