Latest update 18 Eylül 2024 - 10:15
Toplumun karakteri ile at arasında ne tür ilişkiler kurulabilir?
Bu sorunun cevabını doğru teşkil edebilmek için, atın niteliklerine dair asgarî bilgi sahibi olmak gerektir. At, bir orta kuşak hayvanıdır. Gerçi farklı iklimlere intibak eden türleri geliştirilmiştir. Ama tabiattaki doğal yaşama çevresinin Asya bozkırları olduğu benimsenmektedir. Sürüler halinde yaşamaktadır. Koşuculuğu ve ova hayvanı oluşu sebebiyle, Orta Asya’nın engin bozkırlarında hem otlak hem hareket ihtiyacını karşılayabildiği gözleniyor. Bozkır halkı, atın varlığında kendisine bir geçim ve hayat alanı bulmuştur. Bu sadık, munis ve insanla kolay anlaşabilen hayvanı, bozkırlılar tabiatına uygun biçimde ehlileştirmekte, yetiştirmekte ve kullanmaktadırlar. O kadar ki, bozkır insanı onların sürüler halinde yaşama eğilimine saygılı davranmış ve yetiştirme yöntemini sürü kavramı ışığında geliştirmiştir. Kaynaklarda Türkler’in on binlerle ifade edilen at sürülerinden söz ediliyor.6 Ata farklı işlevler yüklenmektedir. Bu hayvan Türkler’in başlıca ihracat kalemidir.7 Çin’e, Hindistan’a, İran’a, Bizans’a, Roma’ya, Ruslar’a yüz binlerle at sattıkları biliniyor. İhracatın yanı sıra bir beslenme kaynağı olarak kullanıyorlar: Etiyle ve sütüyle. Üçüncü yararlanma alanı bu hayvanın binek oluşuna dayalıdır. Gerek ihracat, gerek binek maksatlı kullanımlar, atın terbiye edilmesini gerektirir. Bu hususta Çin kaynakları, Hunlar’ın atları renklerine göre ayırdıklarını ve bu grupları özel savaş boruları eşliğinde eğittiklerini anlatıyor.8 Hücum, yerinde sayma, geri çekilme, rahvan, tırıs, dört nal gibi komutların her gruba ayrı ayrı seslerle öğretildiği ve bir toplu harekatta, (bu harekat bir sürek avı, meydan savaşı…olabilir) süvarinin ata hükmetmek için en az enerji sarf ederek işini görebildiğini anlatıyor. Bu husus Türk ordusunun sevk ve idare sırları arasında kayda değer. 9
On binlerle ifade edilen at sürülerinin güdülmesi, nakli, beslenmesi, sulanması, yaz ve kış şartlarında korunması, çiftleştirilmeleri, tayların yetiştirilmesi, kısrakların sağılması…olağan üstü efor gerektiren ve üç-beş kişilik çoban gruplarıyla halledilemeyecek işlerdir. Bir at sürüsünün hakkından gelmek, bir boydaki bütün fertlerin ortaklaşa çabasıyla mümkündür. Türkler’in genel ve asıl işinin at çobanlığı olduğu anlaşılıyor.
1- Bu at çobanları, hayat düzenlerini attan kaynaklanan hız kavramına ayarlamak zorundadırlar.
2- Ata ayak uydurmak, gene onu kullanmaya bağlıdır. Yani çok iyi binici olmak zorundadırlar.
3- Atın yaz ve kış mevsimlerine uygun otlak alanlarında beslenmeleri ve korunmaları zarureti, Orta Asya bozkır boylarının da bir yayla-kışla düzeni içinde yaşamalarını dayatmaktadır.
4- Atın şartlarına paralel bir hayat, bir süvari toplumu yarattığından bu modelde tarım toplumlarındaki köleliğe benzer bir sistem taban bulamamıştır. At üstündeki insanlar köleleştirilememişlerdir.
5- Sınıflı toplumun var oluşunu ve sürdürülebilmesini sağlayan temel kitle, toprak köleleri olduğu için bozkır hayatında toplum, bir “sınıfsız toplum” olarak tekamül etmiştir.10
Asya’nın bozkırları çok geniş, su kaynakları sınırlıdır. Büyük at sürülerinin aynı su kaynaklarını kullanma şartına bağlı olması, insanlık medeniyeti için çok önemli bir takım meziyet ve yeteneklerin ortaya çıkmasını sağlamıştır. Bu elemanları şöylece sıralayalım:
1- At sürüsü yetiştiren obalarda yukarıdaki sebeplerle görev ve iş bölümü fikri doğal bir meleke haline gelmiştir.
