Latest update 2 Mayıs 2024 - 11:34
01 Ara 2014 admin Köşe Yazarları 3
Cumhuriyet modernleşmesinin öncü unsuru olmasa bile öne çıkan unsuru kadındır. Çünkü kadın cumhuriyet idaresiyle birlikte toplumsal hayatın aktif bir öznesi haline dönüşmüştür. Osmanlının son döneminde görülen kadının çalışma ve sosyal hayatta batılı anlamdaki konumu, cumhuriyet idaresiyle birlikte yerini yoğunluklu bir kadın istihdamına bırakmış ve kadın zaman içinde çok hızlı bir sıçrama yapmıştır. Süreç içerisinde kadının toplumsal hayattaki yeri, modernleşme açısından olumlu bir seyir takip ederek, çok ciddi bir gelişme göstermiştir.
İçinden geçilen süreç gerçekte hep modernleşmenin lehine işlemiş, modernlik Türk kadını karşısında durmadan mevzi kazanmış, toplumsal hayat ve kadın erkek ilişkileri açısından belli çevrelerde eskiden geçerli olan tabular ve kısıtlamalar aşılarak, kadının özgürlük alanı genişlemiş, buna paralel olarak mahremiyet alanı da sürekli olarak daralmıştır. Özellikle de muhafazakâr Türk kadını bu süreçten ziyadesiyle etkilenmiştir. Sol siyaset felsefesine sahip siyasi hareketler, özellikle de SHP ve CHP bu gerçeği bir türlü görememiştir. Hatta bu zihniyet “Türkiye İran olur mu?” endişesini dahi dile getirmiş, bu konuda yaprağın bile kımıldamasından ürkerek, “Tehlikenin farkında mısınız?” türünden temelsiz ve gülünç sloganlar üretmiştir. Bugüne kadar sosyolojiye sağa nispetle daha fazla vurgu yaptığı düşünülen sol fikriyat, bu konudaki gelişmeleri sosyolojik değil de, ideolojik gözlükle yorumlamayı tercih etmiştir. Bu da tabiatıyla meseleye yanlış teşhis koyulması neticesini doğurmuştur.
Evet, Türk kadını modernleşmektedir. Hayatın içindeki çok basit ölçü ve davranış kalıplarından bile yola çıkarak bunu görmek mümkündür. Bundan yarım asır evvel fotoğrafı sevmeyen hatta namahreme asla fotoğrafını vermeyen bir kadın tavrının yerini bugün sosyal medyadaki profiline başörtülü resmini koyan bir kadın imajı almıştır. Hatta bugün yaşı sekseni, doksanı geçmiş eski terbiye sisteminin etkilerini hala üzerinde taşıyan bazı yaşlı hanımlar fotoğraf çektirmek istememektedirler. Ama onların torunu olan yeni ve genç jenerasyon bu tip takıntılardan uzak yaşayıp, facebook’taki köşesinde rahat rahat paylaşımda bulunabilmektedir. Namahremin nazarından korkmadan… En özel anlarını, hatta erkek arkadaşıyla çektirdiği resimleri bile sosyal paylaşım sitesinde yayınlamaktan imtina etmemektedir.
Bugün çalışma hayatının içinde yer alan kadınların hemen hemen hiçbiri “Biz erkeklerin bulunduğu ortamda bulunmayız; onlarla birlikte çalışmayız” şeklinde bir ön koşul öne sürmemektedirler. Hatta eğitimini tamamlayabilmek için bazı şirketlerin bünyesinde ve sadece erkeklerin bulunduğu ortamda stajyer olarak çalışan başörtülü hanımlar vardır. Aynı şekilde örgün eğitimin içinde erkek öğrencilerle aynı sıraları paylaşan başörtülü kızların da hiçbir zaman için böyle bir talebi olmamıştır. En azından bu tür talepler kamuoyu nezdinde tartışılacak bir sosyal yekûna ulaşmamıştır.
