Latest update 18 Eylül 2024 - 10:15
13 Ağu 2018 admin Güncel, Köşe Yazarları, KÜLTÜR SANAT, Sürmanşet 0
20 Temmuz ve 14 Ağustos
Kıbrıs Barış Harekatı’nın Yıldönümü Kutlanırken Şehitler ve Gaziler Diyarı:
KIBRIS Gerçeği
20 Temmuz ve 14 Ağustos Kıbrıs Barış Harekatı’nın yıl dönümü kutlanırken İslam’ın Kızıl Elması olarak bilinen, Peygamberimizin fethini müjdelediği Hala Sultan Türbesi’nin bulunduğu Kıbrıs’ta 1500 sahabe mezarı bulunmaktadır. Osmanlı, 1571’de on binlerce şehit vererek Kıbrıs’ı fethetmiştir. 1974 Barış Harekatı’na katılan 500’e yakın Mehmetçiğin şehit olduğu Kıbrıs’ın Türk İslam tarihindeki yerini araştırdık. Larnaka’da Hala Sultan türbesine özel izin alarak gidip araştırma yaptık.
TÜRK İSLAM TARİHİNDE KIBRIS
Uğruna sayısız şehitler verdiğimiz, İslam’ın kızıl elması Kıbrıs’ın başta kumar olmak üzere gayrı meşru şeylerle anılması büyük bir ayıp, zaferler tarihimize büyük bir haksızlık. Tarih, kültür ve inanç turunu sevenler bile Kıbrıs’a gitmekten utanıp çekiniyor. Güney Kıbrıs Rum kesiminde kumar yasak olmasına rağmen, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kumarla anılması çok üzücü! Peygamberimizin İstanbul’dan sonra fethini müjdelediği Kıbrıs, İslam’ın Kızıl Elma’sıdır. Türk zaferler tarihin manevi abidesi olan Kıbrıs, Viyana bozgunundan sonra toprak kazanılan zaferin adıdır.
KIBRIS’TA 1500 SAHABE MEZARI VAR
Başta Peygamberimizin halası olmak üzere 1500’ü şehit Sahabe-i Kiram olmak üzere binlerce tabiin şehit mezarının bulunduğu Kıbrıs da 400 yıl İslam hüküm sürmüş, ardından Hristiyanlar Kıbrıs’a hakim olmuşlar…
Osmanlılar döneminde 1571 yılında on binlerce şehit verilerek alınan Kıbrıs, 1878 yılında İngilizlere kiralanmış, Rumların Türklere baskı yapması üzerine 1974’de Türkiye Cumhuriyeti Devleti adaya barış harekatı düzenlemiş, 500’e yakın Mehmetçik şehit olmuştur.
OSMANLI KIBRIS’A 2000 VAKIF KURDU
Osmanlılar döneminde Kıbrıs’a 2000’den fazla vakıf kurularak, karşılıksız insanlığın hizmetine eserler yapılmış…
Kültür ve medeniyet tarihimizde bu kadar önemli olan Kıbrıs’ın kumar ve gayrı meşru şeylerle anılması karşısında Türkiye kamuoyu harekete geçmesi gerekiyor. Kıbrıs’ta ki tarih, kültür ve inanç turizminin gelişmesi ve kamuoyu oluşturmak için ilgili ve yetkililere büyük görev düşüyor.
HALA SULTAN TÜRBESİ’Nİ ZİYARET ETTİK
19-21 Haziran 2018 tarihileri arasında Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti-Diyanet İşleri Başkanlığı’nın daveti ile Kıbrıs’a gittik. Ardından özel izin alıp Kıbrıs Rum Kesimi’ne geçerek İslam ordularının 648 yılında Kıbrıs’a ilk çıktıkları Larnaka’da Hala Sultan türbesinde belgesel çekimleri gerçekleştirdik. Hristiyanlar için kutsal olan, İslam alemi tarafından da kabul edilen, mezarı Gazi Magosa’da olan Barnabas adına yapılan Karpaz Kilisesi’nde belgesel çekip araştırma yaparak tarihe not düşüp zamana noterlik yaptık…
DÜNDEN BUGÜNE KUZEY KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİ
Kıbrıs adası, 1571 yılında Osmanlı Devleti tarafından fethedildi. Adaya Anadolu’nun çeşitli bölgelerinden Türk nüfusu iskân edildi. Osmanlı Devleti’nin adaletli yönetimi sayesinde Kıbrıs’taki Türk ve Rumlar uzun yıllar barış içinde yaşadılar. Ada, 12 Temmuz 1878 yılında geçici olarak İngilizlerin eline geçti. İngiltere, Kıbrıs’ı 5 Kasım 1914 tarihinde tek taraflı olarak ilhak etti. Osmanlı Devleti, Birinci Cihan Harbi’ndan mağlup ayrıldığı için Kıbrıs konusunda bir şey yapamadı. Buradaki Rumları Yunanlılar da sürekli kışkırtıyordu. Bundan Yunanistan’a bağlanmak için çeşitli faaliyetler içine girdiler. Halkı kışkırtmak için Rum Kilisesi ve Papazları öncülük ediyorlardı.
KIBRIS’TA RUM VE İNGİLİZ OYUNU
15 Ocak 1950 tarihinde yine bir din adamı olan Başpiskopos Makarios, kilisede Rumlara bir halk oylaması yaptırdı. Rumlar halk oylamasına dayanarak Kıbrıs’ın Yunanistan’a bağlanması gerektiğini söylediler. Bunun üzerine Yunanistan 1952 yılında Birleşmiş Milletlere başvurarak Rumlara kendi kendini yönetme hakkının verilmesini istedi. Birleşmiş Milletlerdeki Türk delegesi aynı hakkın Türklere de verilmesini talep etti.
Yunanistan, 1954 yılında İngiltere’den adanın kendilerine bağlanmasını istedi. İngiltere bu isteği kabul etmedi. Rumlar istediklerini gerçekleştiremeyince meseleyi silah yoluyla çözmek için EOKA adlı terör örgütüne başvurdu. Bu örgüt Kıbrıs’ı Yunanistan’a bağlamak maksadıyla Türklere karşı sindirme faaliyetine girişti. EOKA, 1955-1958 yıları arasında yüzlerce Türk’ü katletmiş 33 köyü de yakıp yıkmıştır. Birçok Türk de yaşadıkları yerleri terk etmek zorunda kalmıştır.
Rumların bu saldırılarından sonra adadaki Türkler de teşkilatlanmışlar ve 1 Ağustos 1958’de Türk Mukavemet Teşkilatı (TMT)’nı kurmuşlardır.
RUMLARLA EŞİT HAKLAR ELDE ETTİK
Kıbrıs Türk’ü 11 Şubat 1959’da Zürih ve 19 Şubat 1959’da da Londra Anlaşmalarıyla Bağımsız bir Kıbrıs Cumhuriyeti için Rumlarla eşit statüde haklar elde etmiştir. Bu yapılan anlaşmalar sonucunda 16 Ağustos 1960 tarihinde Kıbrıs Cumhuriyeti kurulmuştur. Bu devlet Kıbrıs Türk ve Rum halkının eşit statülü, kurucu ortak olarak kurduğu bir cumhuriyet olmuştur. Ancak Cumhurbaşkanı Makarios, anayasada Rumlar lehine bazı değişiklikler yapmak istemiştir. Makarios’un amacı adadaki Türkleri bir azınlık statüsü ile Rum yönetimine bağlamaktır.
