Latest update 28 Mart 2024 - 23:54
24 Oca 2015 admin Dünya, Köşe Yazarları, Manşet, Sürmanşet, Türkiye 5
Dear Helen Sheehan,
Şu anda “Ermeni Aileleri ve Kayıp Manzaralar” adlı resim serginizi geziyoruz. Yırtılmış bir dantel perdenin fotoğrafı dokunuyor bir kadının yüreğine… Siyah beyaz buğulu bakışlarıyla Ermeni ailelerin resimleri… Kim bilir ne oldu onlara? Dileriz sağ salim ulaştılar varacakları yerlere… Hele o ağaç resmi! Sizin en sevdiğiniz o ağaç, dile gelse de konuşsa, anlatsa dediğiniz o ağaç resmi de çok güzel! Biz de çok sevdik o ağacı!
Bizler, o ağaç resminin olduğu şehrin biraz ötesindeki doğu vilayetlerinde yaşıyorduk bu resimlerin çekildiği târihlerde. Sizin ağaç dile gelip konuşur mu bilemeyiz ama bizler tozlu rafların arasındaki Osmanlı ve Rus arşivlerinden bugün adı sanı bilinmeyen kayıp isimlerimiz ve hikâyelerimizle size konuşacağız şimdi:
“Ben, Van vilâyetinin 17 Haziran 1332 tarihli ve 15 numaralı dokümanında yer alan 16 yaşındaki oğlu gözlerinin önünde gaddarca boğazlandığı için çaresizce saçını başını yolan ve akabinde de acımadan ırzına geçilen Türk anasıyım!”
“Ben, Emenilerce “Aram Paşa kebap istiyor” denilerek karnı hançerle kesilip çocuğu dışarı çıkartılan ve doğmamış yavrusunun kafası kesilerek kama ucuna takılan Türk anasıyım!”
“Ben, zekeri kesilen ve doğranan 15 yaşındaki Türk çocuğuyum!”
“Ben, 15 yaşındaki oğlu gözleri önünde vahşice boğazlandığı için saçlarını yolan ve sonra da ırzına geçilen Türk anasıyım!”
“Bizler, ırzına geçilen yüzlerce Türk kızıyız!”
“Ben, 18 yaşındaki Mehmet’im! Kasapların et doğradığı gibi doğradı beni Ermeniler! “Cevdet Paşa’ya kebap yapacağız” dediler!”
“Bizler, öldürülüp gömülen ve tekrar kabirlerinden çıkartılıp tabutlarına pislik doldurulan maktul Türkleriz!”
“Bizler, Muslim Outlook ile London Times ve diğer İngiliz gazetelerine ulaştırılmak üzere 3 Mart 1918 tarih ve 31 numaralı resmi Rus arşiv dokümanlarında yer alan merhum Türkleriz.”
“Bizler, General Antranik’in emriyle boyunlarına, kafalarına, kalplerine kurşun sıkılan masum ve mazlum Türkleriz!”
“Bizler, ahşap evlere ve barakalara doldurulup cayır cayır yakılan Türk halkıyız!”
“Bizler, yaşları 11 ve üzeri olan, zorla evlerinden çıkarılıp vahşice öldürülen Türk erkekleriyiz. Ve bizler; erkekleri vahşice öldürüldükten sonra kasabaya dönen Ermenilerin vahşetinden kaçamayan Türk kızları, kadınları ve çocuklarıyız! Sesimiz arş-ı âlâyı sardı, çığlıklarımızı duyabiliyor musunuz?”
“Ben, ağlıyorum diye susmam için kafasına kurşun sıkılan, ahşap evdeki bebeğim! Annem elbisesi parçalanmış, göğsü kanlar içinde saçlarını yolarken benim kafamı kestip bir kamaya taktılar! Her yer, duvarlar kan oldu!”
“Ben herkesle birlikte öldürüldükten sonra kolundan bileziği alınmak için Ermeniler tarafından eli kesilmiş yaşlı bir Türk anasıyım! Tek varlığım, nikâh emanetim olan yüzüğümü de parmaklarımı keserek aldılar!”