2- İş bölümü ve görev fikri, kendiliğinden teşkilatlanmanın başlaması demektir.
3-Teşkilat ise liderlik kurumunun şekillenmesi, sürünün hareketini kaybetmeden kontrolü sürdürebilmek ihtiyacı sebebiyle, çabuk karar verme ve uygulamayı gerçekleştirme yeteneği kazandırmaktadır.
5- Özellikle sevkiyat ve sulama sırasının kaybedilme tehlikesi zaman kavramını ve zamanlamayı keşfetmek demektir.
6- Ata çoban olmak, onun fizik gücünü ve hızını kontrol altına alabilmektir. Bu ise neredeyse at üzerinde doğup, at üzerinde ölen bir insan tipi yaratmıştır.11
7- Aynı su kaynaklarına birkaç büyük at sürüsünün belli aralıklarla inip çıkması, bir kaynak bölüşümü ve irade eğitiminin binlerce yıl devam etmesi demektir. Bu ise bir yönüyle iş bölümü, diğer yönüyle güç birliğini tanımak, ortaya çıkan iktidarı tatmaktır.
8- Dünya bugün geçirdikleri tarihî tecrübelerin yaratmasıyla bir Alman idealizmi kavramı üzerinde duruyor. Oysa sadece çobanlık tecrübesinin asırlarca devam eden idarecilik temrini dahî, dünya insanlığının, yanına bir benzerini koyamayacağı engin bir Türk idealizmi yaratmıştır.
9- Ata bağlı olarak şekillenen yaylak-kışlak hayat tarzında daimî teyakkuz esastır. Bu ise rehavete yer olmayan, fedakarlık ve çile üzerine kurulmuş bir yaşama üslubu doğurmuştur.12
10- İnsanlık tarihinin bilinen ilk dönemlerinde hayat kavgası kıran kırana cereyan etmişti. Yağma ve çapul tehlikesi bu süvari toplumunun aynı zamanda çok usta silahşörler olmasını mecbur kılmıştır.
11- Saydığımız bütün bu maddeler gelip geçici olmamış, bir süreklilik taşımıştır. Süreklilik, kurum demektir. Bu model giderek bugün dahî insanlığın ulaştığı en yüksek seviyedeki bir merkez kurumun doğum haberi olarak karşımıza çıkar.
12- Böylece insanlık, adına “devlet” dediği büyük toplumsal örgütlenmeyi bozkırlarda doğmuş görecektir.
Kısaca at sayesinde hareketli, zamanı kullanmasını bilen, disiplinli, dayanıklı, teşkilatçı, liderlik kurumunu hayat memat gerekçesi bilen, savaş ustası bir toplum modeli ortaya çıkmıştır. Bu toplumda sınıf ayırımı, kölelik, kadın-erkek farkı gözetilmesi, şartlar gereği imkan dışı kalmıştır. Toplumun tamamı bütün hizmetlere katılmaktadır, aynı zamanda askerdir. Tamamı süvaridir, tamamı liderine tâbîdir.
Koyun ve Dokuma Sanatı
Atın yanında yetiştirilen ikinci hayvan koyundur, demiştik. Tabiatıyla Türkler o coğrafyada yaşama imkanı bulan bütün hayvanları tanıyorlardı. Deve, sığır, geyik… vb. Fakat onların ata uyumlu hayat tarzına, yaylak-kışlak şartlarına en elverişli hayvan koyundur. At kadar olmasa da Türk kültürünün karakterinde koyunun payı da küçümsenemez. Türk siyâsî tarihindeki iki önemli imparatorluğun, Akkoyunlular ve Karakoyunluların adı ondan alınmıştır.
Koyun, yağışlı havalarda korunması gereken bir hayvandır. Özellikle kış mevsimlerinde kapalı ağıllarda beslenmesi gerekir. Bu yönüyle, Türkler’in kışlaklarının, şehirlerinin mimarî oluşumunu belirleyen bir faktör olmuştur. Yününün kırkılması, sütünün sağılması, koç salımı, kuzuların korunması yine bir zamanlama ve düzen ister. Keçi gibi sarp kayalıklarda ve ormanlarda yaşayamaz. Ova ve yayla hayvanıdır.
