Latest update 18 Eylül 2024 - 10:15
06 Eyl 2015 admin Dünya, Güncel, Konuk Yazar, Köşe Yazarları, Politika, Sürmanşet, Türkiye 3
Suriye; Churchill’in masa başında cetvelle çizdiği ülkelerden biri. 900 km sınırımız olan ve Osmanlı sonrası özellikle terör ve su konusunda yıldızımızın barışmadığı komşularımızından. Halen de 2 milyondan fazla vatandaşını barındırdığımız güney komşumuz. Tarihi, kökeni, kültürü zengin, bir değil çok dönemlerin cazibe merkezi Suriye cazip midir gerçekten? Neye göre? Kime göre? Kimin için cazip? Dünyada cazip olmanın bedeli ağır olmuştur her daim.
Suriye kan ağlıyor. Bir ağladı mı on yıllar sürüyor. En huzurlu yıllarını Osmanlı idaresi altında yaşayan Suriye son yıllarda Türkiye’yi etkileyecek bir iç savaşın pençesinde kıvranıyor. Bizim Suriye ve dünyada ilk 4 güç arasında sayılan Avrupa Birliği politikalarımız nasıl? Komşuda neler oluyor da bu acı bunca zamandır son bulmuyor?
Suriye, bulunduğu bölge itibariyle hem Türkiye hem de AB açısından her zaman tarihi, siyasi, ekonomik ve coğrafi öneme sahip olagelmiştir. Böylesinde önem arz eden bir bölgede yaşanan uzun dönemli ve şiddetli bir kriz hem Türkiye’yi hem de AB’yi yakından ilgilendirmektedir.
Uluslararası krizlerde Avrupa Birliği (AB) sıklıkla gövdesi ile kafası arasındaki uyumsuzluktan bahsedilir. Bu durum özellikle Soğuk Savaş sonrasındaki dünyada daha da belirgin bir hal aldı. 1990’ların ilk yarısında önce Körfez Krizi, ardından Balkanlardaki savaşlar AB’nin ulus devletlerin birliği olduğunu ve ortak bir dış politika geliştirme konusunda son derece yetersiz olduğunu çarpıcı bir biçimde ortaya koydu. “AB ekonomik bir dev, siyasi bir cüce ve askeri anlamda bir elma kurdu” olarak tanımlandı.
Önceki krizlerde de Suriye ve Ukrayna krizlerinde de artık yumuşak güçten çok sert güç denilen askeri gücün öneminin ortaya çıkmıştır. AB üyeleri arasında derin politik ayrılıklarının yaşanmadığı krizlerde AB bir “yumuşak güç” olarak devreye girdiğinde etkili olabilmektedir. Ancak “yumuşak güç” olarak bilinen ve ikincil önemde aktör olarak görülen AB’nin kendi insanına savaş ilan edip ateş edebilen zulümde sınır tanımayan bir rejimin AB’yi ciddiye almasını, yaptırımlarından korkmasını beklemek çok gerçekçi olmaz.
Sonuç itibariyle AB, Suriye için üye ülkelerin bütün boyutlarıyla her anlamda mutabık oldukları ortak ve güçlü bir politik hat çizememiştir.
AB, genel politikası ile uyumlu olacak şekilde normatif güç rolü oynamaya çalıştığı Suriye krizinde, aynı politikayı güttüğü Körfez Krizi ve Bakanlardaki Krizlerde olduğu gibi başarısız olmuştur. İnsani yardımlar, banka hesaplarını dondurma gibi yaptırımlar, rejimi eleştiren, hatta kınayan söylemler, kendi güvenliği için aldığı bir takım önlemlerin dışında çözüme yönelik etkin bir politika yürütememiştir. Bölgede ikincil önemde bir aktör olarak görülmüş ve etkili olamamıştır. Suriye politikası, genel politik söylemleriyle uyumlu görünmekle birlikte söylemde kalmış, etkin bir şekilde aktive edilememiştir.
Suriye’de devam eden insanlık dramının engellenebilmesi için AB’nin yapısı, kapasitesi ve yeterlilikleri gereği doğrudan askeri müdahale yapılamasa da AB’nin öncülüğünde dünya kamuoyunun daha etkin hale getirilmesi ve daha etkili caydırıcı yaptırımların uygulanması söz konusu olabilir. AB, yine de daha etkin bir küresel rol oynayabilir ve böylelikle hem bölgede daha etkin hale gelebilir hem de dış politikasızlığı sebebiyle ikincil önemde bir dış politika aktörü olarak görülmekten kurtulabilir.
