Latest update 18 Eylül 2024 - 10:15
Kâinatı yoktan var eden yüce Allah (cc) “ Ey İman edenler Allah tan korkun ve Sadıklarla beraber olun”(Tevbe-119) buyurmuştur.
Sadakat kelimesi doğru konuşmak, doğru düşünmek, doğru davranış sergilemek ve doğruyu kalpte korumak demektir. Sadık kişi kalbi doğrulukla dolu olan, kendini tamamen Allah’ın emirlerine adamış ve bu istikamette yaşama yön vermiş kişidir. Günümüz yaşamında bu kelimelerin vasıflarını taşıyan bir kişinin bulunması o denli zor bir ihtimal haline gelmiştir ki böyle bir kişinin varlığı toplumlarda olağan üstü bir durum olarak yer edinmeye başlamıştır. Öyle ki kendini Müslüman olarak adlandıran toplumlarda bile bu durum faklı değildir.
Biz Allaha iman etmiş bireyler dahi kötülüğün yüceltildiği ve kutsandığı bir çağda bu vasıflarla yaşamanın zor olduğuna sık sık vurgu yaparak elinden ve dilinden emin olunan, güvenilir kişi bulmanın bu zamanda imkânsız olduğunu ima etmekten kaçınmayıp, kendi acizliğimizi hafifletici sebeplerle geçiştirmeye çalışıyoruz. Bu söylemlerle anlatılmaya çalışılan şey sanki güvenilir olmak, dürüst yaşamak, adaletli davranmak belli bir tarihe aitmiş ve yaşadığımız bu çağın bir parçası olması hiç de uygun değilmiş gibi davranmamızdır. Oysa Allah’ın Resulü (sav) “Gerçek Müslüman elinden ve dilinden, insanların zarar görmeyeceğinden emin oldukları kişidir” (Buhari) diye buyurmuştur. Hz. Peygamber’in bahsi geçen bu hadiste insanlara ve özellikle biz Müslümanlara anlatmaya çalıştığı şey bu sıfatların zamana bağlı olan bir olgu değil, bireylerin yaşamlarına bağlı olduğunu ifade etmesidir. Bu noktada yaşadığımız hayatın ve davranışların sadakat manası ile uyuşmazlığından bahsetmemiz ve bu zamanın bir parçası olamamasının nedenlerini sorgulamalıyız. Şimdi yaşadığımız bu çağda bu olguları bizler birey olarak hayatımızda tatbik mi etmiyoruz? Yoksa sistemi elinde tutan güçler, kendi çıkarları doğrultusunda dürüst, güvenilir, adaletli olmayı çok zor olarak nitelendirerek, toplumun bütün olma, doğruyu bulma arayışları karşısında azimlerini yumuşatıp, yalanı, eyyamcılığı ve ihaneti sıradanlaştırmak veya meşru hale getirmek mi istiyorlar?
Maddesel gücün yaşadığımız zamanın içine bu kadar müdahale etmesine izin verir isek bir ikilemin içine düşmüş olur böyle bir yaşam metodu benimsemenin sonucu olarak ta maddesel gücü manevi güce galip kılmış oluruz. Sağlıklı bir topluluk olmak yerine kargaşa ortamı yaratıp bundan fayda ve çıkar sağlamaya çalışırız. Oysa sadakat olgusu doğru muamelede bulunmak, ihlaslı bir dostluk kurmak, herhangi bir kişisel çıkardan uzak durmaktır. Sadakat daha ziyade Allah rızası için kardeşinin iyiliğini istemek, onun hayrına ortak olmak, doğruluk ve dürüstlük ekseninde hareket etmektir. Çünkü Allah’ın Resulü (sav) bir hadisi şerifinde “ Bizleri aldatan bizden değildir” buyurmuştur. Bu bağlamda sadakati dostluk, kardeşlik, vefakârlık olarak ele alırsak; Verilen sözü yerine getirme, sözünde durma, din ve akılca lüzumlu görünen şeyleri ifa etme, emanete riayet etme, üzerine aldığı vazifeyi hakkını vererek yerine getirme, görevi ehline vermek olarak ta algılaya biliriz.
Şimdi sadakat kelimesini aklıselim olarak değerlendirip, bu noktadan kendimize baktığımızda cevabını bulması gereken, biz toplum olarak nelerden besleniyoruz? Neye hizmet ediyoruz ve yaşadığımız bu hayatta ki amacımız ne? Soruları özellikle Müslüman toplumlarda yaşayan her bireyin cevap vermesi gereken ilk şeydir. Bugün her birey biraz daha düşünüp, yaşamını gözden geçirmeli ve ben hangi noktadayım sorusuna cevap bulmalıdır. Çünkü hayatımıza kurtarıcı olarak sokulan beşeri bu sistemlerin karşısında bir dik duruş sergilemeden onlara boyun eğer ve onlarla beraber hareket eder isek aşağıdaki ayeti kelime ile yüzleşmek zorunda kalırız.
“Ey iman edenler! Eğer küfrü İslam’a tercih ediyorlarsa babalarınızı ve kardeşlerinizi de dost edinmeyin. Sizden kim onları dost edinirse, işte onlar zalimlerdendir”(Tevbe-23)
Saygılar
18 Eyl 2024 0
03 Eyl 2024 0
03 Eyl 2024 0
03 Eyl 2024 0
AK Parti İzmit İlçe Başkanı Halil Güngör Dokuzlar, Milli İrade Meydanını eleştiren İYİ Parti İzmit İlçe Başkanı Halim Tamyüksel’e cevap […]
Ülkenin çökmüş sendikacılığının içinden doğan ve kurtarıcı gözüyle bakılan sendikası Hürriyetçi Eğitim Sen ülkenin kanayan yaralarına merhem olmaya devam ederken […]
İnegöl’de çok daha riskli bölgeler öylece dururken, Devlet Hastanesi karşısındaki merkezi bölgedeki konutların bulunduğu alanın apar topar kentsel dönüşüm uygulama […]
15 Haziran 1928’de Atatürk ile görüşen Gerard Vissering’in uzun çalışmalar sonucunda hazırladığı rapor ve tüzük yüz yıla yakın bir zaman […]
İYİ Parti Bursa Milletvekili Selçuk Türkoğlu, inşaat çalışmaları tamamen duran Ali Osman Sönmez Çekirge Devlet Hastanesi sorununu Meclis gündemine taşıdı. […]
Ağustos’taki Vatan Hilmi Özden Ağustos ayı; şanlı tarihimize zaferler ayı olarak geçmiştir. Müslüman Türk Milleti 26 Ağustos 1071 yılında Malazgirt […]
TBMM Sağlık Komisyonu Üyesi CHP Kocaeli Milletvekili Prof. Dr. Mühip Kanko, Türkiye’de sağlık politikalarındaki geri adımları ve yanlış kararları […]
Sabit ve dar gelirli vatandaşlar için TOKİ aracılığı ile uygun ödeme koşullarıyla yapılacağı sözü verilen 100 bin konutluk projedeki binlerce […]
Niyet başka akıbet başka! Prof. Dr. Ata Atun Yunanları ve Rumları, aile yapıları, kültürleri, inanışları, eğitimleri, mizahları, kafa yapıları, […]
“Barış için genel af şart” Milliyetçi Sol Parti (MİLLİ SOL) Genel Başkanı gazeteci Hüseyin Alpay, Türkiye’deki cezaevlerinin toplam kapasitesinin 250 […]