Latest update 30 Nisan 2024 - 10:59
06 Kas 2023 admin Konuk Yazar, Köşe Yazarları, Sağlık 0
Kısa bir süre öncesine kadar görevi rahim kasının kasılması ve memedeki süt bezlerinin kasılması ile sınırlı olduğunu sandığımız oksitosin, artık aynı zamanda aşk, sevgi, bir gruba veya markaya aidiyet hormonu olduğu kadar gerekirse ait olduğu zümre adına şiddet uygulatabilecek bir hormon olarak anılıyor. Bir başka ifade ile “Oksitosin nedir?” sorusunun cevabını vermek, çok değil bundan 10-15 sene öncesinde olduğu kadar kolay değil artık…
Emziren anne ile bebeği arasında çok özel bir bağ oluştuğunu herkes bilir; keza bilim insanlarının çalışmaları da emzirmenin anne ile bebek arasındaki bağı güçlendirdiğini gösteriyor.
Emziren annelerin kendilerine güvenlerinin ve buna mukabil annelikten aldıkları hazzın çok daha yüksek olduğunu görüyoruz.
İşte bu durum mucizevi hormonlarımızdan bir tanesi olan OKSİTOSİN’ in alamet-i farikalarından sadece bir tanesi…
Lakin,
“Oksitosin nedir / ne değildir?” sorusunun yanıtı emin olun bundan çok daha fazlası…
Oksitosin, Antik Yunanca’ dan günümüze uzanan bir bileşik kelime;
“Oxys” hızlı,
“Tokos” ise doğum anlamına geliyor.
Tıp tarihinde ilk olarak 1906 yılında Sir Henry Hallet Dale tanımlamış.
Dale, hipofizden elde ettiği bir maddeyi hamile kedilere verdiğinde rahim kaslarının kasılmasında artış olduğunu ve doğum eyleminin hızlandığını keşfetmiş,
Ve,
Bu nedenle de bu maddeye “hızlı doğum” anlamına gelen oksitosin ismini vermiştir.
Bu keşiften itibaren çok uzun süreler boyunca oksitosin hormonunun sadece iki ana işlevi olduğunu sanıyorduk:
Ancak yakın zaman öncesinde bu hormonun bir takım başka özellikleri de olduğu anlaşıldı.
Örneğin,
İnsanlarla yakın ilişki kurduğumuzda beynimizde oksitosin hormonun çok daha yüksek oranlarda salgılanıyor.
Tokalaşmaktan kucaklaşmaya,
Dans etmekten tutun orgazma kadar insanlar arası her türlü yakın ilişki resmen oksitosin bombardımanı ile sonuçlanıyor.
Kısacası artık popüler kültürde daha çok “sevgi, aşk, güven ve bağlılık hormonu” olarak biliniyor.
Gerçek şu ki,
Bir kişide ne kadar çok oksitosin salgılanmasına neden olursanız,
O kişiyi kendinize o kadar fazla bağlarsınız!!!
Lakin bundan çok daha fazlası var…
Oksitosin ek olarak,
Özetle,
Oksitosin salgılanan her türlü durum, bedenimize “hayatın yaşamaya değer” olduğunu anlatan hormonal mesajlar yolluyor.
Güncel bilimsel çalışmalar oksitosin hormonunun sosyal bilinç kavramında kilit bir rol oynadığına,
Ve,
Duyguları tanımamızı sağlayarak “bağlılık ilişkisi” oluşturmaya yardımcı olduğuna işaret ediyor.
Örneğin bu “bağlılık tiplerinden” bazıları:
Sosyal etkileşimleri desteklemek (farkındalık, bakış açısı, iletişim tarzı)
Bununla birlikte,
Bu hormonun insan davranışı üzerindeki etkisinin, bireye veya duruma bağlı olduğu iddiasını destekleyen kanıtlar da var.
Bazı çalışmalar artan kıskançlık, güvensizlik veya bağlanma sorunları gibi antisosyal bir etkilerle de ilişkili olabileceğine işaret ediyor.
Yukarıda özet olarak belirtildiği üzere oksitosin salınımını artıran birçok etken vardır.
Başlıcaları:
Bana kalırsa sosyal medya örneği özellikle ilgi çekici…
Örneğin bir çalışmada katılımcılardan birinde, kız arkadaşından aldığı mesaj ile %150 oranında oksitosin artışı görülmüş.