Suriye Krizi; bölgesel ve küresel aktörlerin birbiriyle çelişen çıkar tanımlamalarına sahip olmuş ve bu siyaset, Suriye’de rejim ve muhalif güçler gibi farklı aktörlerin desteklenmesini beraberinde getirmiştir. Hiç şüphesiz ki bu durum, Suriye Krizi’nin bu kadar uzun sürmesinde ve halen nihayetlenmesi için güçlü bir umut ışığının belirmeyişinin arkasında yatan en önemli sebeplerden biridir.
Türkiye’nin Suriye ile ilişkileri uzun ve zengin bir tarihten geçmektedir ve kriz dönemine has değil, tarihsel olarak inişli çıkışlıdır. Türkiye-Suriye ilişkileri; Hatay meselesinden, su sorununa, su sorunun askeri ve siyasal alana dahil edilerek tehdit unsurunun artmasıyla birlikte kriz dönemine ve oradan ortaklıkların kurulması, ticaret anlaşmaları, ortak siyasi hedefler ve samimi üst düzey ziyaretlerin görüldüğü, zaman zaman meltemli, zaman zaman tufanlı bir deniz misalidir. Bu doğrultuda gelişmeler, karşılıklı politikaları ve politikalar da gelişmeleri etkilemiştir. İki ülkenin karşılıklı politikaları Suriye’deki son kriz öncesinde de tek taraflı değil, karşılıklı olarak inişli çıkışlı olagelmiştir.
21.yy’ın başlarında iki ülke arasındaki ilişkiler üst seviyelere taşınmıştır. Dönem hükümetinin özellikle siyasal İslam’a eğilimli oluşu ve Müslüman dünyasına yakın karakteri Türkiye’ye Ortadoğu ile ilgili yeni bir vizyon sağlamıştır. Bu yeni vizyona göre Türkiye’nin Ortadoğu ve özellikle de Suriye ile ortak bir Osmanlı geçmişi bulunmaktadır; bu yüzden kültürel ve tarihsel sorumluluk ile bölgede Türkiye daha aktif olmalıdır. Dönem başında su meselesinin ve askeri işbirliği anlaşmalarının teknik anlamda değerlendirilmesi üzerine sağlanan fikir birliğinin iki ülke arasındaki ilişkilere olumlu yönde katkıları olmuştur.
Amerika Birleşik Devletleri’nin Irak işgalinde Türkiye topraklarını da kullanmaya ilişkin tezkerenin, 1 Mart 2003’de Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde reddedilmesi, Irak işgaline karşı olan Şam ile Ankara’nın yakınlaşmasına yol açtı
Suriye ve Türkiye, bu dönemde siyasi ilişkilerin gelişmesine paralel olarak başta ticaret olmak üzere, kültür, turizm, güvenlik, gümrük, ulaştırma, tarım gibi birçok alanda ortak projeler hayata geçirdi.
Bütün bu süreç içinde, Ankara, Şam rejimine ilki 2005 yılında olmak üzere sık sık ‘reform’ tavsiyesinde bulundu. İki ülkenin ortak bakanlar kurulu topladığı, vizelerin kalktığı ve ilişkilerin zirve yaptığı dönemin ardından Arap coğrafyasında isyanlar 2010 yılının sonlarında başladı. İsyan dalgası 2011 başlarında Suriye’ye ulaştı, rejim karşıtlarının ayaklanması ve ordu birliklerinin sert müdahalesi ülkenin bilinmez bir sona doğru gittiğinin ilk işaretleri oldu.
Arap Baharı, komşularla sıfır sorun politikası izleyen Türkiye’yi gayet iyi ilişkiler içinde olduğu Mısır, Libya ve Suriye gibi ülkeleri yöneten diktatörlerle demokrasi talep eden halk arasında seçime zorlamıştır. Bu noktada Türkiye, Ortadoğu’da demokratik değerlere sahip olan tek Müslüman ülke olarak halk ayaklanmalarının çıktığı ülkelere yönelik politikasını açıklamada önce sessiz kalsa da daha sonra özgürlük ve demokrasi talep eden halklardan yana tavır almıştır. Arap Baharı’nın Türk dış politikasını karşı karşıya bıraktığı ikilem Türkiye-Suriye ilişkilerini de derinden etkilemiştir.
