Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, haftalık CHP Grup Toplantısı’nda konuştu. CHP lideri Kılıçdaroğlu, atama bekleyen öğretmenler hakkında Erdoğan’ın ‘alacağımızı aldık, açık yok, fazla var’ ifadesine değinen Kılıçdaroğlu, “Milli Eğitim Bakanlığı verilerine göre 107 bin 909 öğretmen açığı var. En tepedeki insan, devletten habersiz” diyerek Cumhurbaşkanı Erdoğan’a sert sözlerle yüklendi.
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, “Kısa çalışma ödeneği 456 gün ve işsizlik aylığı 433 gün sürdü. Bu ayın sonunda bitmemesi gerekiyor. Sorunlar hala devam ediyor. Bu uygulamayı sürdürmek gerekiyor. Eğer bunları keserseniz işsizlik patlar.” dedi.
Kılıçdaroğlu, “Avrupa’nın en büyük kara para aklayan ülkelerinin başında Türkiye geliyor. Böyle bir rezaleti Türkiye Cumhuriyeti tarihinde hiç görmedik. Uyuşturucu, kumar, kadın ticareti, ne rezalet varsa hepsini kabul ettiler. Haramla besleniyorlar.” ifadelerini kullandı.
Kemal Kılıçdaroğlu, “Devletin İçişleri Bakanı Sayın Süleyman Soylu devletin televizyonuna çıkıp, ‘Her ay bir siyasetçiye 10 bin dolar ödeniyor’ dedi. Erdoğan ne dedi? Tık çıkmadı. Hala rüşveti savunana oy vermeye devam edecek miyiz? Kendi vicdanınıza sorun.” diye konuştu.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun konuşmasından öne çıkanlar şöyle:
Derdi olan bize geliyor. Çünkü biliyor ki biz onların dertleriyle dertleneceğiz. Pandemi dolayısıyla kısa çalışma ödeneği ve ücretsiz izin aylığı bu ayın sonunda bitecek. Bitmemesi gerekiyor. Uygulamayı sürdürmek gerekiyor.
Erdoğan bakıyor sarayda bütün kadrolar dolu. Üstelik herkes bir yerden değil üç yerden, dört yerden maaş alıyorlar. Öğretmen açığı yok diyor.
21-22 Haziran tarihlerinde 37 milletvekili, 7 PM üyesi, 1 Yüksek Denetleme Kurulu Üyesi ve 10 da Belediye Meclis Üyesi olmak üzere toplam 55 CHP’li Erzurum’a çıkarma yaptık. Uzun yıllardır Erzurum’dan milletvekili çıkaramıyoruz. Kabahat bizde. Erzurum’a gittik mi, oturduk dinledik mi, vatandaşın çayını kahvesini içtik mi. Ankara’da oturduk gayet güzel açıklamalar yaptık. Erzurumlulara niye oy vermiyorsun dedik. İktidar değişirse yardımlar kesilir mi diye bir endişe var. Erzurumlu kardeşim, iktidar değiştiğinde yardımlar kesilmeyecek tam tersine artacak. Bizim belediyeleri görüyorsun sen.
Saray, ‘ben devletim’ diyor. Devlet dediğiniz kurum yıpranmaya ve çürümeye başladı. Ekonomi ve hukukta devlet kayıt dışına çıkmaya başladı. Önce bütün bakanlıklarda teftiş kurullarını kapattılar. Niçin? Bir yerde yolsuzluk varsa bakan ‘inceleyin’ diyecekti. Gerek yok bunlara dediler. Ekonomide kayıtdışılığın altyapısını oluşturdular. Devlette liyakati da tamamen kaldırdılar. Yandaşları getirdiler. Bürokrasiyi robotlaştırdılar. O kadar farklı bir tabloyla karşılaştık ki, bakanların önünde, milletvekillerinin önünde, valinin önünde, belediye başkanının önünde rüşvet tartışması yapıldı Serik’te. Devleti kayıtdışına çıkarıyorlar. Savcı ne yaptı? ‘Bu parayı kim aldı’ diyen bir savcı çıktı mı? Türkiye şu anda Avrupa’nın en büyük karapara aklayıcısı ülkelerinden biridir. Böyle bir rezaleti Türkiye Cumhuriyeti tarihinde hiç görülmemişti. Uyuşturucu, kara para, kadın ticareti ne kadar iş varsa kabul ettiler. Haramla besleniyorlar, helali kabul edemiyorlar. Ekonomiyi kayıtdışına çıkardılar, hukuku da kayıtdışına çıkardılar. Bu paralar nereye gidiyor, kim alıyor bu paraları? Neden saray ve beslemeleri sessiz kalıyor; beslendikleri için. Bugün Türkiye’de rüşvetsiz iş yapmak mümkün değil. Devletle muhatap olduğun andan itibaren rüşvetsiz iş yapmanın mümkün olmadığını görüyoruz.