Makarios’un isteklerinin gerçekleşmemesi üzerine EOKA’cılar tekrar harekete geçerek adadaki Türkler’i katletmeye başladılar. Bu katliamda bir çok Türk, Rumlar tarafından öldürüldü. 103 Türk köyü de yıkıldı. 30 bin Türk yaşadıkları yerleri terk ederek göçmek zorunda kaldı. Türkiye Cumhuriyeti savaş uçaklarının, 25 Aralık 1963 günü Lefkoşa üzerinden ihtar uçuşları yapması sonucu Makarios, korkuya kapılarak ateşkes kararı aldı.
Rumların katliamları üzerine 27 Mart 1964 tarihinde B.M. adaya Barış Gücü gönderdi. Barış Gücü’ne rağmen Rum saldırıların durmaması üzerine Türkiye, Garanti Antlaşması gereği olarak 20 Temmuz 1974 Kıbrıs’a askeri müdahalede bulundu. Türk Silahlı Kuvvetleri kısa sürede adanın kuzey kısmına hâkim oldu.
KIBRIS TÜRK FEDERE DEVLETİ
13 Şubat 1975 günü bağımsız “Kıbrıs Türk Federe Devleti (KTFD)” kuruldu. Ancak bu devletin tanınmaması için Rum ve Yunanlılar Birleşmiş Milletler’e başvurmuşlardır. Birleşmiş Milletler, 13 Mayıs 1938 tarihinde KTFD aleyhinde bir karar alınca Türk tarafı üniter bir devlet kurmaya karar vermiştir. Yeni devlet yani Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, 15 Kasım 1983 tarihinde bağımsızlığını ilan etmiştir. Rauf Denktaş da cumhurbaşkanlığına seçilmiştir. 15 Kasım 1983’de bağımsızlığını ilan eden KKTC, Türkiye’nin 60 km güneyinde bulunan Kıbrıs adası üzerinde kurulmuştur. Yüzölçümü 3.377 km olan adanın yüzölçümünün %35’i KKTC’ye aittir.
KKTC’DE 8 TÜRK ŞEHİTLİĞİ VAR
Milli Savunma Bakanlığı tarafından yapılan açıklama da Azerbaycan dan sonra en fazla şehitlik KKTC’de bulunuyor. Yurt dışında en fazla Türk şehitliği 9 şehitlik ile Azerbaycan’da bunulurken, KKTC’de 8, Ukrayna’da 7 şehitlik bulunuyor. Biri Gazze’de olmak üzere İsrail-Filistin bölgesinde de toplam 6 şehitlik yer alıyor. Yunanistan’da 4, İngiltere, Suriye, Bulgaristan, Çek Cumhuriyeti ve Romanya’da da 3’er şehitlik var.
Türk askerinin, Myanmar’da ve uzun yıllar önce uğruna can verdiği Suriye, Libya, Yemen, İsrail ve Filistin gibi 21. yüzyılda hala sancıların dinmediği topraklarda da şehitlikleri bulunuyor. Türk şehitliklerinin bulunduğu diğer ülkeler şunlardır: Almanya, Arnavutluk, Avusturya, Bosna-Hersek, Estonya, Güney Kore, Hindistan, Irak, İran, İtalya, Japonya, Kosova, Letonya, Macaristan, Malta, Mısır, Polonya, Rusya, Sırbistan, Suudi Arabistan, Ürdün.
ŞEHİTLER FATİHE OKUYACAK ZİYARETÇİ BEKLİYOR
Kültür medeniyet ve zaferler tarihimizde Kıbrıs’ın çok ayrı yeri ve önemi var. Kıbrısın bir birinden önemli şehirlerini gezerken zaman durur tarihin derinliklerine yolculuğa çıkar Kıbrıs uğruna fedai can eden şehitleri hatırlarsınız. Kıbrısdaki sahabeyi kiram türbeleri Osmanlı şehitlikleri ve 1974 Kıbrıs barış harekatında şehit olan Mehmetçikler koyun koyuna yatmakta şehitleriniz Anavatandan Fatiha okuyacak ziyaretçi beklemekte.
GİRNE BOĞAZ ŞEHİTLİĞİ:
Şehitlikte, 20 Temmuz – 16 Ağustos 1974 tarihleri arasında gerçekleştirilen Kıbrıs Barış Harekatı’nda şehit olan subay, astsubay, erbaş ve erler ile mücahitler yatmaktadır. Boğaz Şehitliği’ne 1983 yılında 300 Türk Silahlı Kuvvetleri mensubu ve 26 mücahit şehit defnedilmiştir. Güvenlik Kuvvetleri Komutanlığı’nca 2001 yılında şehitliğin tamamı yeniden düzenlenmiştir.
GAZİMAĞUSUA CANBULAT ŞEHİTLİĞİ:
1974 yılındaki 1. ve 2. Barış Harekatı’nda Mağusa Muharebeleri’nde şehit olanlardan 28 şehit Canbulat Burcu yanında 1 Nisan 1968 yılında yapımına başlanan, 1 Ağustos 1968 yılında tüm zamanlarda şehit olanların anısına tamamlanan şehitler mabedinin yanındaki alana gömülmüş ve alanda yeni düzenlemelere gidilmiştir. Şehit mezarları yapılarak şu andaki görünümüne kavuşmuştur. Türk Şehitlerden 3’ünün naaşları da burada bulunmaktadır. Şehitlikte 3 çocuk, 7 kadın, 19 mücahit, 1 sivil ve 1 TSK mensubu er olmak üzere toplam 31 şehit yatmaktadır.
GAZİMAĞUSA ÇİFTE MAZGALLAR ŞEHİTLİĞİ :
1964 – 65 yılları arasında şehit olan ve düşman tehdidi nedeniyle surlar dışarısındaki mezarlığa defnedilemeyen şehitler Çifte Mazgal’da hazırlanan şehitliğe defnedilmişlerdir. Tamamı 4 şehit ve 1 çocuk mezarından oluşmaktadır. Çocuğun kimliği bilinmemektedir. 1964 yılında inşa edilmekle beraber 1998 ve 2003 yıllarında da restorasyon işlemleri tamamlanmıştır.
GİRNE DENİZ ŞEHİTLİĞİ:
1974 Kıbrıs Barış Harekâtı esnasında 21 Temmuz 1974 gününde Kocatepe Gemisi’nin batmasıyla şehit olan denizci personellerin anısına dikilmiş bir yapıdır. Anıtın yapımına 16 Ocak 1975 tarihinde başlanmış olup 27 Haziran 1975’te tamamlanarak halkın ve turistlerin ziyaretine sunulmuştur. Anıtın ön tarafında “Kıbrıs Barış Harekâtı Deniz Şehitleri Hatırasına” yazısı ve Deniz Kuvvetleri logosu yer almaktadır. Yapının arka yüzünde ise şehit olan toplam 68 subay, astsubay, erbaş/er ve sivil işçilerin isimleri yazılıdır. Tüm şehitlikler gibi burası da, destansı öykülerin kahramanlarına ait bir yapıdır.
