Latest update 26 Nisan 2024 - 11:12
19 Ara 2015 Konuk Yazar Konuk Yazar, Köşe Yazarları, Sürmanşet 1
Kadıköy’ de gecenin ortası. Hava buz gibi. İyice ayaz çıktı. Esen rüzgar paltomu çıkarıp almaya çalışıyor, ama nafile. Rüzgara inat sarındıkça sarınıyorum. Antepli Celal arkadaşımdır. İncecik giyinmiş garibim. Antep’ten yola çıkarken hava sıcakmış. Yöresinin tüm sıcaklığını otobüse bindirmiş, yanında getirmiş ona sorarsan. Kendi sıcacık bir insan ama neylersin İstanbul soğuk. “Donacaksın. Onca yoldan beni görmeye geldin bir de hasta olup dönersen üzülürüm. Hadi bir an evvel kendimizi sıcak bir mekana atalım” dedim. Bir fincan çay için neler vermezdim şimdi diye düşünürken dumanı gördüm.
Gece çıkar kokoreççiler… Nasıl da baştan çıkarır insanı kömür ateşinde pişmiş kokoreçin kokusu. Hele bir de rüzgar varsa alır götürür kokuyu metrelerce öteye aklında olmayanı bile yoldan çıkarmak için, sanki kokoreççiyle iş birliği etmişçesine.
Yolumuzun üstündeydi kokoreççi çocuk. Hızlı adımlarla yürürken bir yandan da bütün bedenimiz göz kesilmiş sıcak bir mekan arıyorduk. Kokoreçi görünce dayanamadı bizim Antepli. Unutuverdi birden Antep’in sıcağını, İstanbul’un ayazını, üşümesini, çayı çorbayı. “Kokoreç” diye tutturdu çocuklar gibi. Ben ise dünden hazırım çocukla çocuk olmaya.
Hemen geçtik tezgahın başına. Büyük bir iştahla tarif ediyorduk ne istediğimizi. “Domates koy, bol baharat, kekiği unutma.” Külden, kömürden yer yer çatlamış, soğuktan nasırlaşmış ellerin ekmek kavgasını seyre dalmışken, ayaza meydan okumaya çalışan odun kömürünün korlaşmış parçaçıkları havai fişek gösterisi gibi dans ederek parlıyordu gecenin siyahında.
Tezgahın biraz uzağında öylece duruyordu genç kadın. En fazla otuz yaş görmüş yüzü sanki yaşadığından daha fazla yıpranmış, bedeni çocuk kalmıştı. İncecik dudakları kurumuş, kocaman kara gözleri daha bir siyahlaşmıştı. Üzerindeki yüzü gibi solgun pardösü, ince, narin bedenini ısıtmaktan çok örtünmesine yardımcı oluyordu. Sekiz yaşlarında bir çocuğun elinden tutuyordu. Sım sıkı. Belki de yaşama sarılmadığı kadar sıkı. Kedi gibi sessizce sokuluverdiler yanımıza. Heyecanlı bir film izler gibi, imrenerek kokoreçe baktıklarını sonradan fark ettim. Kadın, kokoreççiye bir milyon uzattı ve çocuğu gösterdi. Yanında çanta, cüzdan, hiç birşey yoktu. Bir elinde bir milyon, diğer elinde çocuğun eli. Gecenin ayazında aç bir çocuğun üşümüş elleri ve bir milyon.
Kokoreççi alışmıştı bu manzaralara. Hiç oralı olmadı. ‘iki buçuk milyon,’’ dedi istifini bozmayarak, bir yandan da kokoreçini bizlere beğendirmenin telaşı ile devam etti özene bezene ekmeğin içini döşemeye.
