Latest update 1 Ekim 2023 - 23:45
08 Mar 2018 admin Köşe Yazarları, Manşet, Sürmanşet 0
Bana her gün 8 Mart, son 17 yıldır her gün 8 Mart’ı yaşıyorum neredeyse. (17 yıl, kadınlara kapasite eğitimi verdiğim resmi eğitim dönemidir benim için) Her gün kadınlar için düşünüyor, kadınları dinliyor, kadınların omzumda ağlamasına izin veriyorum. Onları cesaretlendirip, özgüvenlerini tamir etmeye gayret ediyorum. Feminist değilim, sadece var olan, olması normal haklarımızın savunucusuyum, kadınların kendileri tarafından eşsiz değerlerinin farkına varması için çalışıyorum. Hangi siyasi parti kadına gerçekten değer veren programlar uygular ise, onların yanında olurum. Ama bugün dünden daha kızgınım…
Tekrar tekrar tarihe dönmek istemiyorum, benim tarihten anladıklarımın bir sonucu olarak kaleme alıyorum hislerimi. Yurdumuzun %50 sinin KADIN olduğunu bilerek ve bir cinsi nasıl yok saymak istediklerini görerek…
Ülkemin sınırları dışında olduğum zamanlar, Türkiye’den aldığım haberlerle altüst oluyor, ülkenin her noktası üçüncü sayfa haberlerinin gündemi ile nasıl işgal ettiğine kızgınlıkla bakakalıyorum. Nişanlısı tarafından aile baskısıyla tecavüze uğramaktan son anda kaçıp kurtulan kız, öldürülen kadınlar, tecavüze uğrayan kızlar, sünnet edilme ihtimali olan kızlar, evlendirilen çocuklar.. Kadınların düğünlerde oynamasının sözü ediliyor, kadınların gülmelerine, hamile kadınlara iffet öğretiliyor, kaç çocuk doğrulması bildiriliyor, kızlı-erkekli diye bir kavram ortaya çıkıyor, mağdur başörtülü bacımlar başlıkları atılıp bu konu yapılandırılıyor. Bu insanların içindeki şiddet eğilimleri ortaya çıkıyor dillerinden, gözlerinden, seslerinden.. Sevmiyorlar kadını, sevemiyorlar… Sadece kullanıp mendil gibi köşeye fırlatıyorlar. Oy için, para için, koltuk için, ruhsal tatmin için, egolarını şişirmek için, ezikliklerini unutmak için, özgüvensizlikleri için, bedeni ihtiyaçları için… Ve kadınlar bunları çok iyi biliyoruz, anlıyoruz, ses çıkarmıyoruz, vazgeçemiyoruz, haddini bildirmiyoruz, birbirimizle didişmekten birlikte olamıyoruz.
Bu çoğalan gerginlik hali beni çoğu zaman taşımıyor. Her gün böyle kahredici gündem konuları okumak canımı fena halde acıtıyor. Çok kızgınım diye bağırasım geliyor evet çok kızgınım. Dönüp dolaşıp gözümün önüne gelen bir sahne var;
Roma sokaklarında yürüyüş yapıyorum, ünlü İspanyol Merdivenlerinin önündeyim. Bir merdivene iliştim, sırtımı dayadım etrafı kesiyorum. Kilisenin hemen kapısının önünde birbirine deli gibi tutkun genç çift tatlı tatlı öpüşüyorlar. Kiliseden yeni çıkmışlar belli. Sevginin aşk halini yaşıyorlar. O sırada içeri girmekte olan papaz çiftin yanından geçiyor ve başıyla selamlıyor çifti, yüzünde oldukça sempatik bir gülümseme ile. Çiftin ardından kiliseden çıkanlara dikkat kesiliyorum ve aldırmaz bakışlarla geçiyorlar yanlarından. Kimse bu sahneden rahatsızlık duymuyor. Ben de bu manzarayı uzaktan izliyor ve mutlu oluyorum biraz da kıskanarak. Bir anda aklıma Türkiye’de bir cami önünde bu çiftin öpüşme ihtimalleri geliyor. Hoşgörünün, sevgi ve toleransın mabedi olan caminin imamı öpüşen çiftin yanından geçerken ne der ne yapar ya da camiden çıkanların bu çifte tepkisi ne olur merak ediyorum. Sonra bunu düşünmek istemediğim fark ediyorum. Bu güzel manzaraya gerçekleri bulaştırmadan yoluma devam ediyorum.