GİRNE KARAOĞLANOĞLU ŞEHİTLİĞİ:
1974 Kıbrıs Barış Harekâtı’nda Kıbrıs’a bu bölgeden çıkarma yapan alayın komutanı Albay İbrahim Karaoğlanoğlu ile 7 subay, 5 astsubay ve 57 erbaş ve ere ait mezarların bulunduğu şehitliktir. Çıkartmanın yapıldığı bu noktaya ileriki zamanlarda da Karaosmanoğlu Şehitliği adı verilmiştir. Şehitliğin yer aldığı bölgede ek olarak bir de anıt yer almaktadır.
***
KKTC’DEN RUM YÖNETİMİNDEKİ GÜNEY KIBRIS’A NASIL GEÇTİK?
Kıbrıs’a ilk kez 1994 yılında Türk Metal Sendikası’nın daveti ile gitmiştim. Daha sonra Türkiye Gazeteciler Federasyonu ile iki kez daha gittim. Dördüncü kez Kıbrıs’tayım… Kaderin cilvesi olsa gerek, 24 yıl sonra yine mülkiyeti Türk Metal Sendikasına ait olan Girne’deki büyük Anadolu Otel’inde kaldık.
Otelin hemen karşısında KKTC tarihinde önemli yeri olan Nurettin Ersin Paşa adına yapılan muhteşem caminin önünden otobüslerle Güney Kıbrıs’a gitmek üzere yola çıkıyoruz…
RUM POLİSİ SIKI ÖNLEM ALDI
Lefkoşa Metehan Sınır Kapısı’ndan güvenlik kontrolünden geçerek, Birleşmiş Milletler adına görev yapan İsveç Büyükelçiliği yetkililerinin kontrolünde, Kıbrıs Diyanet İşleri Başkanlığı’nın organizasyonu ile Rum kesimine geçiyoruz.
Araçtan inmek yasak.
Otobüsümüzdeki Plakada yer alan T harfinin üzeri kapattırılıyor. Yoğun güvenlik önlemi içinde Larnaka’daki Hala Sultan türbesine doğru yola çıkıyoruz…
GÜNEY KIBRIS’TAKİ İLK İZLENİMLER
Lefkoşa’nın büyük bölümü Rum tarafında kalmış. Rum tarafı oldukça sakin olmasıyla dikkat çekiyor. Caddelerde az insan göze çarpıyor. Yüksek binalar yok. Araçlar yeni değil. Rüzgar santralleri sayesinde rüzgar enerjisinden yararlanıyorlar ama araziler tarıma elverişli değil. Her halinden Rum kesiminin ekonomik sıkıntı çektiği belli oluyor.
Bir saatlik yolculuğun sonunda, Akdeniz sahilindeki Tuz Gölü kenarında bulunan Hala Sultan Türbesi’ne ev sahipliği yapan Larnaka’ya geliyoruz.
Tuz gölü kenarında, Palmiye Ağaçları altında, elif misali minaresi ve Osmanlı Türk Mimarisi ile göz alıcı bir tabloyu andıran Hala Sultan Tekke ve Külliyesi, bugün minaresinin birisi yıkılmış Hala sultan tekkesi ve Külliyesi bizleri karşılayarak göz ve gönül ziyafeti sunuyor..
Bizler gibi Kuzey Kıbrıs’ın bir çok yerinden gelen yaklaşık 1000 Türkiye Türkü ile Hala Sultanı ziyaret edip birlikte öğle namazı kılınacak, kuran hatimleri ve Mevlit okunacak…
HALA SULTAN TÜRBESİ’NDEYİZ
Hala Sultan Külliyesi ve Tekkesi’nde görevli Şakir Alemdar Hoca bizleri karşılıyor. Ziyarete gelenler Hala Sultan Türbesi ve Dergahı’nda muhteşem manzara oluşturmuş. Hiç vakit kaybetmeden kamera ve fotoğraf makinemle külliye çevresinde belgesel çekimlerime başlıyorum.
Külliye içinde resmî kıyafetli Rum polisleri var. Rum polisinin gözü üzerimizde… Şakir hoca ile söyleşi yaparken, onların da bizi cep telefonu ile çekmelerine hiç aldırış etmiyorum.
Türbe, dergâhın içinde. Camiden geçerek türbeye giriyoruz. Türbenin dışardan da girişi var. Türbe, üstünde 15 tonluk yek pare taş altında. Hala sultan meftun bir çok rivayet anlatılıyor. Hala Sultan Tekke ve Türbesi’ni ziyarete gelenlerin yüzlerindeki coşku ve mutluluk görülmeye değer.
Ziyaret esnasında Kıbrıs’ta yaşayan bir çok Türk yanıma gelip Devr-i Alem belgesel programlarımızı televizyon ve sosyal medyadan izlediklerini söylüyor…
AKDENİZ’İN NURU HALA SULTAN KİMDİR?
Hicretin 28. yılında, Hazret-i Osman döneminde İslam Orduları ilk deniz seferini gemilerle Kıbrıs’a yaptılar. Bu ilk deniz savaşına, bazı sahabeler ve hanımları da iştirak etmiş ve “Hala Sultan” bu seferde şehit olmuştur.
Güney Kıbrıs’ın liman şehri Larnaka’nın “Memleha” olarak bilinen “Tuz Gölü”nün kıyısındadır. Hala Sultan olarak bilinen Ümmü Haram gerçekte peygamberimizin halası değildir. Peygamberimize büyükannesi Selma tarafından akrabadır ve sütannesi Halime’nin kız kardeşidir.
Bu nedenle kendisine teyze anlamında “halti” denilirdi, ifade zamanla Türkler arasında “hala”ya çevrilmiştir. Hala adı buradan gelmektedir.
Hazreti Osman zamanında büyük bir İslam ordusu ve gönüllüleri Trablus Şam’dan Kıbrıs’a hareket ettiklerinde, yaşının hayli ileri olmasına rağmen, kocası ile birlikte Hala Sultan da bu sefere katılır. İslam ordusu Larnaka bölgesinde ilerlerken Cenevizlilerin saldırısına uğrar, Hala Sultan attan düşer ve boynu kırılarak şehit olur ve oraya defnedilir.
İslam Tarihi bu seferler hakkında şu bilgiyi vermektedir: Müslüman donanmasının ilk hedefi Kıbrıs olmuştur. Anadolu, Suriye ve Mısır için gerek ticari ve gerekse stratejik bakımdan büyük bir önem taşıyan Kıbrıs’a 649 yılında ilk sefer yapılmış ve bu sefer neticesinde adanın Müslüman hakimiyetine geçmiştir.
Kıbrıs’ın Müslümanlar için maddi olduğu kadar manevi yönden de büyük bir önemi vardır. Eba Eyüyub el–Ensari Hazretleri, İstanbul’a ne büyük bir kıymet bahşetmişse Hala Sultan da Kıbrıs’a aynı şerefi kazanmıştır.
***
KIBRIS’A HAKİM OLANLAR, AKDENİZ’E SAHİP OLUR
Kıbrıs adasına hakim olanlar, Akdeniz’e sahip olur. Tarih boyunca Kıbrıs, dünya gündeminde olmuştur. Uğruna savaşlar yapılmış, mücadeleler verilmiştir. Bugün bile birçok ülke, Kıbrıs adası çevresinde doğal gaz aramaktadır.
