Latest update 18 Nisan 2024 - 11:41
28 Haz 2015 Konuk Yazar Konuk Yazar, Köşe Yazarları, Sürmanşet, Türkiye 3
Tarih boyunca kurulmuş büyük Türk devletlerinin çeşitli yönetim şekillerinden biri de ikili teşkilat adı verilen yöntemdir. Bu yöntemde geniş toprakların yönetimini kolaylaştırmak amacıyla devlet toprakları ikiye bölünür. Hükümdar, Doğu’da kalır ve merkezi işleri yürütür. Hükümdarın kardeşi veya amcası yani devletin ikinci adamı da “yabgu” unvanıyla özerk olan Batı’da kalır. Bu uygulamadan bir şekilde haberdar olup neden asıl hükümdarın doğuda kaldığını soranların karşısına ise şu cümle çıkar tarihin sararmış sayfaları arasından: Çünkü Güneş Doğu’dan doğar.
Bugün dünyanın her yerinde olduğu gibi, yıllar boyu böylesine kıymet görmüş ve sayısız hükümdara ana yurtluk etmiş olan Güneş’in doğduğu yerde de zulüm var. Ve bu kez zulmün adı, Doğu Türkistan.
1949 Aralık’ından bu yana Çin Halk Cumhuriyetinin kontrolü altında olan Doğu Türkistan 66 yıldır yüreklerde tüten hasret, gözlerden akan bir damla yaş oldu. Birbiri ardına gelen acı haberler bir kez daha alınan nefesleri boğazlarda düğümledi…
Ciddi bir asimilasyon politikasına maruz kalan Uygureli, her geçen gün bir yeni zulme uyanıyor. Çin Halk Cumhuriyetinin özellikle İslam’a karşı getirdiği yasaklarla hiçe sayılan ve tüm baskılara on yıllardır direnen Doğu Türkistan’da yıllar önce başörtülü kadınların, uzun sakallı erkeklerin ve üzerinde hilal ve yıldız bulunduran herhangi bir kıyafet taşıyan insanların toplu taşımadan faydalanmaları yasaklandı. Öğrencilerin ve çalışanların ibadet etme hakkı ellerinden alındı. Devlet dairelerine İslâm’ı hatırlatan en ufak eşyaların girmesi yasaklandı.Çocukların ve yetişkinlerin dini eğitim almalarının önüne geçildi. Camiler, tamamen devlet kontrolünde hizmet vermeye başladı. Evlerde dini kitap bulundurmak “tutuklama sebebi” sayıldı. Ve nihayet geçtiğimiz yıl oruç tutmak da yasaklandı. Sahur vakitleri ışıkları yanan Türk evleri tek tek belirlendi. Zalimin kalbindeki binlerce yıllık kin bir kez daha zulme dönüştü ve 18 kişinin haberi dört gün evvel geldi.
Getirilen oruç yasağına uymayanlara karşı operasyon başlatan Çin şimdiye kadar 18 Uygur Türk’ünün öldürüldüğünü açıkladı. Sahuru dünyada yapan bu 18 Kürşad’ın iftarı ahirete nasib oldu.
Doğu Türkistan’ın Çin zulmü ile imtihanı bunlarla da sınırlı değil. Tüm dünyanın malumu olan nüfus politikalarının daha da acımasızlaştığı Uygureli’nde yasaklara uymayan binlerce kadın toplu kürtaja mecbur bırakılmaktadır. Örneğin 180 bin nüfuslu Çapçal nahiyesinde yalnızca 100 kadına doğum izni verilmiştir. Nüfus politikalarından kurtulup yaşamayı başarabilenler içinse bambaşka zorluklar var. 2003 yılından bu yana uygulanan “İş gücü fazlasını başka memleketlere yönlendirme” politikası ile her yıl binlerce Uygur genci evlerinden kopartılıp başka eyaletlere gönderiliyor. Burada ağır şartlar altında çalıştırılan Müslüman kadın ve erkekler akla gelebilecek her türlü ırkçı saldırıya uğruyorlar. Hiçbir hukuki güvenceleri olmamasının yanı sıra çoğu zaman da kazandıkları para kendilerine verilmeyip geldikleri köyün veya şehrin idarecisine gönderiliyor. Emekleri acımasızca sömürülen bu insanlar için ölüm tehlikesi ise bir rutinden ibaret. Yoktan sebeplerle ve bir daha geri dönmemek üzere tutuklanan Uygurların sayısı binlerle ifade ediliyor. İşte bir millet, tüm bu iç acıtan politikalara ve nicelerine maruz bırakılarak sessizce katlediliyor.
İşin belki de en acı kısmı şu ki tüm bu yazılanlar, yalnızca basın yasağından sızan üç beş bilgiden ibaret. Daha niceleri yaşanıyor Uygureli’nde, nice ışıksız sahurlarda sessizce ağlanıyor, nice çocuklar camilerden meydanlara sürükleniyor ve nice baskılarla bir millet yok edilmeye çalışılıyor. On yıllardır bitmeyen bu zulüm bugün, bu saatte, tam da şu an kapalı kapılar ardında devam ediyor. Güneşin doğduğu yerde akan, kardeş kanı. 66 yıldır ilk günkü inançla direnen bu insanların tek isteği ise dinlerini yasaların izin verdiği kadarıyla değil, emrolunduğu gibi yaşamak.