Eskiden Devlet Planlama Teşkilatı diye bir kurum vardı, yatırımların öncelikleri belirlenirdi. Ekonomi kayıtdışına çıktıktan sonra, hukuk da askıya alındıktan sonra devletin bütün yatırımlarını 5’li çete belirliyor. Devletin bütün büyük yatırımlarını 5’li çete sarayın desteğiyle yapıyor. Buna da Cumhuriyet tarihinde ilk kez tanık oluyoruz. Kime hangi rantlar, garantiler verilecek bütün bunların tamamı kapalı, kimse bilmiyor. Ekonomi kayıtdışında. Garantileri de kimse bilmiyor. Havuz medyası kayıtdışı tirajlarla devleti soymaya devam ediyor. Onlar da verilen bu rüşvete ortaktır. Böyle bir rezaleti Türkiye hiç yaşamadı.
Kayıtdışının en temel özelliği nedir? Kayda alınmamasıdır. Bunun önüne nasıl geçilir; devletin şeffaf olmasıyla öne geçilir. Devleti yöneten siyasi parti diyecek ki, ’83 milyon vergi veriyor, bu vergileri şuralara harcadım’ diyecek. En tipik örneği; en güçlü kurumlarımızdan birisi olan ve şimdi şamaroğlanına dönen Merkez Bankası. Kanuna aykırı yetkiyi aldılar, Hazine ve Maliye Bakanlığı’na verdiler, damat-kayınpeder 128 milyar doları buharlaştırdı. Devleti yöneten kişiler kendileri, aileleri ve yakınlarıyla topluma örnek olmak zorundadır. İsraftan kaçınacaksın. Herkesten önce sen vergini ödeyeceksin. AK Partili ve MHP’li kardeşlerime seslenmek isterim; siz de vergi veriyorsunuz. Nasıl oluyor da Erdoğan ve ailesi yurtdışında Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne vergi vermemek için sahte şirket kuruyorlar. Devleti soyulacak bir organ gibi görüp önemli rakamları kayıtdışına almak ne kadar doğrudur? Bir devlet nasıl bu hale gelir?
10 BİN DOLAR ALAN SİYASETÇİ TARTIŞMASI
Kayıtdışı büyüdüğü zaman, rüşvetler de büyür. Rüşveti kamu görevlisi alır. Devletin İçişleri Bakanı Sayın Süleyman Soylu devletin televizyonuna çıkıp, ‘Her ay bir siyasetçiye 10 bin dolar ödeniyor’ dedi. Erdoğan ne dedi? Tık çıkmadı. Hala rüşveti savunana oy vermeye devam edecek miyiz? Kendi vicdanınıza sorun. Devleti soyulacak bir organ haline getiren bir siyasi anlayışa oy verecek misiniz? Türkiye Cumhuriyeti tarihinde bütün yolsuzlukların ilkini yaşıyoruz. Daha neler çıkacak bilmiyorum.”
Kılıçdaroğlu, TÜİK’in açıkladığı enflasyon rakamlarını eleştirirken, “Ekonomi kayıtdışına çıkınca, siyasi otorite rüşvetten beslenince vatandaşa para kalmıyor. Nasıl maaşlara zam yapacaklar? TÜİK devreye girsin, enflasyonu küçük bir rakam olarak yayınlıyorlar. İşçinin, memurun, emeklinin parasını çalıyorlar. 5’li çete başta olmak üzere kendi takımlarına veriyorlar. İşçinin, memurun ve emeklinin oturup düşünmesi lazım.” ifadelerini kullandı.
“Devlette çürüme başlıyor dedik ya” diye sözlerini sürdüren CHP lideri Kılıçdaroğlu, “Merkez Bankası gibi, BDDK gibi sözde bağımsız kurumlar. Hepsi bağımlı. bunların TBMM’ye bilgi vermeleri lazım. Bunlar Meclis’e gelmiyorlar. Parlamentonun bu kadar aşağılandığı dönemi hiç yaşamamıştık. İktidar sahiplerine bakın, Gazi Meclis’e bakın. TBMM Başkanı ne yapıyor? ‘Niye bilgi vermiyorsunuz’ diyor mu? Erdoğan’dan izin almadan diyemez.” diye konuştu.
Kaynak: Milli Gazete