Belki de yazının başlığına “Din Zehirlenmesi!” demeliydim.
Hayattan beklediği tebessüm sadece belden aşağı zevklerle sınırlı olunca, “şekil müslümanlığı”nda kusursuz dahî olsa, müslüman erkeğin dünyası gerçekte cehennem gibi de olsa; ona sunulan ahret tasavvurunda, dünyevî haramların serbest bırakıldığı bir cinsellik cenneti hakim.
Bu “cennet” kelimesini “cinnet” mi yazmalıydık acaba?
Günlerdir gündemdeki genç kızımızın dramı ortada!
Mesuliyetin kaynağında, kadını, ikinci sınıf insan sayan cahiliye Arap mantığı mucibince zevk aracı gören -maalesef- yaygın paradigma vardır!
Bu tehir edilmiş zevklerin yarattığı baskılanmış psikolojiye derman arayan elit ve mü’min psikologlara, sosyologlara şiddetle muhtacız. Kadını saygıdeğer kılmaktan uzak, başörtüsünden zinaya, cariye sululuklarından huri-gılman muhabbetlerine, çok eşlilikten miras ve şehadet hukukuna… kadar gündemden asla düşmeyen bu patoalojik hale sosyal psikologlar ne diyorlar? Sınıflı Arap toplumu yadigarı bu zihniyet, asırların telkinleriyle bir “marazlı erkek şuuraltı” yaratmamıştır denilebilir mi?
Teşhis olmadan tedavi yapılabilir mi?
Zira, kanaatimce o “zihniyet”, aşina insanların yaşadığı kapalı muhitlerde sosyal kontrol mekanizmasıyla denetlenebilirken, kozmopolit ortamlarda indifâ ediyor, ortalığa saçılma cesareti buluyor… Ayrıca henüz tehlike bütün boyutlarıyla görülmüş de değildir…
Hele sayısız özel ve devlet tv.lerinde koro halinde emir ve yasaklardan ibaret, sevgiye yabancı, bedevîyi muhatap alarak yani toplumun en alt kesimine göre biçimlenmiş “fıkıh müslümanlığı” telkinleri şimdiki boyutlara çekilmişse…
Üstelik bu fıkıh, asırlardır işlenmemiş, sembol ve mecazlarına nüfuz edilmemiş bir yapıdaysa; tarihî devirlerin konjonktürlerinden mülhem kalıpların bugünde karşılıksız kaldığı, bu iletişim çağında eninde sonunda ortaya çıkacağı ve hizmet edeyim derken cemiyeti tahrip edeceği âşikârdır!
En değerli ilaçların bile bir doz, zamanlama üslubuyla verildiğini unutmayalım. Tevhidî hikmet bizim âb-ı hayat kaynağımız, iki cihan derdimizin devâsıdır. İlacımızı da da hastamızı da kaybetmeyelim lütfen…
***
Tevhid ve hikmet eksenini kaybetmiş tek cümle bile etmemek konusunda karar birliği şarttır.
Ontolojsi belirsiz din kılıklı ezberlerden şeytandan kaçarcasına uzaklaşmak lazım… Güncelliğe ilişkilendirilmemiş söylemlerden titizlikle sakınılmalıdır. Bu vaaz furyası kurtarmak yerine, cemiyeti toplu intihara götürüyor.
Başta Diyanet câmiası ve ilahiyat çevrelerinin bir “şuur seferberliği”ne ihtiyacı zirve yapıyor!
Aklı erenler, acıyı yaşayanlar, ufku görenler, ey ahali!..