“Bizler bunlar olurken kurbanlık koyunlar gibi bekleşen, âdeta katliam sırasının kendisine gelmesini bekleyen, Türk çocukları, kızları, kadınları, erkekleri ve yaşlılarıyız. Arş-ı âlâyı inleten çığlıklarımızı duyabiliyor musunuz?”
“Bizler, bu olanlara şahit olanlar! Ermeniler hepimizi tek şâhit bırakmamacasına vahşice öldürdü! Hatta Amerikan Konsolosu Bay Stempleton’ın evini dahi yaktılar.”
“Bizler, Kars’tan Hasan Kale’ye giden yolda hunharca öldürülüp delik deşik, paramparça bedenlerimizle yolları kaplayan Türk insanlarıyız! Kulaklarımız, burunlarımız kesildi! Delik deşik, paramparça edildik!”
“Ben, yürümeme yardım eden Türk çocuğuna tutunarak yürüyen, yaşlı âmâ dede… Atının üzerindeki Ermeni’nin kırbacı ile saatlerce dövüldüm! Yüzüm kan içinde kaldı! Sesimi dahi çıkartamadan orada canımı teslim ettim!”
“Bizler, atının üzerinde kırbacını tepemizde şaklatan Ermeni’nin dörnala giden atının peşinden koşturulan, atın her yaptığını yapması emredilen, ama bir yaşlının yere düşmesi üzerine yüzü kırbaç ile kan revan içinde bırakılan ve ardından tam beş dakika içerisinde öldürülüp her ihtimale karşın ölüp ölmediği kontrol edilen 40 Türk’üz!”
“Bizler, Bayburt kasabasının helâ çukurunda pis suda boğulmuş, sırma sarısı gibi saçları suyun üzerine yayılmış yüzlerce Türk kızı ve kadınıyız! Sesimiz, çığlıklarımız arş-ı âlâyı sardı. Siz onları duyabiliyor musunuz?”
Bugün serginizi gezdik… Bizim de sizin gibi dantel perdelerimiz vardı, ama onların resmini çekemedik…
Bizler, Türkler ve Ermeniler, iç içe geçmiş kültürlerimizle barış içinde yaşamıştık bir zamanlar. Devlet-i Âliyye’nin güçlü olduğu zamanlardı o demler! Düvel-i Muazzama’nın anasırın arasına fitne sokup, ortalığı karıştırmasından çok önceleri idi… Bir Hamparsum Limoncuyan, bir tamburi Aleksan Ağa, Nikoğos Ağa, Kemâni Tatyos Efendi ve daha nice musikişinas ve nice san’at erbabı Ermeni vatandaşımız bizim kendi insanımız gibi, çatımız altında harmanlanarak büyümüşler, kanatlarımız altında yetişmişlerdi. Mesela Nikoğos Ağa, Hristiyan olmasına rağmen Mevlevihanelere giderek ayin okurdu. Hani serginizde kültürler arası köprü kuralım diyorsunuz ya! İşte biz o köprüleri çoktan kurmuştuk. Halen de mevcutlar! Amma bu köprülerin üzerinden geçmesini bilmek gerek! Usûl gerek, âdâb gerek!
Ağaç o zaman da oradaydı ve ağaç muhakkak ki hatırlar! Tanık olduklarını, zulme uğrayanları ve kaybolan insanları bize anlatır belki… Bizler de o coğrafyada idik ve bizler de hatırlıyoruz; çoluk, çocuk, genç, yaşlı yüz binlerce Türk! Size sararmış arşiv sayfalarından sesleniyoruz. Sesimiz, çığlıklarımız, feryadımız arş-ı âlâyı kapladı!
Duyabiliyor musunuz?
…………….
………..
……..