Anne hiç sızlanmadı. Pazarlık etmedi. Duygu sömürüsü de yapmadı. Başını önüne eğdi, çocuğunun elinden daha bir sıkı tuttu. “Bir milyon yetmiyormuş oğlum naapiyim başka paramız yok,” dedi sakince. İncecik sesi küçük çocuğa ulaştı, mangalın dumanına karıştı. Çocuk hiç çocuk gibi davranmadı. İsterim diye tutturmadı. Sanki “üzülme anne” der gibi o da sımsıkı tuttu annesinin elinden. Ama yan gözle bir bakış fırlatıp vedalaşmayı da ihmal etmedi kokoreçle annesine fark ettirmeden.
Geldikleri gibi sessizce kaybolmak üzereydiler sanki alaca karanlık kuşağında. Öylece dona kalmıştım. Birden ani bir hareketle beş milyon sıkıştırdım kokoreççinin eline. “Arkalarından yetiş” dedim. “Çabuk ol. İki yarım ekmek kokoreç, unutma haa… Söyleme sakın bizim verdiğimizi . İki tane tamam mı?”
Biliyordum ki annesi de açtı ama son parası ile sadece çocuğunu doyurmak istemişti. Annelik içgüdüsü ile açlığı aklına gelmemişti.
Ok gibi fırladı kokoreççi çocuk, o da sevinmişti. Birden değişmiş, umursamazlığını kokoreç kokularıyla birlikte rüzgar alıp götürmüştü.
Başım önümde tezgahın başından uzaklaşırken, bir an dönüp arkama baktım. Kokoreççi çocuk arkalarından yetişmiş çocuğun elinden tutmuş getiriyordu. Annenin de çocuğun da yüzü gülüyordu…
SELMA AYHAN
05 Ağu 2019 0
02 Ağu 2019 0
01 Ağu 2019 0
24 Tem 2019 0
Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK) 1001 – ‘Cumhuriyetimizin 100. Yılı Özel Çağrısı’na yapılan başvurular neticesinde destek almaya hak […]
Gergerlioğlu, Dilovası halkını tedirgin eden çevre olayını bakana sordu! DEM PARTİ Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu Dilovası’ndaki kaçak atık deposunu […]
“Emeklinin ve asgari ücretlinin maaşından çalan hükümet faiz lobisine, saraylara ve yandaşlara aktardığı paraların bedelini yine vatandaşa ödetmeye çalışıyor” diyen […]
DEM PARTİ Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu, İzmit’teki 42 Evler Tren İstasyonu’na giderek açıklamalarda bulundu. 42 Evler istasyonun kaderine terk […]
DEM PARTİ Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu, kötü kokusu ve kirliliğiyle sürekli gündeme gelen Kule Deresi’ni çevre sakinlerine sordu. Kule […]
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, memleketi Trabzon’da hemşehrileriyle buluştu. Ortahisar Belediye Başkanı Ahmet Kaya’yı makamında tebrik eden İmamoğlu, coşkulu kalabalığa yaptığı […]
Kocaeli Valiliği tarafından yapılan açıklamada; Kamyon, Çekici ve Tanker Cinsi Araçların 14 Nisan 2024 Pazar Saat 05.00’den 15 Nisan 2024 […]
İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin deniz turizmini canlandırmak için İZDENİZ konforuyla sürdürdüğü İzmir-Midilli seferleri Ramazan Bayramı’na özel programla başladı. Kapı vizesinin de […]
Sarayköy Belediye Başkanı Mehmet Salih Konya, ” Tüm İslam âleminin Ramazan Bayramını en içten duygularımla kutluyor ve bu mübarek bayramın […]
İBB, Ramazan Bayramı için hazırlıklarını tamamladı. İstanbulluların 9 günlük bayram tatilini güvenli ve huzurlu bir şekilde geçirebilmesi için de çok […]
Betimlemelerdeki şiirsel, başka bir deyişle imgesel anlatım, sonlara doğru kaybolmuş. Özellikle son dört paragrafta haber metni okur gibi oluyor insan. Güzel bir durum ( kesit ) öyküsüne güzel başlanıp sıradan bir üslupla bitirilmiş. Durum öyküsü yazarı, zaten sıradan bir olayı anlattığı için imgeyi ihmal etmemeli, hele imgeyle başladıysa… Yine de güzel, dokunaklı, çarpıcı.