Başörtülü hanımların içinde modayı takip eden, tesettür defilelerine katılan ve hatta bizzat bu defileleri tertip eden gruplar da mevcuttur. Bu tür organizasyonlar basın ve medya kuruluşları tarafından da takip edilmekte ve zaman zaman da bu durum İslami kesimin yazarları tarafından tenkit edilmektedir. Buna rağmen değişen bir şey olmamaktadır.
Bugün sesin mahremiyeti yoktur. Yüzün mahremiyeti yoktur. Hüküm herkes için geçerli olmasa da tercih olunan kılık, kıyafet tarzına bakıldığında bedenin dahi fazla mahremiyeti kalmamıştır denilebilir. Hatta başörtüsü takan hanımların bir kısmı da kadın-erkek arasındaki klasik musafaha tarzının dışına çıkarak karşı cinsin elini sıkmakta bile tereddüt etmemektedir. Yani başörtüsü münferiden incelenmesi gereken bir olgu olup, beraberinde geçmişin bir takım ölçü ve davranış kalıplarını peşinden sürükleyen bir karakter arz etmemektedir. Geriye kalan ise sadece başın ve saçların mahremiyetidir. Örtünmeyi başörtüsüyle sınırlayan bir mahremiyet olgusu bile sol partileri endişeye sevk etmeye yetmiştir.
Türkiye’de klasik muhafazakârlığın ve halk İslam’ının dışında gelişen başörtüsü olgusunun yaklaşık otuz-kırk yılı bulan bir mazisi vardır. Öncelikle üniversitede başlayıp, daha sonra toplumun belli bir kesimi tarafından benimsenen başörtüsü olgusunun kaynağı kanaatimce tek sebebe indirgenemeyecek kadar muhteliftir. Başörtüsü takanların bir kısmı onu gerçekten inancının gereği olarak kabul edip, örtmekte olup, bir kısmı da yetişme tarzı ve aile kültüründen gelen bir alışkanlığın ifadesi olarak ona sahiplenmektedir. Kendi kimlik ve şahsiyetini onun üzerinden ifade eden bir grubun varlığı da yadsınmamalıdır. Bazı hanımların tercihinde de örfün veya dinin bağlayıcılığından ziyade, yakın çevresinden görerek yapmanın yani göreneğin etkisi vardır.
Örtünme herkeste tamamen inançtan kaynaklanan bir sebebe dayanmasa bile, daha ziyade kişinin kendisiyle ilgili sebeplerden kaynaklanmaktadır. Bunun içerisinde bazı psikolojik faktörlerin varlığından da söz edilebilir. Bazılarının siyasal İslam olarak ifade ettiği kategori ise bunun tamamen dışındadır. Yani bazı muhalif çevrelerin iddia ettikleri gibi bir hanımın kendisini siyasal İslam’ın bir neferi olarak gördüğü için başörtüsüne sahiplenmesi hiç de inandırıcı değildir.
Kadının başındaki örtüyle de olsa, çalışma hayatıyla sosyal hayat içerisinde varlığını ortaya koyma gayreti içinde olması son derece sarih bir keyfiyettir. Sol fikriyata mensup siyasi partiler hakikatte kendi maksatlarına hizmet eden bu sürecin destekçisi olacakları yerde, şabloncu bakış açısının sebep olduğu şartlanmışlıktan dolayı sürekli olarak bu sürece köstek olmuşlardır.
