Latest update 18 Nisan 2024 - 11:41
28 May 2015 admin Dünya, Köşe Yazarları, Manşet, Sürmanşet, Türkiye 4
Ne laiklik bize ait bir kavramdı, ne de feminizm…
Birçok şeyi olduğu gibi bu kavramları da batıdan ithal ettik. En ciddi sıkıntı ve açmazlarımızdan birisi de buydu zaten. İthal kavramlarla düşünme körlüğü… Batıdan ithal edilen bu kavramlar, bizim kendi tarihi seyrimiz içinde ortaya çıkmamıştı. Batı’nın tarihindeki sosyal ve siyasal çalkantıların bir sonucuydu. Tarihi serüvenimizin belli bir aşamasında ortaya çıkmadığı, batıdan devşirildiği için de bize uzak ve aykırıydı.
Dışarıdan alıp, kendi sosyal yapımıza yamadık onları. Bu durum doku uyuşmazlığına yol açtı tabiatıyla. Ancak bir avuç, o da batıya öykünen tuzu kuru bir insan topluluğu benimseyerek sahiplendi onlara. Bu kavramlara has değer yargıları ve davranış pratikleri üzerinden bize ait olan problemlere, bize ait olmayan çözümler üretilmeye çalışıldı. Sosyal bünyeyle uyuşmayan bu çözümlerin yan etkileri o kadar çoktu ki, hiçbir derde deva olmadığı gibi, daha başka dertler de açtı başımıza. Faydası olmayan bu çözümler sivilceyi kanatıp, yara haline getirdi ancak…
Kısa bir süre önce Tarsus’ta tecavüz girişimine direndiği için elim bir cinayete kurban giden Özgecan Aslan isimli kardeşimizin cenazesinde şahit olduklarımız bizi bu açıdan derin düşüncelere sevk etti. Ekrana sığmayan birtakım görüntüler, feminist bakış açısının toplum sağlığı açısından ne ciddi tehditler içerdiğinin sinyalini veriyor gibiydi.
Evvelemirde feminist kuruluşlar ve kadın örgütleri sahip çıktılar cenazeye. Etten bir duvar ördüler tabutun etrafında. Tabuta erkek eli değmemeliydi kesinlikle. Değerse şayet cenaze murdar olabilirdi. Tabuta omuz vermeye çalışan yaşlı beyler bile halkanın dışına itildiler büyük bir titizlikle. Merhumenin yakın erkek akrabalarının bile o çemberi yarıp, tabuta omuz verme şansı yok gibiydi. Özgecan’ın katili bir erkekti. O yüzden de, tabutu taşımak erkeklerin hakkı olamazdı. Feminist ablalar kesinlikle müsaade edemezlerdi erkek cinsinin timsah gözyaşları dökerek, günah çıkartma seansı düzenlemesine…
“Özge’nin hesabı sorulacak!” diyerek tabutu taşıyan kadınların ruh hali ve çevrelerine yaydıkları nefret, tabutu omuzlamaya niyetli herkesin cesaretini kıracak yoğunluktaydı. O yüzden de cenazenin arkasından yürüyen erkekler, dikkat ve mesafelerini koruyarak, tabutun çevresinde birikmiş öfke selinden uzak durmaya çalıştılar gayret ve itinayla…
Hâlbuki Özgecan’a en yakın iki insandan birisi kadınsa, diğeri de erkekti. Acıdan ve ızdıraptan ayakta duramayan, sürekli sendeleyen zavallı baba, yüreği cayır cayır yanmakta olan bir ateş topuna dönmüştü. Buna rağmen vakarını muhafaza etmeye çalışıyor, feminist kadınlarınkine benzer bir öfke ve nefret hissi saçmıyordu etrafına… Bir kadın olmasına rağmen annenin de yüzünden düşen isyan ve öfke değil, tevekkül ve sabra tutunmaya çalışan mazlum bir insanın haysiyet ve asaletiydi.