Atın sürat, stratejik imkan, finans ve güç sağlamasına mukabil, koyun günlük hayatın temel ihtiyaçlarını karşılamıştır. Genellikle protein temelli beslenme düzeniyle tanınan Türk toplumunun birinci derecedeki gıda kaynağı koyundur. Eti, sütü, peyniri, çökeleği, kaymağı, yoğurdu ile. Elbetteki kısrak sütünden yapılan kımız ve yan ürünleri buna eklenmelidir.13
Koyunun diğer hayatî katkısı yündür. Yün, Türk dokumacılığının temel elemanıdır. Türkler’in dokumacılık sanatını çok erken devirlerden beri bildikleri malumdur. Ürettikleri muhtelif kumaş çeşitleri yanında, dünyanın en eski halıları Türkler’e aittir.14 Çorabından börküne kadar koyunun yünü ve derisi Türk’ün giysisini sağlamıştır. Keçe, halı, kepenek, çadır ve kilimlerine kadar ürettiği bin bir türlü mamül, giysilerini, eşyalarını ve barınağını ona sunmuştur.15Türk sosyal hayatında “yalnguk” ve “kişi” adıyla iki insan tipinden söz edilmektedir. Bunlardan ilki cahil, vahşi, bilgelikten nasipsiz kimseleri nitelerken; “kişi” diye anılan tip aksine bilge, medeni insanı tavsif etmektedir16 ve kişiliğin ilk alameti giyinmeyi ve yay kullanmayı bilmektir.17
Anlaşıldığı üzere, bozkır hayatı harekete dayalı bir yaşama üslûbu geliştirilmesini sağlamıştır. Bu hayat tarzı, modüler yapıda ve çok maksatlı kullanıma uygun gereçler üretilmesi yöntemi perspektifinde cereyan etmiştir. Bu yöntemin sonucu olarak da XVIII. yüzyıla kadar Türk medeniyetinde sadece günlük hayat çerçevesinde değil, en genel dünya siyaset stratejilerinin üretimine kadar Türk’ün teşkilat dünyasında bu modüler yapı gözlenebilir.18Yabancı tarihçilerin genel anlamda Türk ordularındaki sevk, idare ve lojistik destek maharetine duydukları hayranlık, kaynağını bu yetenekte bulmaktadır.
Neredeyse her sene yüzlerce kilometrelik mesafelerdeki serhat boylarına yapılan seferlerdeki düzen, sükûnet ve ihtişam gerçekten olağan üstü bir organizasyon ustalığının sonucudur. Yanında erzak taşımayan, sefer güzergahındaki belli merkezlerde depolar kurarak bölge üretiminden yararlanan bir anlayış vardı. Bu usul hem ağırlık taşınmasını önlüyor, hem de bölge ekonomilerine ciddî katkı sağlıyordu. Ateşli silahlar ve topun kullanıldığı devirlerde ise uzak kale muhasaraları söz konusu olduğunda, o günün şartlarında taşınması büyük sıkıntı yaratan ağır topları ordu yanında taşımıyordu. Her bir askere küçük torbalarla top döküm malzemesi ve mühimmat dağıtılıyor, hedefe varıldığında kale önünde hemencecik kuruluveren dökümhanelerde askerden toplanan döküm malzemesiyle ihtiyacı olan topları imal ediyordu. Bu yöntem ağır silahların ancak manda ve öküz gücüyle taşınabildiği devirlerde, orduyu büyük baş hayvanların yavaşlığından kurtarıyordu. Ayrıca küçük ölçeklerle askere dağıtılan külfet, her bir neferin ordunun gayesi etrafında psikolojik sahiplenme ve bütünleşmesini sağlıyordu.
