Latest update 18 Eylül 2024 - 10:15
Gazetemiz de yazıları yayınlanmaya başladığı günden itibaren Ülke genelinde çok sayıda kişi tarafından okunan yazıları merakla beklenen Mahmut Haldun Sönmezer’in geçen haftaki yazısı bir çok siyasi tarafından okunmuş gazetemiz tebrik ve teşekkür mesajları almış yazar yazısıyla 75 yıllık siyasi hayata damgasını vurmuştu.Daha bu yazı üzerinden sadece bir hafta geçmişken ”Devlet Hayatında Özür Dilemek” adlı köşe yazısına iki okuru teveccüh buyurup yorum yapma nezaketi göstermişti.Yazar Sönmezer Okurlarının yorumlarına kayıtsız kalmadı ve köşe yazısı gibi her satırlarına cevap verdi.İşte Köşe yazısına yapılan yorum ve verilen cevap;
18 Eyl 2024 0
03 Eyl 2024 0
03 Eyl 2024 0
03 Eyl 2024 0
AK Parti İzmit İlçe Başkanı Halil Güngör Dokuzlar, Milli İrade Meydanını eleştiren İYİ Parti İzmit İlçe Başkanı Halim Tamyüksel’e cevap […]
Ülkenin çökmüş sendikacılığının içinden doğan ve kurtarıcı gözüyle bakılan sendikası Hürriyetçi Eğitim Sen ülkenin kanayan yaralarına merhem olmaya devam ederken […]
İnegöl’de çok daha riskli bölgeler öylece dururken, Devlet Hastanesi karşısındaki merkezi bölgedeki konutların bulunduğu alanın apar topar kentsel dönüşüm uygulama […]
15 Haziran 1928’de Atatürk ile görüşen Gerard Vissering’in uzun çalışmalar sonucunda hazırladığı rapor ve tüzük yüz yıla yakın bir zaman […]
İYİ Parti Bursa Milletvekili Selçuk Türkoğlu, inşaat çalışmaları tamamen duran Ali Osman Sönmez Çekirge Devlet Hastanesi sorununu Meclis gündemine taşıdı. […]
Ağustos’taki Vatan Hilmi Özden Ağustos ayı; şanlı tarihimize zaferler ayı olarak geçmiştir. Müslüman Türk Milleti 26 Ağustos 1071 yılında Malazgirt […]
TBMM Sağlık Komisyonu Üyesi CHP Kocaeli Milletvekili Prof. Dr. Mühip Kanko, Türkiye’de sağlık politikalarındaki geri adımları ve yanlış kararları […]
Sabit ve dar gelirli vatandaşlar için TOKİ aracılığı ile uygun ödeme koşullarıyla yapılacağı sözü verilen 100 bin konutluk projedeki binlerce […]
Niyet başka akıbet başka! Prof. Dr. Ata Atun Yunanları ve Rumları, aile yapıları, kültürleri, inanışları, eğitimleri, mizahları, kafa yapıları, […]
“Barış için genel af şart” Milliyetçi Sol Parti (MİLLİ SOL) Genel Başkanı gazeteci Hüseyin Alpay, Türkiye’deki cezaevlerinin toplam kapasitesinin 250 […]
Bu arada, “cürmü” değil, anlam da değiştiği için, yaygın yanlışı düzeltiyoruz: “CİRMİ kadar yer yakar”. (Bknz.: İlhan Ayverdi: Misalli Büyük Türkçe Sözlük) Lütfen, “sloganik” yerine slogancı desek… Malum, “felsefi” yerine, “felsefik” demeye başlayanlar bile var!