Takip eden günlerde facebook’da Özgecan’ın izini sürdüm. Tanıdık, tanımadık birçok insanın paylaşımlarına göz attım. Tanıdığım en centilmen erkekler bile nasibini almıştı bu feminist kadın öfkesinden. Kimisi “Affetme bizi Özgecan!” diyerek, günah çıkartıyor, kimisi ise hemcinslerini suçluyor, daha doğrusu onlar üzerinden kendisine gizlice “Yuh!” çekiyordu. Kadın derneklerinin agresif tavrı ve medyanın nefreti körükleyen tutumuyla toplumun bir kesiminde bir suçluluk psikolojisi oluşturuldu. Birileri kendini suçluyor, erkek olmaktan bile utanıyordu adeta… Eğer amaçlanan Özgecan Aslan üzerinden erkek cinsi üzerinde toplumsal bir baskı kurup, suçluluk hissi uyandırmak idiyse, hedef on ikiden vurulmuştu sanki.
“Özge’nin hesabı sorulacak!” diye nutuk atanlar acaba bu hesabı kimden soracaklar? Katil zanlısından mı? “Erkek değil misiniz, hepiniz aynısınız!” dercesine tavır koydukları erkek milletinden mi? Ya da malum çevrelerin her türlü kötü gidişin müsebbibi olarak damgalayıp, karşıdan karşıya geçerken ezilen kedinin bile vebalini yükledikleri günah keçisi iktidardan mı?
İnsan sormadan edemiyor: Bu hanımefendiler acaba hiç evlenmediler mi? Çoluk çocuğa karışmadılar mı? Hiçbirinin bir erkek evladı olmadı mı? Oğlan kardeşleri, amcaları, dayıları, erkek akrabaları yok mudur?
Faraza bu kadınlardan birisinin babası cenazede bulunsa ve her Müslümanın yapacağı gibi tabuta omuz vermek isteseydi, acaba o zaman nasıl bir tutum geliştirirdi bu hanımefendiler? Öz babaları için de aynı şeyi düşünür, ona karşı da aynı muameleyi mi reva görürlerdi?
Yoksa bizim bilmediğimiz başka şeyler mi var işin içinde? Bu taife-i nisvan kendilerini erkeklerden tamamen tecrit ederek, amazonlar gibi mi yaşamayı hayal ediyor? Şayet böyle bir niyet yoksa ortada, cenazenin etrafında koruma duvarı oluşturup, onun üzerinden karşı cinse rezerv koymanın manası nedir öyleyse? Ya da birilerinin suçu, sırf erkek olarak doğmuş olmak mıdır?
Tam tersi bir durumun yaşandığını, katilin maktul, maktulün de katil olduğunu düşünelim bir kez de… Bir erkek, arzularına karşılık vermediği için, bir kadın tarafından öldürülmüş olsa, o zaman ne yapacağız? Bu sefer de erkekler kadınlara karşı tavır alarak, onları mı dışlayacaklar maskülizm denilen bir ideoloji adına?
Benzer bir sebeple vuku bulacak bir erkek cinayetinden sonra, olayı salt maskülen bir bakış açısıyla izaha kalkmak, nasıl akıl ve mantık dışıysa, bu meselede de bütün erkekleri aynı sepetin içine doldurarak, insafsızca yargılamak ve sadece feminen bir bakış açısıyla meseleye büyüteç tutmak o derece hatalı ve absürttür. Elbette meselenin kadın erkek ilişkileriyle alakalı bir yönü ve ataerkil aile düzeninden kaynaklanan erkek egemen toplumun bakış açısıyla ilgili bir boyutu vardır. Fakat Özgecan Aslan olayı sadece feminen bir bakış açısıyla izah edilemez ve bu sosyal yaranın panzehri de kesinlikle feminizm değildir.