İstikamet tarihi tren istasyonu, beni bunaltan sıcaktan bir nebze de olsa uzaklaşacağım. Arkadaşıma sorularım bitmiyor, neden İtalya bu derece geçmişine sahip çıkmasını bildi ve hemen ekliyorum bizim bir Haydarpaşa Tren Garımız var üstelik siz İtalyanlar için eski bile denmez; ama onu bile yakıp yıkmak istiyoruz biz, siz nasıl koruyorsunuz? “Zor ve disiplinli bir iş ama her elli yılda bir tamirat yaparsan dayanıyorlar” diyor. Ben de ona şunu söylüyorum: Biz Türkiye’de her elli yılda bir, ne varsa yıkıp yeniden yapıyoruz. Sana bir çeşme göstereceğim diyor, 500 yıllık bir geçmişi var bu çeşmenin diyor. Tam da şehrin ortasında orada 500 yıldır duruyor o çeşme öyle mi diyorum? Kimse sanatın içine tükürmemiş bunca yıl diye içimden geçiriyorum. Hayır kimsenin sanatla alıp veremediği yok belli ki. “Göğüs Çeşmesi”nden kana kana su içmek ve 500 yıldan beri oradan su içenlere o çeşmenin nasıl bir hoşgörü bahşettiğini ise ayrıca merak ediyorum.
Başka bir gün soluğu Shakespeare’in ünlü eserine atfedilen Jülyet’in evinde geçiriyorum. Bahçesinde tek göğsü açık Jülyet heykeli hülyalı hülyalı bana bakıyor. Evi ziyarete gelenler Jülyet’in açıkta kalan tahrik unsuru göğsüne dokunuyorlar. Aslında oldukça klasik bir nedenle, sadece şans getirmesi için Jülyet bereketin de sembollerinden bir olan göğsünü cesurca açıyor.
Belki de ben daha fazla bir şeyleri değiştirmek için daha çok çabalamalıyım diye düşünüyorum. Ankara’nın göbeğine ben de bir göğüs çeşmesi istiyorum. Onu oraya dikmek ve başkentin çehresini kirleten bütün zevksiz yapıları oraya buraya serpiştirenleri kıskançlıktan afallatmak istiyorum belki de…
Çok kızgınım sana kadın, çünkü
– Yaptığınız tercihler, seçtiğiniz yollarla gelişmek yerine, dönüşmeyi daha kolay bulduğunuz için,
– Annelik kavramı ile kadınlık kavramının arasındaki ince çizgiyi yok ettiğiniz için,
– Var olan hak ve özgürlüklerinizi farkına varmadan teslim ettiğimiz için,
– Kişisel hak ve özgürlüklerinizi başka birilerinin avucuna bıraktığınız için,
– Beğenebilirsiniz, alkışlayabilirsiniz, dinleyebilirsiniz lakin sizi hırpalayan siyasetçi ve yöneticilere; körü körüne, dediklerini anlamaya çalışmadan, sizleri ve kadınlığınızı değersizleştirilmenize izin vererek ve bir de bunu ısrarla savunarak onların kölesi olduğunuz için,
– Okumadığınız ve bunu yapmamak adına milyonlarca mazeret bulduğunuz için,
– Size en büyük değeri veren, hayat standartlarından haberdar eden Atatürk’ün “kadınlar” için neleri öngördüğünü araştırmaktan bile yoksun olduğunuz için,
– Kendinizi astrolog, bilim adamı, doktor, avukat, mimar ve nice meslek dallarından birini layık göreceğinize tarihimizin doğurgan cariyeleri pozisyonuna düşürmekten üzüntü duymadığınız için,
– Yurttaşlık haklarınızdan bir-haber olup, araştırma yapmaya bile gerek duymadığınız için,
– İnançlar ve din olgusunun akıl, bilgi ve mantık kavramları ile birlikte yürüyebileceğini kabul etmediğiniz için,
– Bizleri sadece et olarak gören erkeklere göz yumduğunuz, bilgi ve akılla sahalara inmediğiniz için,
– Devrimci ve ateşleyici olduğunuz gibi birleştirici gücünüzün farkında olduğunuz halde, kendiniz ve ülkeniz için kılınızı kıpırdatmadığınız için,
– Televizyona köle olduğunuz için,
– Düzenli olarak gazete okuma alışkanlığına sahip olmadığınız için,
– Her şehirde bulunan kütüphanelerden faydalanmadığınız için,
– Sanattan ve eğitimden uzak durduğunuz için,
– Hayatınıza dair hiç bir hedef koymadığınız, basit ve kolay yolları tercih ettiğiniz için,
– Cahil ve fütursuz konuşmaları kendinize layık görüp düzelme yoluna gitmediğiniz için,
– Kalitenin para ve işle bağlantılı olmadığını, görgü ve bilginin sonradan kazanabilinecek karakter parçaları olduğunu önemsemediğiniz için,
– Ve gündemi takip etmeden, araştırıp öğrenmeden; kulaktan duyma televizyon bilgileri ile konuşacak kadar cesaretli olmanıza KIZIYORUM…
Kadın her yerde olsun istiyorum, her masada, her siyasi partide, her kalemin başında, her makamda yani her iş sahasında olsun, bunun yanında aklı hür beyni pırıl pırıl çalışsın, okusun, okutsun, anlatsın, tartışsın, sevsin, doğursun, yetiştirsin istiyorum. Sakın bana demeyin, ahh çevre ve koşullar… Büyüdüğü çevre o kadar etkili değil sanıldığı gibi, anne ve baba ve en önemlisi yetiştirilme tarzı çok etkili, prensesler gibi büyütülmeyen bir kız çocuğu olarak kendimi erkeklerden bir milimetre geri görmedim hatta bazı romantik komedi lezzetindeki gerçekçi-detaycılık yönlerimin kariyerimde avantajlı durumlar yarattığını görerek daha da yüklendim kendime ve etrafıma.. (Sokakta erkek çocuklarla top peşinde koşarken yada kavgaya giderken şort yada pantolon giyerdim özellikle onlarla eşit şartlarda olalım diye..) Koşullarımı eşit düşündüm ve eşit beklentilerim oldu.