Yazımı sonlandırırken cehennemin varlığına bir şükür ve Uygureli’ne bir dua dökülüyor kalemimden;
Yine ağarırken bir gün tan, azâd olasın Doğu Türkistan..
Yazar;Merve Pehlivan
01 Kas 2023 0
17 Eyl 2023 0
01 Haz 2023 0
06 Nis 2023 0
DEM PARTİ Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu, kötü kokusu ve kirliliğiyle sürekli gündeme gelen Kule Deresi’ni çevre sakinlerine sordu. Kule […]
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, memleketi Trabzon’da hemşehrileriyle buluştu. Ortahisar Belediye Başkanı Ahmet Kaya’yı makamında tebrik eden İmamoğlu, coşkulu kalabalığa yaptığı […]
Kocaeli Valiliği tarafından yapılan açıklamada; Kamyon, Çekici ve Tanker Cinsi Araçların 14 Nisan 2024 Pazar Saat 05.00’den 15 Nisan 2024 […]
İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin deniz turizmini canlandırmak için İZDENİZ konforuyla sürdürdüğü İzmir-Midilli seferleri Ramazan Bayramı’na özel programla başladı. Kapı vizesinin de […]
Sarayköy Belediye Başkanı Mehmet Salih Konya, ” Tüm İslam âleminin Ramazan Bayramını en içten duygularımla kutluyor ve bu mübarek bayramın […]
İBB, Ramazan Bayramı için hazırlıklarını tamamladı. İstanbulluların 9 günlük bayram tatilini güvenli ve huzurlu bir şekilde geçirebilmesi için de çok […]
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, mesai arkadaşlarıyla Saraçhane’de bayramlaştı. Kurum olarak zor zamanlarda hizmet verdiklerini belirten İmamoğlu, “Şükürler olsun her birisinin […]
Değerli Milaslı Hemşehrilerim, Sevgi, hoşgörü ve dayanışmanın zirve yaptığı, bereketin coştuğu Ramazan ayını geride bırakırken, şimdi de bayramın coşkusunu […]
Muğla Büyükşehir Belediye ekipleri vatandaşların sorunsuz bir Bayram geçirmeleri içinhazırlıklarını tamamlarken Başkan Ahmet Aras, Ramazan Bayramını kutlayan bir mesaj yayımladı. […]
Kocaeli Valiliği, Mesai Saatleri Değişikliğine Dair Basın Duyurusu yayımladı. Buna göre; 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 100. Maddesi […]
Turk milletinin topyekun birlik ve beraberlige ihtiyaci oldugu su hassas donemde keske yaziniza tarih boyunca Turk Devletlerinin yonetim sekli olarak ikiye bolunmesi ve dogu ve bati diye adlandirilmasi ile baslamasaydiniz. Bu giris cumleleriniz malesef bir sekilde cogunluk saglamis ve meclise girmis hainlere kan bagisi niteligi tasimaktadir…
Türk milletinin topyekün birlik içerisinde olması gerektiği, topraklarımızın açılım hikayeleriyle peşkeş çekildiği, alenen bir kürt devletinin kurulmasından pervasıca çekinmeden bahsedildiği, terörist uzantısı olan siyasi oluşumların meclise girip en manevi değerlerimize bunları bize dayatamazsınız tafralarıyla küstalıklarını sergiledikleri bu günlerde ve de canımızı yakan Doğu TÜrkistan gibi bir acı meselede bu yazıya yazarın neden eski Türk devletlerinde yönetimi kolaylaştırmak için bölünmek gerektiği gibi bir cümleler ile giriş yaptığını anlamış değilim ve de ilk paragrafı çok lüzumsuz ve de incitici buldum! Gün birlik olma günüdür, bölünmelerden konuşmanın günü değil!
Öncelikle merhabalar. Eleştirileriniz için teşekkürler. Yazıdaki bu küçük anektod tamamen eskiden Doğuya verdiğimiz değeri okuyuculara göstermek amacı üzerineydi. Asla bölünmeye özendirmek gibi bir tavrım olamaz zira sizlerle aynı hassasiyetleri paylaşıyorum. Ayrıca zannediyorum ki Büyük Selçuklu gibi önemli devletlerin kullandığı bu yöntem, bugün bizden eli kanlı teröristlerce istenen federal yöntemden uzaktır. Bugünkü Türkiyeden kat kat büyük bu devletlerin başarılı şekilde uyguladığı ve olumlu sonuçlar da veren bu yöntemde ülke etnik unsurlara göre değil doğal sınırlara göre ikiye ayrılıyordu ve ülkenin tamamında tek dil egemendi (çok uluslu olunmasına rağmen). Yani demem o ki bugün bahsettiğiniz tehlikelerin bizden talep ettiklerinden çok uzak ve temennimiz olan “birlik” fikrine çok daha yakın bir sistemdi. Dediğim gibi yalnızca Doğunun önemini vurgulamak ve ağzımız açık izlediğimiz, nesi varsa taklid ettiğimiz batıdan biraz olsun yüz çevrilmesine vesile olabilmek için bu anektodu kullandım. Yanlış anlaşılmalara sebebiyet verdiysem kusura bakmayın. Gün elbette her gün gibi birlik olma günü, aynı acıyı farklı yüreklerde paylaşma günü. Eleştirileriniz için tekrar teşekkürler.
Sağlıcakla kalın…
Selamünaleyküm.