Demir ve Madencilik
Türk kültürünün teşekkül devirlerinde askerî ihtiyaçların, yöntem ve hedeflerin günlük hayatla ne kadar bütünleştikleri üzerinde dikkat kesilmek gerekir. Bu kültürün yapıcı unsurları sivil-asker ayırımına uygun değildir. Mesela “demir (Eski Türkçe’de: Temir, Temür, Timur telaffuzlarına rastlıyoruz)”. Demir de Türk kültürünün ana elemanlarından biridir. Meşhur Ergenekon Destanı’ndaki Demirdağ motifini herkes bilir. Destanda demir!…Destanlar yazının keşfinden öncesine dair toplumsal tecrübeleri dile getirirler. Yani tarih öncesini! Yani Türkler’in demiri ne kadar erken bir devirde kullanmaya başladıkları sırf bu destanın varlığı ile sabittir..Çeşitli kazılarda, çeşitli koşum malzemelerinin, kemer tokalarının, sacayaklarının…vb çıktığını biliyoruz. Buluntular sırf işlevsel aksam değildir. Aynı zamanda birer sanat eseri niteliği taşıyorlar. Türk sanatında karşımıza çıkan hayvan sembolizminin çok değerli örnekleri bulunmuştur. Bu hayvanlar başta kurt olmak üzere arslan, kaplan, kartal, at, koç ve geyik gibi türlerdir. Yani askerî malzeme üzerinde sanat örnekleri! Yani Türk’ün günlük hayatında ciddî bir demir, daha genel bir ifadeyle metal kullanımı söz konusudur.19
Birçok tarihçi demiri Türkler’in keşfettiğini söylüyor. Demirin sadece ham kullanımı aşılmış, eritilerek çeliğe de dönüştürülmüştür. Yüksek evsaflı kılıçlar, hançerler, kargı ve ok temrenleri, çeşitli delici ve kesici başka silahlar Orta Asya topluluklarının büyük bir hünerle imalatını yaptıkları, kullandıkları ve sattıkları birer sanayi ürünü haline gelmiş görünüyor. Eski çağ tarihçileri demirin, bakır, kalay ve kurşundan sonra ortaya çıktığı kanaatindedirler. Nitekim kurganlardaki buluntular bu kanaati doğruluyor. Çeşitli tunç ve bakır eşya yanında altın ve gümüşün de hayata girdiğini görüyoruz.20
”Eteklilerle Pantalonlular ”Başlığı ile Devam edecek..
23 Oca 2019 0
02 Oca 2019 0
21 Haz 2018 0
27 Nis 2018 0
AK Parti İzmit İlçe Başkanı Halil Güngör Dokuzlar, Milli İrade Meydanını eleştiren İYİ Parti İzmit İlçe Başkanı Halim Tamyüksel’e cevap […]
Ülkenin çökmüş sendikacılığının içinden doğan ve kurtarıcı gözüyle bakılan sendikası Hürriyetçi Eğitim Sen ülkenin kanayan yaralarına merhem olmaya devam ederken […]
İnegöl’de çok daha riskli bölgeler öylece dururken, Devlet Hastanesi karşısındaki merkezi bölgedeki konutların bulunduğu alanın apar topar kentsel dönüşüm uygulama […]
15 Haziran 1928’de Atatürk ile görüşen Gerard Vissering’in uzun çalışmalar sonucunda hazırladığı rapor ve tüzük yüz yıla yakın bir zaman […]
İYİ Parti Bursa Milletvekili Selçuk Türkoğlu, inşaat çalışmaları tamamen duran Ali Osman Sönmez Çekirge Devlet Hastanesi sorununu Meclis gündemine taşıdı. […]
Ağustos’taki Vatan Hilmi Özden Ağustos ayı; şanlı tarihimize zaferler ayı olarak geçmiştir. Müslüman Türk Milleti 26 Ağustos 1071 yılında Malazgirt […]
TBMM Sağlık Komisyonu Üyesi CHP Kocaeli Milletvekili Prof. Dr. Mühip Kanko, Türkiye’de sağlık politikalarındaki geri adımları ve yanlış kararları […]
Sabit ve dar gelirli vatandaşlar için TOKİ aracılığı ile uygun ödeme koşullarıyla yapılacağı sözü verilen 100 bin konutluk projedeki binlerce […]
Niyet başka akıbet başka! Prof. Dr. Ata Atun Yunanları ve Rumları, aile yapıları, kültürleri, inanışları, eğitimleri, mizahları, kafa yapıları, […]
“Barış için genel af şart” Milliyetçi Sol Parti (MİLLİ SOL) Genel Başkanı gazeteci Hüseyin Alpay, Türkiye’deki cezaevlerinin toplam kapasitesinin 250 […]