Özetle,
Bu veriler, çevrimiçi topluluklar içindeki etkileşimin de gerçek dünyadaki etkileşimlerimize benzer bir fizyolojik tepkiye yol açabileceğini gösteriyor.
Oksitosinin insan-insan etkileşimlerindeki rolü artık çok iyi biliniyor,
Ancak,
Bu etki tüketici davranış gibi insan dışı iletişimlerde nasıl rol oynuyor?
Fürst ve arkadaşları tarafından yapılan bir araştırma, oksitosinin insan-insan ilişkilerini kurmayı desteklediği gibi, markalarla olan ilişkimizi de kolaylaştırdığını gösteriyor.
Hatta,
Bazı markalarının bizlere sunuluş şekli insan etkileşiminden bile daha yüksek oksitosin salınımına neden olabiliyor.
Bu hormon insan ilişkilerini geliştirmede kritik rol oynadığına göre,
Teröristlerin oksitosin düzeylerinin düşük olduğunu varsayabilir miyiz?
Aksi halde,
Neden bir ideolojik amaç uğruna tanımadıkları öldürmeye istekli olsunlar ki?
Bu hipotezle Princeton Üniversitesinde yapılan bir çalışma, yukarıdaki varsayıma şüphe düşürüyor.
Araştırmacılar oksitosin etkisinin,
Kişinin ait olduğu grubu diğer gruplardan üstün olduğuna inandırdığını buldu.
Hatta daha da fazlası, grubunuzu bir tehdide karşı savunmak için sizi şiddet kullanmaya bile sevk edebilir.
Bir diğer çalışmada oksitosinin aynı zamanda grup normlarına uymayı sağladığı gösterilmiş.
Bu veriden önce şiddeti teşvik eden ana hormonun testosteron olduğu düşünülüyordu.
Ancak görünen o ki,
Testosteron bireysel çıkarlar için, oksitosin ise grup faydasının söz konusu olduğu durumlarda şiddeti teşvik ediyor.
Örneğin…
Bir anne ayının, tavşanın ya da farenin yavrusunu “korumak için” öldürdüğünü hayal edin.
İşte bu oksitosinle bağlantılı bir şiddet eylemidir.
Öncelikle, başkalarının yanında olmanın bile bizi strese soktuğunu unutmayalım.
Bu gibi durumlarda kan basıncı, kalp atış hızı, solunum hızı artar ve bir nevi alarm durumuna geçeriz.
Neden?
Çünkü başkalarının varlığı potansiyel bir tehlikedir,
Ve,
Onlara güvenip güvenilemeyeceğini bilmek zordur.
Ek olarak,
Gruptaki diğer kişiler tarafından olumsuz değerlendirilme ya da sosyal normlara uymazsan gruptan dışlanma riski de var…
Kaygı, amygdala yüksek aktivitesiyle bağlantılıdır. İşte,
Oksitosin bu aktiviteyi azaltarak,
Beynimize “Bu kişiye güvenebilirim” mesajı gönderir.
Kan basıncı, kalp atış hızı ve solunum hızı düşer; artık daha sakinsin…
Anne ile bebeği arasındaki bağ oksitosinerjiktir, yani yeni doğmuş bir bebek annesine direkt güvenir.
Ancak diğer insanlar arasındaki güvenin öğrenilmesi gerekir.
İnsanlar aynı şekilde davranıyor veyahut aynı görünüyorsa aynı gruba ait olduklarını hissederler.
Hal böyleyken,
Birine güvenebiliyorsanız muhtemelen ona benzer diğerine de güvenebileceğinizi hissedersiniz.
Ve,
Grubunuzun normlarına uyduğunuzda aslında şu mesajı veriyorsunuz: “Bana güvenilebilirsiniz; ben de sizden biriyim…”
Bu durumu destekleyen kanıtlar iki gelişimsel bozuklukta görülebiliyor:
William Sendromlu çocuklar yabancılara bile güvenirler,
Ve,
Kendi gruplarında olup olmadıklarına bakmaksızın tanıştıkları herkese güvenmektedirler.
Otizmli çocuklar ise çoğu zaman annelerine bile güvenmezler.
İki bozukluk arasındaki temel fark nedir?