28 Mar 2024 0
28 Mar 2024 0
28 Mar 2024 0
28 Mar 2024 0
“Vicdanım kabul etmedi” dedi ve istifa etti Yeniden Refah Partisi, Denizli’nin Acıpayam İlçesi’nde toplu istifa depremi yaşadı. Yeniden […]
TÜPRAŞ’tan Eskişehir’deki hava üssündeki hava araçlarına yakıt sağlayan NATO boru hattının Kocaeli’nin Kartepe İlçesi Maşukiye Mahallesi mevkisinde çalışma yapıldığı sıra […]
Cumhuriyet Halk Partisi Bursa İl Başkanlığı’nda Gelecek Partisi’nden ayrılarak CHP’ye katılan ve aralarında il-ilçe yöneticilerinin de olduğu 750 yeni üye […]
Anavatan Partisi, 31 Mart yerel seçimlerinde stratejik bir karara imza atarak, Muğla’da Cumhur İttifakı’nın adayı Prof. Dr. Aydın Ayaydın’a resmi […]
MHP Denizli İl Başkanı Mehmet Ali Yılmaz, milliyetçi ve ülkücü harekete gönül veren herkesi Cumhur İttifakı’na destek vermeye davet ederek, […]
Yenişehir İlçe Başkanı Mustafa Selamoğlu, basın açıklaması yaptı. Selamoğlu açıklamasında; Değerli Basın mensupları, İYİ Parti üyeleri, kıymetli […]
Muş’ta bir takım ziyaretlerde bulunan DEM PARTİ Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu, yoğun ilgi ile karşılaştı. Muş’un ilçelerini, köylerini ve […]
İçişleri ve Emniyet Seçimleri Manipülemi Ediyor? Emniyet İş İnsanları Üzerinde Baskı Mı Kuruyor? Son günlerde İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya ile […]
Balıkesir Süper Amatör Lig Play-Off 4. Hafta mücadelesinde 1966 Edremitspor, evinde konuk ettiği Balıkesir temsilcisi Gaziosmanpaşaspor’u 3-0 mağlup ederek […]
Son günlerde Karabük Üniversitesi ve Türkiye genelinde üniversitelerde yaşanan cinsel sağlık hizmetleri ve cinsel yolla bulaşan hastalıklar gündeme geldi. Bu […]
Bu ifadeler karşısında nasıl bir yorum yapılır. Yüreğinize, ağzınıza, sağlık. Kaleminize kuvvet. Doğruları kitabın içinden okuyarak yazmışsınız. Gerçekleri ifade etmişsiniz. Gerçekler bunlar. İnsanlık adına, ırkçılık yapmadan gerçekleri ortaya koymak ve her türlü zulme karşı ortak bir duruş sergilemek!..
Tebrikler… Teşekkürler…
Eyvallah Mehmet Bey. Ben teşekkür ederim. Sergi haberini gördüğümde ilgimi çekti… Şu anda dünyada dikkatleri çekmek için sergiler, spor müsabakaları, sanal müzelerin açılması, yaz kamplarıyla Ermneni çocuklara (sözde!) soykırımın anlatılması furyası alabildiğine almış başını gidiyor. Bunu yaparken san’at kullanmak daha cazip tabii, insanı kalbinden vuruyor! Lakin dikkat ediniz her çalışmada bir kaç satırla aslında gerçek amaçlarını da ortaya koyuyorlar… Bu serginin kitapçığında düşülen iki satır yazı da benim bu mektubu yazmama sebep oldu; kıskanclık ve nefret politikaları ile tehcir edilmişler diyor Helen Hanım… Oysa kendisi Türk insanın bu yaşadıklarını bilse idi belki bu cümleyi sarfetmezdi… vesselam…
Ellerinize sağlık, ancak bu kadar güzel ifade edilebilirdi… Hiç bilmediğimiz gerçekleri bize anlatıp gösterdiğiniz için çok ama çok teşekkürler…
Çok teşekkür ederim Ayşe Erdal kardeşim. Göz gerçeği görür de dil söylemezse o kişi bundan mes’uldür! Vesselam…
onlarin dusuncelerine ğöre türkler insan b,le değil garip ğarip yazi yazmayin.