Belki de kadınlardan beklentim onun için hep çok yüksek oldu.. Kadınların potansiyel ve enerjisi, hatalı iknalarla heba ediliyor toplumda, hırpalanıyor, aşağılanıyor ve eziliyor, özellikle bilerek özellikle isteyerek ve kadınlardan ilham alarak.. Ve bunu dile getirdiğimde erkekler susuyor, kadınlar tepki veriyor önce, şaşırtıcı olan da bu. Erkekten düşman görmedim, beğenen gördüm, sinir olan gördüm, umursamayan gördüm ama düşman olmadılar. Düşmanlığı kadınla yaşadım. Kadının ne giyimiyle ilgileniyorum, ne inancı, ne de ideolojisiyle, ne yediğiyle, ne içtiğiyle.. Beni ilgilendiren sadece eğitimi, kariyeri, topluma yön veren bireysel gelişmişliği, anne olabilme yetisi, öğrenebilme ve öğretebilme kabiliyeti, toplumsal seviyeyi yukarıya çekişi o kadar.
Ve kadın güle oynaya isteyerek siliyor kendini ve hemcinsini sayfanın TAM ortasından, bu da beni hasta ediyor… Erkeklerimiz, güzel-çirkin, yoksul-zengin, eğitimli-eğitimsiz, başörtülü-başı açık, fark etmeksizin kadınları öldürüyor, taciz ediyor. Biz ne yapıyoruz? Katillerimize duruşmada uslu durdukları için indirim yapmasınlar diye imza topluyoruz, umutsuz bir gayretle.
KENDİNİZE GELİN…
Sevildiğiniz gibi sevmeniz dileklerimle,
Dilek ALP
24 Nis 2023 0
05 Oca 2022 0
26 Eki 2021 0
24 May 2021 0
LGBT propagandası ve dayatmasına karşı tepkileri duyurmak amacıyla bir etkinlik düzenlendi. Yapılan gösteriler ve etkinlikler sonrası “Büyük Aile Buluşması” basın […]
Kocaeli’nin sorunlarını yerinde incelemeye devam eden YSP Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu, Derince 44 evler durağındaki Fırat Yılmaz Çakıroğlu üst […]
Azerbaycan Savunma Bakanlığı, Ermenistan’dan keskin nişancı silahıyla açılan ateş sonucu bir askerin şehit olduğunu duyurdu. Bakanlıktan yapılan açıklamada, Ermenistan ordusunun […]
DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, partisinin 1. Olağanüstü Kongresi’nde yaptığı konuşmada, 2023 seçimlerinde Millet İttifakı’nın başarısız olmasının ittifak ruhunun […]
İYİ Parti Grup Başkanvekili Erhan Usta, Yeni anayasa için iktidara destek verebileceklerini açıkladı İYİ Parti Grup Başkanvekili Erhan […]
B Sınıfı ehliyetle 125 cc’ye kadar motosiklet kullanma imkanı sağlayan yönetmelik taslağı tamamlandı. İşte bilinmesi gerekenler. B sınıfı ehliyet sahiplerinin […]
NEDEN BU DÜŞMANLIK? Zeytin ağacı antik çağlardan bu yana kutsiyet atfedilen ve en çok anlam yüklenen kadim bir canlıdır. İşte bugün sizleri […]
İzmit Seka Devlet Hastanesine bağlı olan Yürüyüş Yolu Semt Polikliniği önünde açıklamalar yapan YSP Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu, “Alınan karot […]
1 Ekim’den itibaren geçerli olacak yeni tarifelerde yüzde 20-30 arası zam bekleniyor. EPDK ve BOTAŞ’ın kararını 26 Eylül’de açıklaması bekleniyor. […]
Asgari ücret 11 bin 500 TL iken Yoksulluk sınırı 40 bin TL’nin üzerinde açıklandı Birleşik Metal-İş Sınıf Araştırmaları Merkezi’nin (BİSAM) […]