William sendromlu çocuklarda yüksek düzeyde oksitosin bulunurken, otizmli çocuklarda düşük düzeylerdedir.
Ancak…
Oksitosin kaygıyı azaltmaktan fazlasını da yapar.
Öte yandan sosyal bağları güçlendirmek için dopamin ve endorfinleri kullanır.
Kısaca söyleyecek olursak, dopamin motivasyon, endorfin ise keyif üretir.
Bütün bunları alıp,
Oksitosin nedir sorusunun cevabını tek bir cümlede özetlemeye çalışsak bu ne olurdu dersiniz?
Bence belki de şu:
Oksitosin gruplar, takımlar, kabileler, aşiretler oluşturur, yani bir “zümre” hormonudur.
Daha önce testosteronun kişisel çıkarlar için şiddeti teşvik ettiğini söylemiştim,
Bu açıdan testosteron aslında oksitosinin tam tersidir.
Kısacası “bencillik” hormonudur.
Ve testosteron kasları geliştirir, vücudu büyütür…
Son 20.000 yılda beynimiz neredeyse bir tenis topu kadar küçüldü.
Neden?
Çünkü testosteron seviyeleri düştü…
Bir hipotez, insan kabilelerinin yüksek testosteronlu bireyleri öldürdüğü yönündedir.
Çünkü bencildiler…
Ve eğer öyleyse,
Aslında bu durumdan oksitosin sorumlu olabilir…
Oksitosin bireyler arası bağları güçlendirirken, bir gruba ait olmayı sağlarken ve zümreleri büyütürken,
Öte yandan,
Kendi grubunun çıkarları adına zümreler arasındaki şiddeti de teşvik ederek aynı zamanda dünyayı daha polarize bir yere çeviriyor.
Özetle,
Oksitosin yin-yang gibi kendi içerisindeki karmaşık bir denge ile insani bağların varlığı için hayati önem taşıyor.
Konuk Yazar: Cüneyt Yardımcı
08 Nis 2024 0
04 Nis 2024 0
11 Tem 2020 0
17 Ağu 2018 0
İktidardaki AK Parti ise 2. çıktı. Üstelik TBMM’de çoğunluğu da yok. MHP bastonuyla yürüyor. Türkiye bu iktidarla artık huzuru göremez […]
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, Bakırköy Belediye Başkanı Doç. Dr. Ayşegül Ovalıoğlu’na tebrik ziyaretinde bulundu. İlk 5 yıllık dönemlerinde, Bakırköy özelinde […]
Uluslarararası Strateji Uzmanı Başkanı Şener Mengene, Türkiye’nin Tam Bağımsız Gazetesinden Yusuf Ünel’e konuştu! Dünyanın gözü önünde gerçeklşen ve kamuoyunun […]
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, çevreci, yüksek teknolojilerle donatılmış, 420 yolcu kapasiteli, yüzde 100 elektrikli metrobüsün test sürüşüne tanıklık etti. Test […]
Küçükçekmece ilçesi, Fatih Mahallesi’nde bulunan Menekşe Sahil Parkı’nda yaşanan ölüm olayıyla ilgili soruşturma başlatıldı. İBB Park Bahçe ve Yeşil Alanlar […]
Güç ve dağıtım transformatörü sektöründe faaliyet gösteren bazı teşebbüslere ilişkin yürütülen soruşturma kapsamında elde edilen bilgileri, belgeleri ve yapılan […]
Kartek Holding AŞ’nin Tek Kontrolünün Param Holding International Coöperatief U.A. Tarafından Devralınması İşlemine İlişkin Başvuru Nihai İncelemeye alındı Rekabet […]
Türk Sağlık Sen Kocaeli Şube Başkanı Ömer Çeker Aile Sağlığı Merkezlerinde (ASM) görev yapan Aile Hekimleri ve Aile […]
Antalya’da düzenlenen Türkiye Şampiyonası Ulusal Egemenlik Kupası yarışmalarında ok atan Muğla Belediye sporcuları büyük başarı elde etti. Büyükşehir okçularından Hazal […]
Milliyetçi Sol Parti (MİLLİ SOL) Genel Başkanı Hüseyin Alpay el değiştiren belediyelerde işten çıkarmalar yaşandığını ve taşeron işçilere kadro verilmesi […]