Şu bilinmelidir ki, kadına yönelik şiddet gibi toplumun ortak yarası haline gelmiş problemleri iki cinsten birini devre dışı bırakarak çözemeyiz. Bu sebeple, erkekleri dışlayan çağdaş amazonların ekrana yansıyan iptidai tavrını üzülerek seyrettim. Kadınların bu ilkelliği beni bir erkek olarak, suçluluk duygusuna itmedi fakat bu toplumun bir üyesi olarak üzdü ve düşündürdü. Toplumu birbirine kenetlemesi gereken bu acı hadiseler, bir takım kadın örgütlerinin avazının çıktığı kadar bağırdığı ve gövde gösterisi yaptığı bir nifak ve ayrımcılığı teşhir platformu olmamalıdır.
Erkek milletinin tümünü potansiyel mücrim ilan eden bu tutum bana, bir Müslüman olmasına rağmen ölümünden bir yıl öncesine kadar, İslam’ın tüm insanlığı kucaklayan mesajını kavrayamamış Malcolm X’i hatırlattı. Irk ayrımcılığından sabıkalı ABD toplumunda yaşadığı için, Müslüman olmasına rağmen beyazların tamamını “şeytan” gibi gören ve İslâm’ı sanki siyahlara inmiş bir din gibi algılayan Malcolm, ancak Hacca gittikten sonra İslâm’ın evrensel mesajıyla tanışır. O yüce dinin hiçbir ayrım gözetmeden bütün insanlığa aynı mercekten baktığını görür ve o zaman dünyadaki beyaz adamların hepsinin “şeytan” olmadığını anlar.
Erkekleri Özgecan Aslan’ın tabutuna yaklaştırmak istemeyen bu kadınlar da cenazede Malcolm X’in tavrını çağrıştıran bir tutum sergilediler. O ilkel tavrın bir benzeri, aynı toptancı bakış açısı bu kadınlarda da vardı. Erkeklerin kirli ellerini(!) tabuttan uzak tutmaya çalışan bu hanımlar, tavırlarıyla bakış açılarını ortaya koyuyor ve zımnen de olsa bütün bir erkek milletini potansiyel bir suçlu gibi algıladıklarını gösteriyorlardı. “Erkek değil misiniz? Hepiniz aynısınız” dercesine söze dökülmemiş bir gizli mesaj yayıyorlardı çevrelerine…
Bahse konu olan şiddet bir hanımefendiye yönelmiş olsa da, sadece kadınları ilgilendirmiyor. Toplumun bütününe çok ciddi mesajlar veriyor. Daha fazla zaman kaybetmeden, ivedilikle insan yetiştirme düzenimizi ele almamız gerekiyor. Karnını doyurup, ruhunu aç bıraktığımız, terbiye anlayışından hikmeti sürgün ettiğimiz eğitim düzenimizin sorgulanmasının zamanı gelmiştir artık!
Bu toplum bugüne kadar laik-anti laik, Alevi-Sünni, Türk-Kürt, inanan-inanmayan gibi ayrımlara tabi tutularak bölünüp, parçalanmaya çalışıldı. İşlenen kadın cinayetleri üzerinden de erkek düşmanlığı kaşınarak, bir cins ayrımcılığının temelleri atılmamalı… Zihniyete hasım olmak yerine ırk ve cinse olan nefreti kamçılamak, cehaletin ta kendisidir.
Acı da olsa millet olarak yaşadığımız bu tecrübeler birliğe, bütünlüğe ve bir şuur uyanıklığı içinde problemlerin üzerine gidilmesine vesile olmalı. Bölünmeye ve ayrışmaya değil…
Anadolu kadınına, gökyüzündeki Andromeda yıldızı kadar uzak olan feminizm ütopyası, ancak bir sosyal kimlik kazanma mücadelesinin ve şahsiyetini ispat davasının sahte reçetesidir bu toplumdaki bir avuç insan için.