Akdeniz’de Sicilya ve Sardunya adalarından sonra üçüncü büyük ada olan Kıbrıs, İslam medeniyeti ve Hristiyan dünyası arasında sürekli gerginlik konusu olması, Kıbrıs’ın kutsal bölgelere giden Haç yolları üzerinde olmasından kaynaklanmaktadır.
Yıllarca Kıbrıs’a hakim olan Katolikler, hac vazifesi için kutsal topraklara giden Müslümanlara zulüm yapmış, Kudüs’e giden Ortodoks Hristiyan mezhebine mensup kendi dindaşlarını bile soymuşlardır. 1571’de Katolik Hristiyanların zulmünden kurtulmak isteyen Ortodokslar, Osmanlının Kıbrıs adasını fethetmesine yardımcı olmuşlardır.
TARİHİ LARNAKA ŞEHRİNDEYİZ
Peygamberimizin Halasının türbesinin bulunduğu Larnaka, her bakımdan stratejik bir öneme sahip. İngilizler, Akdeniz ve Ortadoğu’yu buradaki askeri üslerinden kontrol ediyor. Oysa Birinci Dünya Harbi’ne kadar Larnaka açıklarından geçen Osmanlı gemileri top atışları ile Hala Sultanı selamlıyordu.
Bugün Kıbrıs Barışına katkı sunması için İsveç Büyükelçiliği’nin öncülüğünde Hala Sultan Türbesi’nin yılda üç kez de olsa ziyarete açılması Kıbrıslı Türkler tarafından büyük sevinçle karşılanmıştı. Biz de Devr-i Alem programı olarak gerçekleştirdiğimiz Hala Sultan ziyareti ile bu sevince ortak oluyor, ziyaret sırasında yetkililerden bilgiler alıyoruz.
KKTC Diyanet İşleri Başkanı Talip bey, “Türklerin Hala Sultan’ı ziyareti karşılığında, Kıbrıs’taki Rumların Türk tarafında bulunan Karpaz’daki Kilise’yi ziyaret etmelerine izin veriliyor.” dedi.
Hala Sultan Dergah ve Camisi İmam Hatibi Şakir Alemdar, bizlere Hala Sultan Külliyesi’ni gezdirerek, Cuma günleri camide namaz kılındığını, cemaate yemek ikram ettiklerini açıkladı. Devr-i Alem Belgesel TV programı olarak Hala Sultan’daki ziyaretçi coşkusunu doya doya yaşayarak, belgesel çekme imkanı buluyoruz.
HALA SULTAN TÜRBESİ’NE VEDA VAKTİ
Buradan ayrılırken binlerce yıllık Kıbrıs tarihini hatırlıyor, adadaki Türk İslam medeniyeti döneminde yaşanan güzel günleri düşünüyorum.
Osmanlı adada kaldığı süre içinde, 2000’den fazla vakıf kurup bölge halkına karşılıksız hizmet etmişti. Bugün Türkiye, Toros dağlarından adaya hayat verecek suyu getirerek ayni vakıf misyonu yaparken, Yunanistan, Amerika ve İngiltere adayı sömürüyor.
Larnaka’dan Kuzey Kıbrıs’a dönmek üzere otobüslerle yola çıkarken, gönlümüz İslam’ın Kızıl Elma’sı Larnaka’daki Hala Sultan türbesinde kalıyor…
LARNAKA ŞEHRİ VE ÖNEMLİ ESERLERİ
Hala Sultan’a ev sahipliği yapan Larnaka; zaman içinde Asurlular, Mısır, Persler, Büyük İskender, Romalılar ve Bizanslıların eline geçer. Bizans yönetimindeyken birçok kez Müslümanlar tarafından ele geçirilir.
İngiliz Kralı Arslan Yürekli Richard’ın sonra da Tempelier’lerin ve Lusignan’ların yönetimine geçti. Lusignanlar zamanında Memlukluler tarafından alınarak vergiye bağlandıktan sonra 1489’da yeniden Venediklilere verildi. Şehir, Osmanlılar tarafından 3 temmuz 1570’den alındı. Bundan sonra ticaret gemilerinin uğradığı, yabancı konsoloslukların bulunduğu önemli bir şehir oldu. Kıbrıs, 1878’de İngiliz egemenliğine girdi. Kıbrıs, cumhuriyet kuruluncaya kadar İngiltere’de kaldı. Şehirde Osmanlı döneminden kalma bir çok vakıf eseri bulunmaktadır.
Hala Sultan Tekkesi, Larnaka’nın yakınında ki Tuz Gölü’nün batı kıyısında Hz. Muhammed’in halası Ümmül Haram’ın şehit düştüğü yerde yaptırıldı. Daha sonra da Kıbrıs Valiliği’nde bulunan Seyyid Emin Efendi tarafından mezarın yanına bir cami yaptırıldı.
Seyyid Ahmet Cami, Kıbrıs muhassıllarından Seyyid Ahmet Ağa tarafından yaptırılmış, 1959’da onarılmıştır. Limasol Kalesi, 1625 yılında yaptırılmıştır. Günümüzde Larnaka Müzesi olarak kullanılmaktadır.
Şehirde yukarıda ki yapılardan başka Ebubekir paşa tarafından 1745 yılında yaptırılan su kemerleri ve Türabi Tekkesi de bulunmaktadır. Larnaka bugün Kıbrıs Rum yönetiminde, Akdeniz kıyısında bir liman ve Osmanlı Türk şehridir.
***
KKTC VAKIFLAR GENEL MÜDÜRÜ İLE SÖYLEŞİ
Belgesel tadında Kıbrıs’ta kültür ve tarih turumuz tüm hızı ile devam ediyor. Girne’den sabah erken yola çıkıp Kıbrıs’ta Türk-İslam tarihinin manevi tapu senetlerinin bulunduğu Lefkoşa’da Kıbrıs Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne geliyoruz.
Evkaf İdaresi Genel Müdürü Prof. İbrahim Benter ile söyleşi yapıyoruz. Genel Müdür Benter Devr-i Alem kameralarına çok önemli bilgiler veriyor. Kıbrıs’ta vakıf medeniyetini yaşatmak ve vakıf mallarını korumak için çok güzel çalışmalar yapıldığını öğrenmenin mutluluğu içindeyiz. Genel müdür bizlere birçok bilgi ve belge vererek, “Osmanlı döneminde Kıbrıs adasında kurulan 2000 binden fazla vakıfla insanlığa hizmet verilmiş. Biz bu vakıf mallarını tespit ederek kültürümüze kazandırıyoruz.” diyor.
YUNUS EMRE ENSTİTÜSÜ’NDEYİZ
KKTC Yunus Emre Enstitüsü’ne geliyoruz. Türkiye’nin adadaki çok önemli ve başarılı kurumlarından olan enstitünün müdürü Hüseyin Şahin Bey bizlere çalışmalar hakkında bilgi veriyor. Hüseyin Beyle Lefkoşa’nın kalbinin attığı Selimiye camisinin yanı başındaki Mimari güzelliği ile göz dolduran enstitü binasında söyleşi yapıyor, Kıbrıs’la ilgili önemli bilgiler alıyoruz.