Atatürk devrimlerine baktığımızda ise kadının kılık-kıyafetini kanun zoruyla ve cebri metotlarla değiştirmeye yönelik bir uygulama yoktur. Erkek giyimiyle ilgili bir inkılap yaparak, şapkanın kullanılmasını kanun yoluyla zorunlu hale getiren Atatürk, kadının kılık kıyafeti konusunda daima dikkatli ve ihtiyatlı davranmış ve bu husus da çevresine de hep ağır gidilmesini telkin etmiştir. Bu tavsiyelerden payını alanlar içinde Afgan Kralı Emanullah Han da vardır. 1928 senesinde batılı görünümlü eşi ile birlikte Türkiye’yi ziyaret eden Kral, Atatürk ile de uzun soluklu görüşmeler yapmıştır. Bu ziyareti esnasında Atatürk kendisine “Kadın kıyafeti işinde yavaş git!” öğüdünü vermiştir. Bu tavsiyeleri kulak ardı eden Kral ülkesine döner dönmez, ilk iş olarak kadın kıyafeti hakkında bir yasa çıkartarak, Afganlı kadınların milli giysisi olan çador ve burkayı yasaklamıştır. Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Hasan Rıza Soyak, bu durumu Atatürk’e duyurduğu zaman Atatürk üzülmüş ve “Eyvah, adam gitti demektir. Ben kendisine ısrarla bu konuya girmemesini öğütlemiştim, çok yazık oldu.” demiştir. Ve nitekim Atatürk’ün bu konudaki öngörüsü doğru çıkmış, kısa bir süre sonra Emanullah Han bir darbe sonucunda taht ve tacını bırakarak, memleketinden kaçmak zorunda kalmıştır.
Önümüzde dinsel temaya dokunsa bile, cinsel temaya dokunma noktasında çok dikkatli davranan bir Mustafa Kemal örneği vardır. Mustafa Kemal’in modernleşme stratejisinde neyi, nereye kadar başarabileceğini iyi bilen bir uzak görüşlülük ile toplumun reflekslerini dikkate alan bir mantık ve bakış açısı mevcuttur. Bu yetenekten mahrum olan Emanullah Han ise feraset eksikliğinin bedelini tacını ve tahtını kaybederek ödemiştir.
Aynı şekilde Atatürk’ün izinden gittiğini söyleyen ülkemizdeki sol partiler de gerçekte Emanullah Han’ın çizgisini takip etmişler ve bunun bedelini de belki darbeyle değil ama Türkiye’nin değişmeyen ebedi muhalefet partisi olmak sıfatından kurtulamayarak ödemişlerdir. Atatürkçülüğü kimseye kaptırmayan sol siyaset ve özellikle de CHP bu konuda da baltayı hep taşa vurmuştur. Sosyolojiden bihaber olan sol siyaset, tarihten de habersiz olduğunu yukarıdaki örnekle açıkça göstermektedir. Bir realiteden öte bir övgü ve inanç alanı olarak gördüğü İnkılap tarihini bile yeterince okuyup, anlayıp, strateji üretmeden sadece Atatürk’ün niyetinden ve devrimlerin amacından yola çıkarak, bu çok hassas meseleye bodoslamasına dalmıştır.
Modernliği klişeleşmiş ölçülere hapseden ve yalnızca belli bir formatı esas alan şabloncu bakış açısından dolayı hem kendisine hem de işleyen sürece zarar vermiş, başörtüsü konusundaki talep ve ısrarında başarılı olamadığı gibi, aynı zamanda bilgisizlik sebebiyle kendi maksadına hizmet eden gelişmelerin de önündeki en ciddi engeli oluşturmuştur.
Sol siyaset takip ettiği politika ile sanıldığının aksine muhafazakârlığın ve İslami gelişmenin değil de, modernleşmenin önündeki en büyük engeli teşkil etmiştir. Türkiye’de ciddi bir zihinsel dönüşüm süreci yaşayan kitleler, muhafazakârlaşıyor gibi görünürken gerçekte modernleşmiş, fakat asıl görmesi gerekenler bu gerçeği fark edememiştir.
Bugün Türkiye modernleşmekte olan bir kadın imgesiyle karşı karşıyadır. Eğer Türk kadını geçen zaman zarfında daha hızlı bir modernleşme seyri takip edememişse eğer, bunun en önemli sebebi ideolojik saplantılarından dolayı süreci sağlıklı bir şekilde yorumlayamayan sol siyasettir.
