Bir insan topluluğunu ayakta tutan ahlaki değerlerin yozlaşması, içinde bulunduğu zamanda toplumun sosyal yapısını tehdit ederek sinsi bir şekilde felakete sürükleyen en büyük faktördür. Yalanın, fuhşun, riyanın, şiddetin, bencilliğin, hırsızlığın artışı ve sektör haline gelmesi, ahlaki çöküşün yani insanlığın yok oluşunun bazı önemli göstergeleridir.
Çünkü Ahlak, insanın yaşam biçimidir, yol haritasıdır, duruşu ve anlayışıdır, dünyaya yüklediği değerdir, söylemleridir, huzuru ve mutluluğudur, adaletidir, omurgalı dik duruşudur.
Neresinden bakarsak bakalım önem vermek zorunda olduğumuz bir ilkedir ahlaklı olmak. Birçok tehlike vardır ki sadece fertlerle sınırlı kalır. Kişinin hayatını, geleceğini tehdit eder ama ahlak ile ilgili tehlike bütün toplumun geleceğine direk etki eder. Ahlaki yozlaşmanın olduğu toplumlarda değer yargıları aşınır, hatta yok olur ve onun yerini insanlıktan, maneviyattan uzak, hayvani dürtülerin egemen olduğu değer yargıları kaplar. Bu davranış o toplumu tarih sahnesinden silerek istikbali olmayan bir kitle haline dönüştürür. Günümüz de birçok değer yargısı değişmiş ve bunun sonucunda da ahlaki erozyon meydana gelmiştir. Erozyona uğrayan yaşam kültürümüzün ve toplumsal ahlakın yıkılmasına neden olan etken faktörleri şu şekilde sıralayabiliriz
Yapılan işlerde birinci amaç ve gaye çıkarların üstün tutulması; hayatımızın merkezine dünyevi şeylerin hâkim olması; kanaatsiz lik duygusunun ve gösterişin artmış olması; insanlar arası sevgi, saygı, hoşgörünün azalması ve insani ilişkilerin çıkar üstüne düzenlenmiş olmasıdır.
Sosyal bir canlı olan insanın toplumsal münasebetlerinin gelişmesi ahlaksal olarak gelişmesine bağlıdır. Oysa insanda yaradılıştan keyfince yaşama arzusu vardır. Özellikle özgürlükler ve Demokrasinin yanlış yorumlanması ile hayatın gayesizleşmesi, manevi değerler yerine maddi değerlerin ön plana çıkmasına neden olmuştur. Bu bakış açısı da iyi-kötü, doğru-yanlış, helal-haram kavramları arasında seçim yapma ahlakını ortadan kaldırmıştır. Bu bozulma eğlence hayatına, ticari ve iktisadi hayata, bilime, dine kısaca hayatın bütün alanına yayılmıştır.
Ülkemizde son 50-60 yıldır süre gelen öğretiler neticesinde ahlaki yaşam bozulmaya başlamış ve bunun etkisiyle; İffet ve namus çiğnenmiş, ailede sevgi ve hürmet kalmamış, para hırsı haram tanımaz olmuş, dolandırıcılık meslek hali almıştır. Siyaset yalanın merkezine oturtulmuş, liderler toplumları kandırma adına yarışır hale gelmiştir. Sahte âlimler, sahte bilim adamları türemiş ve itibar görmüşlerdir.
Bütün bu iç karartıcı olaylar bu tür fiillerin yapmanın suç olduğunu beyan eden kanun veya yasalar olmasına rağmen meydana gelmiştir. Ahlak olgusu olmadan sadece yazılı normlarla insanların olumsuz davranışlarını engelleyip, onların huzur ve selamet içinde yaşamalarını sağlamak mümkün değildir. O halde geleceğimiz için yeni bir başlangıç yapma adına, her birey kendi alanında evrensel ahlaki değerleri geliştirmek ve hayatına işlemek mecburiyetindedir.
Aksi takdirde din ahlakı, siyasi ahlak, ilim ahlakı, iş ahlakı, bilim ahlakı yerleşmeden toplumlar bin yıl daha yaşasalar geriye utanç tablosundan başka ne bırakabilirlerki.
Saygılarımla…