LEFKOŞA’DAN GAZİMAGOSA’YA GİDİYORUZ
Vakit kaybetmeden yola çıkıp önce Gazi Magosa’da Kıbrıs’ın fetih sembolü Lala Mustafa Paşa Camii, Namık Kemal Evi ve Kıbrıs’ın manevi mimarlarından Kutup Osman Türbesi’ni ziyaret ediyoruz. Birinci Dünya Harbi’nde İngilizlerin eline esir düşerek Kıbrıs’ta tutsak edildikleri kamplarda şehit olan Mehmetçiklerin mezarlarında Fatiha okuyarak, Kıbrıs’ın en uç noktası Zafer Burnu ve Dipkarpaz’a gidiyoruz.
Karpaz’da Rumlar için kutsal kabul edilen kilise ve papaz okulunun olduğu yer, aslında İslam askerlerinin adaya çıktıkları ilk yerlerden birisi. Koruma altındaki eşekleri ile tanınan bu yer de çok sayıda sahabe mezarının olduğu maalesef bilinmiyor.
Uzun bir yolculuk yaparak, verimli araziler, muhteşem koylar ve dünyaca ünlü altın kum plajlarından geçerek geldiğimiz Karpaz’da serbestçe sokaklarda dolaşan eşekler dikkatimizi çekiyor. Doğaya terkedilen ve 130 kilometrelik bir alanda yaşayan eşekler, yıllar içinde çoğalmış, sayıları binlerle ifade ediliyor. Eşekler özellikle adanın en doğusunda yer alan Zafer Burnu’nun güneyindeki Apostolos Andreas Manastırı çevresinde yoğunlaşıyor.
Bölgeye büyük ilgi gösteren Rumlar, kilise ve ruhban okulunu tamir ettiriyor. Rehberimiz Ertuğrul Bey’den Kilisenin altında sahabe mezarlarının olduğu bilgisini alıyoruz. Sahabe mezarlarını kiliseden geçerek 1950 yılına kadar ziyaret edildiğini öğreniyoruz. 1959’da Kıbrıs Cumhurbaşkanı Makarios’un emri ile kapıların kapatılıp, ziyaretin yasaklandığını öğreniyoruz. Kilisedeki papazla görüşüp çekimler yapıyoruz.
Kıbrıs’ın en uç noktası Zafer Burnu’nda dalgalanan Türk ve KKTC bayraklarımız, koruma altındaki yaban eşekleri ve sahillerin ihtişamlı güzelliğin belgesel görüntürülerini çekip Sahabe-i Kiram mezarlarının da bulunduğu kilise altından çıkan kutsal sudan içiyoruz ve Girne’ye dönmek üzere yola çıkarıyoruz. Kuzey Kıbrıs’ın tarih kültür ve inanç turizmine önem verilerek kalkınacağına inanıyorum…
GİRNE’DE OSMANLI TÜRK VAKIF ESERLERİ
Beşparmak Dağları’nın yaklaşık 750 metre yüksekliğindeki iki uçlu sivri tepesi üzerinde, stratejik önemi olan Boğaz geçidinin üst başında ki St. Hilarion adlı kalesiyle ünlü olan Girne, İslamiyet’in doğuşundan sonra karaya çıkan Müslümanların kumandanı Hz. Ömer şehit olmuş, burada altı arkadaşı ile birlikte bir mağaraya gömülmüştür.
Daha sonra 11. yüzyılda Bizanslılar, ardından da Selçuklu Türklerinin egemenliğine giren şehir, 13. yüzyıl başında Kıbrıs, Lusignanların egemenliğine geçince, şövalyeler kaleyi oldukça kuvvetlendirdi. Osmanlı Devleti’ne 14. yüzyılın ikinci yarısında katılan şehrin kalesi, Türklerce desteklendi. 1844’de onarımdan geçirildi.
Girne ve kazasında Osmanlı döneminde Cafer Paşa Cami, eski Türk eserlerinden birisidir. At nalı biçiminde Girne Limanı’nın arka tarafında bulunan bu iki katlı caminin güzel minaresi Girne Limanını süsler. Girne Kalesi’nin girişinde ki koridorun ucunda Cezayirli Sadık Paşa’nın mezarı vardır. Ayrıca Girne’deki vakıf eserleri arasında Yazıcızade Mescidi’nin ismi de anılabilir. Girne halen KKTC yönetiminde liman şehridir.
***
SAHABELER DİYARI KIBRIS
Kıbrıs’a 1994 yılında Türk Metal Sendikası’nın daveti ile gelmiş, Sendika’nın Girne’deki Büyük Anadolu Oteli’nde kalmıştım. 24 yıl sonra kaderin cilvesi, KKTC Diyanet İşleri Başkanlığı’nın daveti ile geldiğim Kıbrıs’ta Genç TV’nin Sahibi Ertan Birinci tarafından işletilen aynı otelde Ertan Beyin misafiri olarak kaldım. Girne’de Nurettin Paşa Camisi yanındaki bu oteli, kültür turu için Kıbrıs’a geleceklere tavsiye ederim.
GİRNE’DE HZ. ÖMER TÜRBESİ
Kıbrıs yarımadasının en önemli dini ziyaret yerlerinden biri de Hz. Ömer Türbesi’dir. Girne şehir merkezinden yaklaşık 4-5 kilometre Doğu’da bulunan Türbe; Çatalköy mevkisinin deniz kıyısında kayalık bir arazide yer almaktadır. Oldukça sessiz ve sakin bir yerde bulunan Hz. Ömer Türbesi ziyaretçilerini burada beklemektedir.
Hz. Ömer Türbesinde bulunan kişiler, Emevi Halifesi döneminde M.S. 647 senesinde gerçekleşen İslam akınları esnasında, Muaviye ordusu komutanlarından biri olan Hz Ömer ve altı arkadaşı, bu bölgede şehit düştükleri için, yine bu bölgede yer alan mağaraya gömülmüşlerdir.
Osmanlıların Kıbrıs yarımadasını ele geçirmesinden sonra, bu mağaradaki 7 İslam Mücahidine ait olan kemikler, gömüldükleri yerlerden çıkarılarak, günümüzde Hz. Ömer Türbesi olarak bulunan yere defnedilmiştir ve aynı zamanda buraya türbe ve mescit yapılmıştır.
Bazı yazarların ve kişilerin düşüncelerine göre Hz. Ömer Türbesi, Kıbrıs’ta İslamiyet’i pekiştirmek ve yaygınlaştırmak adına Makam Türbesi olarak yaptırıldığı düşünülmektedir.
Son olarak Hz. Ömer Türbesi; 1963 yılında gerçekleşen Rum saldırıları ile harap olmuş ve askeri bölge olarak ilan edilen bu bölgeye Türklerin ziyareti yasaklanmıştır. Bu gün Girnedeki sahabeyi kiram dan Hz Ömer Türbesi nin bulunduğu bölge Türkiye tarafın dan çevre düzenlemesi ve bir cami yapılıyor
LEFKOŞA’DA KIRK SAHABE TÜRBESİ
Tekke, Lefkoşa’nın doğusunda, Ercan Havaalanı yakınlarında yer alan Kırklar köyü civarında yer alır. Türbe bölümü taştan, diğer bölümleri kerpiçten inşa edilmiştir. Tekke yapısı mescit, türbe ve tekke odalarından oluşmaktadır. Mescit 1816 yılında inşa edilmiştir. Diğer yapıların inşa tarihi hakkında bir bilgi yoktur. Günümüzde mescidin tavanı çökmüş, diğer binalar ise tamamen çökmüş durumda olan tekke restorasyon görmektedir. Söz konusu restorasyon çalışmaları sırasında yapılan kazılarda mozaik döşeli bir taban açığa çıkarılmıştır. Alandaki kazı çalışmaları bu keşfin ardından durdurulmuş olup söz konusu kalıntıların bir Bizans kilisesine ait olduğu düşünülmektedir.