Cevap: Mahmut Haldun Sönmezer
demişsiniz. Hem yazımı önemli bulmuşsunuz, hem de hakikatte beğenmişsiniz. “Beğen”meyi çok isterdim” sözü bana onu tedai ettirdi ister istemez. Bazen muhatabın ifade etmekten imtina ettiğini satır aralarından çıkarmak
Öncelikle ifade etmek isterim ki, ben insanları ne arşı âlâya çıkartırım, ne de yerin yedi kat dibine gömerim. O tür yaklaşımlar bana gökyüzündeki andromeda yıldızı kadar uzaktır. Daha ziyade davranışları üzerinden insanları değerlendirmeyi tercih ederim. Tabii, insanların her davranışının da doğru olacağını söyleyemeyiz. Bir konudaki tutum ve davranışı doğru olan bir insanın bir başka konudaki tutum ve yaklaşımı yanlış olabilir. O itibarla total değerlendirmelerden ve genellemelerden uzak durmaya çalışırım. Hz. Ali “Sözün kimin ağzından çıktığına değil, doğru olup, olmadığına bakın” diyor. Aynı şekilde söz gibi tavrın da doğru olup, olmadığına bakmak gerekiyor. Bu yazı Recep Tayyib Erdoğan’ı siyasi açıdan değerlendiren ve onu kusursuz gösterip, millet nezdinde ibra etmeye çalışan bir yazı değildir. Bunu yazıyı okuyan her akıl ve iz ’ân sahibi görür. Sizin gibi ilim cübbesi giymiş bir öğretim üyesi bunu nasıl göremedi? Hayret! Ben burada gezi parkı olaylarında yaşanan özür meselesini değerlendirdim. Tayyip Bey’in de bu olaylar sırasındaki tavrının doğru ve devletin hayrına olduğunu ifade ettim. O dönem AKP’deki bazı siyasetçiler bile durumu yumuşatmak için alttan almaya kalktılar. Geri adım atar gibi yapıp, gidişatı yumuşatmaya çalıştılar. Fakat sabık başbakan baskıları göğüslemesini bildi ve hiçbir şekilde geri adım atmadı. Kendisine kurulan tuzağa düşmedi. Yeşili korumak için eylem yapıyoruz diyeceksin. Daha sonra da esnafın camlarını indirmeyi mübah görecek kadar fütursuzlaşaçaksın. Başbakan hiçbir ahlâki sınır tanımayan bu edepsiz güruha karşı teslim bayrağını çekmemiştir. Liderliğin özelliklerinden birisi de zor zamanlarda dik durmasını bilmektir. O itibarla sabık başbakanın bu tavrı doğruydu. O dönemde o makamda siz de olsaydınız ve aynı tavrı sergileseydiniz “Murat Bey doğruyu yaptı” derdim. Bunu ifade etmek, onu övmek değil, bir hakkı, hak sahibine teslim etmektir. Lütfen olaylar üzerinden şahısların tutumunu değerlendirelim. Bir insan hakkında sahip olduğumuz genel yargıyı onun bütün söz ve fiillerine teşmil etmeyelim. Hiç kimse ne her hal ve fiiliyle baştacı yapılacak kadar mükemmel, ve ne de her hal ve fiilliyle yerin dibine batırılacak kadar mücrimdir. Eğer bir kişiyi sevmiyorsanız, onun bir özelliğinin bile takdir terazisine çıkarılmasına tahammül edemezsiniz. Toplum olarak en kötü hasletlerimizden birisi de budur maalesef… Hissiyatımıza mağlup olmak.