02 May 2024 0
02 May 2024 0
01 May 2024 0
01 May 2024 0
İstanbul’da binlerce konut inşa eden İMC Turizm İnşaat, Edremit Körfezi’nde ilk projesini Burhaniye Ören Ayaklı mevkisinde ‘Şefika Hanım Evleri’ projesini […]
Rekabet Kurulunun 26.07.2023 tarihli ve 23-34/644-M sayılı kararıyla Adana, Antalya ve Gaziantep illerinde faaliyet gösteren oto galerilerin 4054 sayılı Rekabetin […]
Mot Grup Bilişim Limited Şirketi’nin yeniden satıcılarının satış fiyatlarını tespit etmek ve internet satışlarını kısıtlamak suretiyle 4054 sayılı Rekabetin Korunması […]
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, Eyüpsultan Belediye Başkanı Mithat Bülent Özmen’e tebrik ziyaretinde bulundu. “Belediyelerimizde, değişim sürecinde dikkat etmemiz gereken çok […]
BAŞKAN SANİYE BORA FIÇI, 1 MAYIS’TA BELEDİYE ÇALIŞANLARIYLA BULUŞTU Foça Belediye Başkanı Saniye Bora Fıçı, 1 Mayıs Emek ve Dayanışma […]
Yaşasın Onurun ve Emeğin Mücadelesi! “İşçi ve Emekçinin onurlu mücadele günü olan 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Gününü yürekten kutluyorum”diyen […]
Celal Bayar Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı’nda görev yapan Prof. Dr. Arzu Yorgancıoğlu, sağlıklı beslenmeye yönelik yemek […]
İktidardaki AK Parti ise 2. çıktı. Üstelik TBMM’de çoğunluğu da yok. MHP bastonuyla yürüyor. Türkiye bu iktidarla artık huzuru göremez […]
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, Bakırköy Belediye Başkanı Doç. Dr. Ayşegül Ovalıoğlu’na tebrik ziyaretinde bulundu. İlk 5 yıllık dönemlerinde, Bakırköy özelinde […]
Uluslarararası Strateji Uzmanı Başkanı Şener Mengene, Türkiye’nin Tam Bağımsız Gazetesinden Yusuf Ünel’e konuştu! Dünyanın gözü önünde gerçeklşen ve kamuoyunun […]
sadece Kocaeli okumuyor Çankırı da okuyor.
Site yönetimi olarak çok teşekkür ediyor,saygılarımızı sunuyoruz.Başta size olmak üzere Çankırı ilimize Kocaeli’den kucak dolusu sevgi ve saygı gönderiyoruz. https://www.kocaeliokuyor.com 58 dilde Dünya yayım yapan Tam Bağımsız bir İnternet haber gazetesidir.
İyi akşamlar,
Kadının modernleşmesinde yaşadığımız sıkıntıları ve bu sıkıntıların aşılma yolunda olmasını izlemenizi takdirle karşılıyorum. Bu gelişmede kadının payı olduğu kadar, erkeğin de payı olduğu kesindir. Sıkıntı yok, iyi.
Ancak; bu gelişmeye baktığımızda bazı sıkıntıların gözden kaçmamasını temenni ediyorum. Özellikle sosyal paylaşım sitelerindeki resim olayı sadece profil resmiyle sınırlı olmadığını görmek, bu “modernleşmenin” kıyafet ile olmayacağının ispatıdır. Çok daha farklı resimlerin paylaşıldığı sosyal medya; aile albümlerimizi gösterdiğimiz misafirlerimiz olmadığını unutuyoruz. Nasıl ki bizler aile albümlerimizi evimizin bahçe duvarına, caminin kapısına yada okulun bahçesindeki ilan panosuna asmıyorsak; sosyal medya üzerinden de sınırlı ve sorumlu olmayı da öğrenmeliyiz.
Saygılar.