Peki, Sahabe kabirleri nasıl bulundu? En çok bilinen rivayet şu:
Çevre köylerin çobanları buralarda hayvanlarını otlatırken bu bölgedeki çimenlerin hep yeşil olması ve hayvanların burada otlanmaması dikkatlerini çeker. Neden böyle olduğunu merak ederler ve çevredeki köylüler bu bölgeyi kazarlar ve kabirleri bulurlar. Başka bir versiyonda adayı fetheden Türkler buralarda sahabe kabirleri olduğunu bilir. Araştırırlar ve bölgedeki çobanlara farklı bir şey görüp görmediklerini sorarlar. Çobanların dikkatlerini çeken bu durumu söylemesi üzerine de hemen kazarlar ve mezarı bulurlar. Hatıralarına hürmeten de eski bir Bizans kalıntısına benzeyen bu mekana defnederler. Son yıllarda yapılan araştırmalarda bazilika olabileceğine dair bir takım işaretler bulundu. Bu yarı karanlık, yer altı ibadet yerinin bulunan sahabeler için mezar olarak uygun bir mekan olduğunu düşünülmüş ve buraya defnedilmiş.
Rivayete göre İslam ordularından kırk kadar sahabe buraya geldiklerinde ani bir gece baskını ile şehit edilirler ve iki çukur kazılıp içine atılırlar. Daha sonra bu sahabelerin 17’sinin mezarı topluca, yirmi üçünün ise ayrı ayrı kazılır ve yeniden defnedilir. Artık burası Kırklar Türbesi adıyla anılacaktır. Mezar taşları yazılı olmadığı için merhumların kim oldukları bilinmiyor. Ancak buranın bir makam türbesi olduğunu düşünen araştırmacılar da var. Bazılarına göre kırk derviş, bazılarına göre otuz dokuzu Müslüman biri Hristiyan Allah kırk sevgili kulu. Doğrusunu Allah bilir, diyelim ve geçelim.
LEFKOŞA’DA OSMANLI MEDENİYETİ
Uzun süre Roma İmparatorluğu’nun önemli kentlerinden olan şehir, 1192-1489 yıllarında Lusignanların yönetiminde kaldı. Bu arada, ulaşım bakımından önemli olmasından dolayı zamanla gelişti, Cenovalılar (1373), Memlüklüler (1426) tarafından da yağmalandı. 1489’da Venediklilerin hükmü altına girdi. Lefkoşa’yı Lala Mustafa Paşa komutasındaki Türk ordusu ile fethetti (9 Eylül 1570). Burası Kıbrıs Beylerbeyliği’nin merkezi yapıldı ve ilk Beylerbeyi olarak Avlonya Sancak Beyi Muzaffer Paşa atandı. Lefkoşa’daki Büyük Han, fetih yılında Muzaffer Paşa tarafından 14. yüzyıl Osmanlı kervansarayları örnek alınarak inşa ettirildi. Şehrin otel ihtiyacının karşılanması, ticaret faaliyetlerinin yürütülmesi amacıyla meydana getirilen, daha çok Alanyalı tüccarları barındırdığı için “Alanyalılar Hanı” da denilen Büyük Han, ortasında şadırvanlı bir mescidin yer aldığı geniş bir avlu etrafında sıralanmış, alt katları ahır veya depo, üst katları ticarethane veya otel odası olarak çift katlı bölmelerden ibarettir. Şehir, 19. yüzyılda da bir ticaret merkeziydi. Burada kahve çekmek ve satmak, tahmis mukataasına ait iken, dışarıdan ve kahvehanelerde kahve dökerek satılıp mukataa variatı azaldığından yasaklanmıştı (1816). Ayrıca burada yaşayan Hristiyan halkının Muhassıl Ali Ruhi Efendi’ye oldukça yüklü borçları bulunmaktaydı. Zorla elde edilen bu borç senetleri bir Hatt-ı hümayunla iptal edilmiş ve borçlular, borçlarından affedilmişlerdi (1830).
LEFKOŞA’DA OSMANLI VAKIF ESERLERİ
İngilizler, 1878 yılına kadar Osmanlı yönetiminde bulunan Lefkoşa’ya Osmanlı Devleti’ni Rusya’ya karşı koruma bahanesiyle ayak bastılar. Kıbrıs’ı 1914’te ilhak ettiler ve bunu 1923 Lozan Antlaşması’yla Türkiye’ye kabul ettirdiler. Daha sonra Türk yönetimine geçen şehir, halen Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin başkentidir.
Şehirde Osmanlı dönemine ait birçok yapıya rastlanmaktadır. Bayraktar Camii’nin yapımı 1570 yılına rastlar. Bu cami, ilki 1962 yılında olmak üzere iki kez Rumlar tarafından bombalanmıştır. Türkler 17. yüzyılda şimdi Türk Müzesi olarak kullanılan Mevlevi Tekkesini inşa etmiş, 17-18. yüzyıl arasında dini ve hukuki bilgilerin öğretildiği beş medrese açmış, 19. Yüzyıl başlarında II. Mahmud tarafından Selimiye Camii karşısındaki kütüphaneyi yaptırmış, 1845’te kiliselerden biri Arap Ahmed Paşa Camii haline sokulmuş, şehrin su ihtiyacını karşılamak üzere tesisler meydana getirilmiş, Kanlıdere’nin etrafına gerekli bend yapılarak su taşkınları önlenmiş (1876), 1844 yılında ise Lefkoşa Kalesi’nin onarımı gerçekleştirilmiştir.
Cezayir-i Bahr-i Sefid vilayeti, Kıbrıs Adası sancağına bağlı kaza olan Lefkoşa’nın Feneromeni Mahallesi’ne ve Afesli Mahallesi’ne Meryemana adlı birer Rum kilisesi yaptırılmıştır (1870).
OSMANLI MEDENİYETİ’NDE LEFKE
Osmanlının Temmuz 1570’deki Kıbrıs seferi sırasında Venedik yönetimine karşı Lefke halkı ayaklandı. Venedikliler bu ayaklanmayı bastırdı. Osmanlı yönetimi sırasında kasaba imar edildi. Anadolu’dan gelen halk buraya yerleştirildi. 19. yüzyılda Girne ilçesine bağlı bir sancak oldu. Kıbrıs Adası, 4 Haziran 1878’de İngiltere’ye devredilince de bucak olarak kaldı. Kıbrıs, 16 Ağustos 1960’de bağımsız bir cumhuriyet olunca başkent Lefkoşa’da bir kasaba oldu. Lefke bugün, Kıbrıs Adası’nın kuzeybatısında, Omorfo Körfezi karşısında, halkın çoğunluğu Türk olan bir kasabadır.