Hemen akabinde ise “Bu güzel yazıdan, ne yazık ki, yanlış bile yapsa devlet asla özür dilemez! şeklinde bir fikir de çıkıyor ki, buna katılmak pek mümkün değil.” demişsiniz. Evet, kanaatime göre özür, devlet hayatında uzak durulması gereken bir durumdur. Hele hele geçen yıl yaşadığımız gezi parkı eylemleri gibi hadiselerde özrün, yanından dahi geçilmemesi gerekir. Dediğiniz gibi o hadiselerin arkasında dış mihraklar ile onların yerli işbirlikçileri vardı. Özür, gerçekte o zalim istismar dünyasına karşı verilecek bir taviz olurdu. Tabii her mesele gezi parkı eylemleri gibi olmuyor. Bizi toplum olarak daha derinden sarsan başka sıkıntılarımız var. Mesela Dersim hadiseleri gibi. Oralarda özür kullanılabilir. Fakat bu özür, devletin şefkatli yüzünü göstermesi şeklinde tecelli eder. Geçmişte yaşanmış kötü hadiseleri unutturmak gibi. Kangren haline gelmiş sıkıntıları aşabilmenin yolu geçmişteki kötü hatıraları silecek güzel ve doğru icraatlardır. Bu anlamda devlet kucaklayıcı olmalıdır. Özür bu mahiyette tecelli ederse, devleti sarsmaz, hatta güçlendirir. Özür dilemenin tek yolu, dil ile ikrar etmek de değildir ayrıca. Bu belki de en kolay ve sevimsiz şeklidir özrün. Atatürk’ün de dediği gibi, açıkları kapatmanın başka yolları da vardır ve bu fazla şamata yapmadan, sessiz ve derinden de yapılabilir. Benim kastettiğim ise gezi parkı olayları gibi hadiselerdir. Burada özür dilemek, kurulan tuzağa düşmektir. Devleti üç beş kendini bilmezin arzusuna kurban etmektir. Hangi bağlamda konuştuğumuzu unutmayalım…
Süleyman Demirel’in konuşmalarında dikkatimi çeken bir husus vardı. Genellikle “devletin sıkıntısı” derdi. “Devletin hatası” tabirini kullanmazdı. Cümlenin kuruluşuna baktığınız zaman devletin hatası demesi gerektiğini düşünürdünüz. Buna rağmen demezdi. Belki de ben duymadım. Fakat bu konuda dikkatli bir insan olduğunu biliyoruz. Devleti temsil mevkiinde olanların da o şekilde davranmaları gerekir diye düşünüyorum. Sakın bu sözlerimden de Süleyman Demirel’i övdüğüm kanaatini çıkarmayın sakın. Bugüne kadar sosyal medyadaki yazışmalarımızdan gördüğüm kadarıyla siz de olan bir özelliği ifade etmek durumundayım. Tikel hadiselerden tümel sonuçlar çıkarmak. Total değerlendirmeler yapmak. Hayatınıza hâkim olan genellikle siyah ve beyaz renkler. Değerlendirme yaparken de bu yüzden çok keskinsiniz.
Dil konusundaki hassasiyetinize gelince, yerinde ve benim de paylaştığım bir hassasiyettir. Bu hassasiyetin kaynağı da rahmetli babamdır. Bergama nüfus dairesindeki eski kayıtları okuyacak kadar Osmanlıcaya vakıf bir insandı kendisi. Televizyonda bile yanlış kullanılan kelimelere dayanamaz, kalkar bir köşeye not alırdı. Üstad Ferit Devellioğlu’nun lügatinde bile gördüğü hata ve eksikleri not etmiştir. Bergama’daki babama ait lügatin içi not kâğıtları ile dolmuş vaziyettedir. Ben de gazeteler de yanlış çıkan bazı şeyleri gördüğümde rahatsızlık duyarım. Matbuatın bir vazifesi de dil şuurunu topluma yerleştirmektir. Bu konuda hissi müşterek halindeyiz. Keyfiyet Mahfilinde çıkan bazı yazılarımda bana ait olmayan bozuklukları gördüğümde ilgili arkadaşı arayıp, düzeltmesini rica ettiğim oldu. Tabii, bize ait olanlar da olabilir. İnsanlık halidir. Fakat “insanlık halidir” deyip geçilemeyecek kadar da önemlidir. Zira eline kalemi alıp, meydana çıkan insanın bu hassasiyete sahip olması elzemdir. Dediğim gibi, basının ve hatta medyanın bir görevi de doğru dil anlayışını topluma yerleştirmektir.
Her eleştiriye cevap veremem. Hele bu kadar uzun cevap vermek her zaman mümkün olmayabilir. Çünkü insanın vakti her zaman bu kadar bol olmuyor. Fakat eleştirilmekten rahatsızlık duymam. Zira kimse lâ-yüs’el değildir. Fikirlerin olgunlaşması için de kritiğe daima ihtiyaç vardır. Hadiseye böyle baktığınızda şunu görürsünüz: İster iyi niyetli olsun, ister kötü niyetli, bu konuda sizi övenlerden ziyade eleştirenler dostunuzdur. Onların tavrı sizi inkişaf ettirir. Yeter ki eleştiri hislerin girdabından uzak, akıl ve mantık süzgecinden geçmiş, tutarlı bir yaklaşımın tezahürü olsun. M.HALDUN SÖNMEZER.