Türkiye’nin Suriye krizinde uyguladığı politika, krizin ilk döneminde Esad’ı reform yapma konusunda ikna etme çabaları, karşılık göremeyince “Esad’sız Suriye” söylemiyle Suriye’de yeni bir yapılanma ve krizin uzaması ve çözümün her geçen gün daha zorlaşması üzerine üçüncü dönemde ise Suriye’de sürecin nasıl yönetileceği üzerine kurulmuş bir politikadır. Türkiye’nin ilk başta görece yumuşak, reform yanlısı ve reformların yapılması hususunda rejime destekçi bir söylemle başladığı Suriye politikası sonrasında aniden sertleşmektedir. Zamanla bu sert söylemde uluslar arası alanda yalnız kalması ve bu söylemin işe yaramaması gibi sebeplerle yumuşamaya gitmiş ve AB’nin Suriye politikasına yakınlaşmıştır.
AB ile Türkiye’nin Suriye politikaları, süreç içersinde değişiklik göstermişse de en nihayetinde her ikisinin de yumuşak güç politikası yürüttüğü söylenebilir. Türkiye, krizin ilk dönemlerindeki Suriye’de rejim tarafından yapılacak bir reformu desteklerken rejimden karşılık görmeyince üslubunda yaptığı sertleşmeyi süreç uzayıp zorlaştıkça yumuşatarak AB’nin politikasına yaklaşmıştır. ABD’nin Suriye’deki sert güç politikası bölgedeki her aktör için olduğu gibi Türkiye için de belirleyici olmuştur. Zira geleneksel olarak transatlantikçi olan Türkiye, ABD’nin yürüttüğü politikaların söylemsel ya da eylemsel olarak içinde yer almış, hatta almadığı durumlarda dahi gerek rejim gerek muhalifler tarafından aldığı varsayılmıştır.
Türkiye Suriye konusunda bölgedeki gücüne uygun dik bir duruş sergilemeli, eylemleri ve söylemleri birbirine paralel olmalı ve ABD-AB-BM ile de daha uyumlu politikalar izlemelidir. Bununla beraber komşuyla yürütülen stratejik politikalar daima milli çıkarlarımıza uygun olmalıdır.
11 Şub 2024 0
14 Eyl 2023 0
09 Ağu 2023 1
30 Haz 2023 0
AK Parti İzmit İlçe Başkanı Halil Güngör Dokuzlar, Milli İrade Meydanını eleştiren İYİ Parti İzmit İlçe Başkanı Halim Tamyüksel’e cevap […]
Ülkenin çökmüş sendikacılığının içinden doğan ve kurtarıcı gözüyle bakılan sendikası Hürriyetçi Eğitim Sen ülkenin kanayan yaralarına merhem olmaya devam ederken […]
İnegöl’de çok daha riskli bölgeler öylece dururken, Devlet Hastanesi karşısındaki merkezi bölgedeki konutların bulunduğu alanın apar topar kentsel dönüşüm uygulama […]
15 Haziran 1928’de Atatürk ile görüşen Gerard Vissering’in uzun çalışmalar sonucunda hazırladığı rapor ve tüzük yüz yıla yakın bir zaman […]
İYİ Parti Bursa Milletvekili Selçuk Türkoğlu, inşaat çalışmaları tamamen duran Ali Osman Sönmez Çekirge Devlet Hastanesi sorununu Meclis gündemine taşıdı. […]
Ağustos’taki Vatan Hilmi Özden Ağustos ayı; şanlı tarihimize zaferler ayı olarak geçmiştir. Müslüman Türk Milleti 26 Ağustos 1071 yılında Malazgirt […]
TBMM Sağlık Komisyonu Üyesi CHP Kocaeli Milletvekili Prof. Dr. Mühip Kanko, Türkiye’de sağlık politikalarındaki geri adımları ve yanlış kararları […]
Sabit ve dar gelirli vatandaşlar için TOKİ aracılığı ile uygun ödeme koşullarıyla yapılacağı sözü verilen 100 bin konutluk projedeki binlerce […]
Niyet başka akıbet başka! Prof. Dr. Ata Atun Yunanları ve Rumları, aile yapıları, kültürleri, inanışları, eğitimleri, mizahları, kafa yapıları, […]
“Barış için genel af şart” Milliyetçi Sol Parti (MİLLİ SOL) Genel Başkanı gazeteci Hüseyin Alpay, Türkiye’deki cezaevlerinin toplam kapasitesinin 250 […]
Türkiye’nin Suriye politikası ile ilgili olarak genel bir değerlendirme ve durum tespiti. Tabi bu arada Türkiye daha fazla bir şeyler yapabilir miydi, ya da yapmayabilir miydi? Bu da ayrı bir tartışma konusu… Kaleminize sağlık.
İlginiz ve değerli yorumunuz için siz usta kaleme teşekkürler
Feyz aldık. Tebrikler. Paylaşalım. Selamlar.