***
LİMASOL, GAZİ MAGOSA VE BAF’DA OSMANLI İZLERİ
KKTC’nin medeniyet tarihimizdeki yeriyle ilgili yazı serimize bugün Kıbrıs’ın üç şehriyle veda ediyoruz. Kültür ve medeniyet tarihimizde önemli izleri olan Limasol, Gazi Magosa ve Baf’da yaptığımız araştırmaları sizlerle paylaşıyorum.
Kıbrıs Adası’nın güney bölgesinde önemli bir liman olan Limasol, MÖ IX. yüzyılda Fenikeliler, sonraları Asurlular, Mısırlılar, Persler, Büyük İskender, Ptolemaioslar, Romalılar ve Bizanslıların egemenliğinde kaldı. 1191 yılında İngiliz kralı Arslan Yürekli Richard’ın eline geçti. Son olarak Lusignanların yönetimine giren Limasol, Kıbrıs’ın fethiyle birlikte 2 Temmuz 1570’te Osmanlı İmparatorluğu egemenliğine girdi. Uzun bir süre Türk hakimiyetinde kaldıktan sonra, 1878’de İngiliz hakimiyetine girdi. 1960’da Kıbrıs Cumhuriyeti kurulunca, cumhuriyete bağlı bir şehir oldu.
Osmanlı yönetiminde, şehirde birçok Osmanlı dönemi yapılarına rastlanmaktadır. Bunlardan Mesten Ağa tarafından 1899’da yaptırılan Cami-i Kebir, Köprülü İbrahim Ağa tarafından 1906’da yaptırılan camii sayılabilir.
Şehrin en önemli stratejik noktalarından biri ise kalesiydi. Önce Bizanslılarca, daha sonra onun üzerine Lusignanlarca yaptırılan bu kale, Kıbrıs Valisi Venedikli Francesko Bragadino tarafından 1525 yılında tahrip edildi. 1844 yılında Osmanlı yöneticilerince onartıldı. Bugün müze olarak kullanılmaktadır.
Şehrin ticaret hayatında önemli bir yeri olan limanı ise yine Osmanlı döneminde, 1859 yılında yapıldı. Bu yapılardan başka Hasan Ağa tarafından yaptırılan mescit, 1847 yılında Hüseyin Paşa tarafından yaptırılan polis binası da Osmanlı dönemi yapılarındandır. Limasol’da yaşayan Rumlar içinse, 1875 yılında Katolik kilisesinin yapımına, Osmanlı hükümetince izin verilmiştir.
BAF’DA OSMANLI VAKIF ESERLERİ
Yunan mitolojisi, “Tanrıların gönlünde tatlı arzular uyandıran, gelip geçen insan nesillerine ve kararlarla denizlerin beslediği bütün canlılara boyun eğdiren Kıbrıslı tanrıça Afrodit’in Baf kıyılarında deniz köpüklerinden vücut bulduğunu” söyler. Yunan göçmenleri tarafından Baf’ta Aşk Tanrıçası Zühre’ye ait olan bir büyük mabet bulunmaktaydı. Kıbrıs Adası’nın kuzeybatı kıyısında bulunan Baf, Osmanlı döneminde muhassıllar aracılığıyla yönetilen 1500 nüfuslu bir kasaba idi. Kıbrıs’ın Osmanlı egemenliğine girmesinden sonra buraya Hafız Ahmet Paşa tarafından 1592 yılında bir kale yaptırıldı. Daha sonra buradaki kilise, Cami-i Kebir adıyla camiye çevrilerek ibadete açıldı.
Yunan ihtilalinden sonra bazı isyancılar da buradan ayaklanmayı desteklediler. Kazada meydana gelen ayaklanmalarda Nemçe Konsolos Vekili, isyancılar tarafından katledildi. Bunun üzerine harekete geçen Osmanlı Padişahı, Hatt-ı Hümayun göndererek, olayların araştırılmasını ve konsolos vekilinin öldürülme sebebinin tahkikini emretti.
Osmanlı İmparatorluğu döneminde kaza, birçok İslami yapılarla süslenmiştir. Bunlardan 1967’de yıkılan Yeni Camii, Musalla Tepesi Camii, Hasan Ağa Tekkesi, Yeni Camii Hamamı, Hasan Ağa Tekkesi Hamamı, Osmanlı Çeşmesi Hamamı önemli yapılardır. Bu yapılar kesme taşlardan yapılmış, çoğu metruk ve yarı yıkık durumdadır. Bu yapıların dışında Baf’da pek çok Osmanlı hamamı ve çeşmelerinin kalıntıları da vardır. Kazaya bağlı Termonos Köyü’ndeki Rum Ortodoks Kilisesi harap olduğundan 1860 yılında Osmanlı Hükümetinin izniyle yeniden inşa edilmiştir.
MAGOSA’DA OSMANLI İZLERİ
Adını “kumla saklı” veya “kumla boğulmuş” anlamına gelen Ammokkostos’tan aldığı ileri sürülen şehir, 274 yılında kuruldu. Orta Çağ’da önemli işlek ticaret merkezlerinden biriydi. 1374’te Cenevizlilerin, 1489’da da Venedik Cumhuriyeti’nin yönetimine girdi.
Magosa’nın Osmanlı Devleti’nce fethi, Kıbrıs’ın Türkler tarafından fethinin son bölümünü oluşturur. Limasol, Larnaka, Lefkoşa’nın fethinden, Girne ve Baf’ın kendiliğinden tesliminden sonra olmuştur. Şehir 18 Eylül 1570’te Osmanlı kuvvetleri tarafından, denizden ve karadan olmak üzere kuşatıldı. Önce şehrin teslimi istendiyse de olumlu cevap alınamadı. Lala Mustafa Paşa, 17 Nisan 1571’de, orduya büyük bir resmi geçit yaptırarak, siper, tabya, hendek yapımı işine girişti. Tabyaların karşısına uygun yerlere 74 top yerleştirdi. Toplar, şehri dövmesine rağmen şehre girilebilecek delik açılamıyordu. Sonunda lağım faaliyetlerine girişildi. 21 Temmuz 1571 günü duvarlardan birinde büyük bir delik açıldı. Türk askerleri, önlerinde bulunan bir tabyayı zapta muvaffak oldular. 1 Ağustos 1571 sabahı Venediklilerin teslim olduklarını bildiren beyaz bayrakların surlar üstünde dalgalandığı görüldü. Yapılan teslim şartlarından sonra, 7 Ağustos’ta şehre girildi. Bundan sonra Türkler yönetiminde Kıbrıs Beylerbeyliği’ne bağlı bir sancak merkezi oldu. Şehir, 1735’te meydana gelen büyük bir yer sarsıntısıyla yıkıldı. Bazı Osmanlı devlet adamları ve ediplerin, Magosa zindanlarına hapsedilmesi, şehre ayrı bir özellik kazandırmıştır. Nitekim, Namık Kemal’de 1873’te burada tutuklu kalmıştır. 1878’de İngilizlere bırakılan şehir, 1960’da Kıbrıs Cumhuriyeti’nin bir şehri oldu.
1881’de 3 bin 367 nüfusa sahipti. Magosa’daki mimari yapılar arasında camiler, kiliseler ve kale yer alır. Başlıcaları: Ayios Yeorgios Kilisesi’nden çevrilen Buğday Camii (Sinan Paşa Camii)’nin bahçesinde 28. Mehmet Çelebi’nin mezarı bulunmaktadır. Lala Mustafa Paşa Camii, 1312 yılında Ayios Nikolaos Kilisesi olarak yapılmış, 1571 yılında Lala Mustafa Paşa tarafından camiye çevrilmiştir. İşlemeli üç kapısı bulunan camideki minare, bir Türk eseridir. Magosa’nın alınmasından sonra bu cami, 1954’te Lala Mustafa Paşa Camii adını aldı. 16. yüzyılda kilise olarak yapılan Stavros Kilisesi’nden camiye çevrilen Debbağ Camii de harap durumdadır.
MAĞOSA DA CANBULAT BEYİN TÜRBESİ
1571 yılında Türklerin şehri almak üzere yaptığı saldırıda şehit düşen Canbulat Bey için yaptırılan “Canbulat Türbesi”, bugün Kıbrıs’ta Magosa Türkleri tarafından ziyaret yeri haline getirilmiştir. Türbe, Hala Sultan’dan sonra Türklerin en büyük ziyaretgahıdır.
Kutuposman Tekkesi, Halvetiye Tarikatı mensuplarından Kutup Osman Efendi için Kıbrıs Muhassılı Seyit Ahmet Ağa tarafından 1738’de yaptırılmıştır. II. Abdülhamit devrinden onarım görmüştür.
Sultan Abdülmecid döneminde, 1844 yılında Magosa Kalesi onarıldı. Sultan Abdülaziz döneminde kale, ikinci bir onarım daha gördü (1866). Aynı devirde Magosa kazasının Mesarina nahiyesine su getirildi (1870). Kasabadaki çeşme ve köprü V. Murat döneminde onarıldı (Mayıs 1876). II. Abdülhamit devrinde ise kasabada gömülü bulunan Osman Efendi’nin türbesi ve mescidi onarıldı (1887).
KIBRISA VEDE EDERKEN
Bugün Kıbrıs’ta son günüm. 1974 yılı Barış Harekatı’nda şehit olan 500 Mehmetçiğimizin ruhu için Fatiha okuyarak, Beşparmak Dağları’ndaki Barış Harekatı’nda kalan dağın zirvesindeki anıt tankın ilk kez belgesel görüntülerini çekerek Kıbrıs’a veda ediyoruz.
24 yıl önce Kıbrıs’ın Değirmenlik beldesi ile Gebze’nin kardeş şehir olmasına vesile olup o dönem yayınladığım Körfez Dergisi’nde Kıbrıs’a maddi ve manevi yatırım yapılmasını yazdım. 24 yıl önce merhum Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş ve Başbakan Hakkı Atun’la görüşerek yazdığım Körfez Dergisi’nin köprülerini sizlerle bu gün burada paylaşıyorum.
Kıbrıs’la ilgili daha önce Kıbrıs Barış Harekatı’nın canlı şahitleri Dönemin Başbakan Yardımcısı merhum Necmettin Erbakan ve Rauf Denktaş’la ayrı ayrı görüşüp iki ayrı belgesel program çekmiş ve Devri Alem belgesel programımızı bir çok TV kanalında yayınlamıştık. Bu belgesellerle Barış Harekatı şehitliklerimizi tanıtmış, şehitlerimize vefa borcumuzu ödemiştik.
Son Kıbrıs ziyaretimizde Kıbrıs’la ilgili daha kapsamlı araştırma yapıp belgesel çekerek Kıbrıs’ta kültür, tarih ve inanç turizminin önemine dikkat çekmeye çalışıyorum. Kumarcılar ve gayrı meşru işler için Kıbrıs’a gidenler kadar, kültür ve inanç turizmine meraklı olanlarda Kıbrıs’a gitmeli. Güney Kıbrıs Rum kesiminde olduğu gibi Kuzey Kıbrıs’ta da kumar yasaklanmalı, Kıbrıs’a kültür turları teşvik edilmeli.
Adını Barış harekâtı şehidimizden alan Ercan Hava limanından Kıbrıs’a veda ederken Kıbrıs’ta asırlarca yaşanan, Türk İslam tarihi gözlerimin önünden geçiyor. Bugün adını bile unuttuğumuz Rum bölgesindeki Osmanlı vakıf şehirleri Larnaka, Baf, Limasol ve Lefkoşa’da yaşanan ihtişamlı tarihi hatırlıyorum. Ve Girne, Erenköy, Gazi Magosa’daki şehitlikler ve tarihi eserleri düşünüp Kıbrıs’a neden önem vermediğimizi sorguluyorum.
Elveda sahabeler, şehitler ve gaziler diyarı Kıbrıs. Söz veriyorum seni unutmayacak, 24 yıl değil, ömrüm oldukça seninle ilgili araştırmalar yapmaya, yazılar yazmaya ve belgeseller çekmeye devam edeceğim…
Yazan: İsmail KAHRAMAN
Araştırmacı Gazeteci ve Belgesel Yönetmeni
belgeselciismail@gmail.com
04 Nis 2024 0
27 Kas 2023 0
27 Eyl 2023 0
29 Ağu 2023 0
AK Parti İzmit İlçe Başkanı Halil Güngör Dokuzlar, Milli İrade Meydanını eleştiren İYİ Parti İzmit İlçe Başkanı Halim Tamyüksel’e cevap […]
Ülkenin çökmüş sendikacılığının içinden doğan ve kurtarıcı gözüyle bakılan sendikası Hürriyetçi Eğitim Sen ülkenin kanayan yaralarına merhem olmaya devam ederken […]
İnegöl’de çok daha riskli bölgeler öylece dururken, Devlet Hastanesi karşısındaki merkezi bölgedeki konutların bulunduğu alanın apar topar kentsel dönüşüm uygulama […]
15 Haziran 1928’de Atatürk ile görüşen Gerard Vissering’in uzun çalışmalar sonucunda hazırladığı rapor ve tüzük yüz yıla yakın bir zaman […]
İYİ Parti Bursa Milletvekili Selçuk Türkoğlu, inşaat çalışmaları tamamen duran Ali Osman Sönmez Çekirge Devlet Hastanesi sorununu Meclis gündemine taşıdı. […]
Ağustos’taki Vatan Hilmi Özden Ağustos ayı; şanlı tarihimize zaferler ayı olarak geçmiştir. Müslüman Türk Milleti 26 Ağustos 1071 yılında Malazgirt […]
TBMM Sağlık Komisyonu Üyesi CHP Kocaeli Milletvekili Prof. Dr. Mühip Kanko, Türkiye’de sağlık politikalarındaki geri adımları ve yanlış kararları […]
Sabit ve dar gelirli vatandaşlar için TOKİ aracılığı ile uygun ödeme koşullarıyla yapılacağı sözü verilen 100 bin konutluk projedeki binlerce […]
Niyet başka akıbet başka! Prof. Dr. Ata Atun Yunanları ve Rumları, aile yapıları, kültürleri, inanışları, eğitimleri, mizahları, kafa yapıları, […]
“Barış için genel af şart” Milliyetçi Sol Parti (MİLLİ SOL) Genel Başkanı gazeteci Hüseyin Alpay, Türkiye’deki cezaevlerinin toplam kapasitesinin 250 […]