Feminizm bayrağını açarak, “Bölünüyoruz, öyleyse varız” mesajı vermeye çalışan zihniyet sahipleri , ayrışmaya ve çözümsüzlüğe doğru giden yolun kilometre taşlarını döşüyorlar.
14 Oca 2020 0
15 May 2019 0
21 Mar 2019 0
01 Eki 2018 0
DEM PARTİ Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu, kötü kokusu ve kirliliğiyle sürekli gündeme gelen Kule Deresi’ni çevre sakinlerine sordu. Kule […]
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, memleketi Trabzon’da hemşehrileriyle buluştu. Ortahisar Belediye Başkanı Ahmet Kaya’yı makamında tebrik eden İmamoğlu, coşkulu kalabalığa yaptığı […]
Kocaeli Valiliği tarafından yapılan açıklamada; Kamyon, Çekici ve Tanker Cinsi Araçların 14 Nisan 2024 Pazar Saat 05.00’den 15 Nisan 2024 […]
İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin deniz turizmini canlandırmak için İZDENİZ konforuyla sürdürdüğü İzmir-Midilli seferleri Ramazan Bayramı’na özel programla başladı. Kapı vizesinin de […]
Sarayköy Belediye Başkanı Mehmet Salih Konya, ” Tüm İslam âleminin Ramazan Bayramını en içten duygularımla kutluyor ve bu mübarek bayramın […]
İBB, Ramazan Bayramı için hazırlıklarını tamamladı. İstanbulluların 9 günlük bayram tatilini güvenli ve huzurlu bir şekilde geçirebilmesi için de çok […]
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, mesai arkadaşlarıyla Saraçhane’de bayramlaştı. Kurum olarak zor zamanlarda hizmet verdiklerini belirten İmamoğlu, “Şükürler olsun her birisinin […]
Değerli Milaslı Hemşehrilerim, Sevgi, hoşgörü ve dayanışmanın zirve yaptığı, bereketin coştuğu Ramazan ayını geride bırakırken, şimdi de bayramın coşkusunu […]
Muğla Büyükşehir Belediye ekipleri vatandaşların sorunsuz bir Bayram geçirmeleri içinhazırlıklarını tamamlarken Başkan Ahmet Aras, Ramazan Bayramını kutlayan bir mesaj yayımladı. […]
Kocaeli Valiliği, Mesai Saatleri Değişikliğine Dair Basın Duyurusu yayımladı. Buna göre; 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 100. Maddesi […]
Değerli hocam,
Yazınızı ilgiyle okudum. “Affetme bizi Özgecan, hepimiz suçluyuz” olarak başlık koyduğum yazıyı, daha geçen yıl Gizem için de yazmıştım.
Tüm yazınızın tek cevabı var. Onu da Siz zaten vermişsiniz, başka cevaba da gerek yok diye düşünüyorum. Yine de bir dokuya değinmek istiyorum
Feminizm; günümüzün icat ettiği bir şey değil. Osmanlı kadınının “insan olarak” görülmek istediğinin arayışındaki son çare olarak el attığı bir durumdur.
>>”Karnını doyurup, ruhunu aç bıraktığımız, terbiye anlayışından hikmeti sürgün ettiğimiz eğitim düzenimizin sorgulanmasının zamanı gelmiştir artık!”<< Cevap bu!
Ama; yeterli değil, çoktaaan geçmiş ve geçiyor diyerek, "tabuta" el sürdürmek istemeyenlerin ruhlarındaki serzenişi anlamak zorundayız. Onlarda biliyor ki; tüm erkekler aynı değildir ama; synonim olarak bir şeylerle, bir yerlere haykırmak mecburiyetlerinin olduğuna inanıyorlar. …değilmi ki ülkemizin yönetimi çoğunlukla erkeklerin elindedir… O halde?
Saygıyla efem…
Eksik olmayın Sayın Sunguroğlu! Ben de bu tür eleştirel yaklaşımları bekliyorum. Bu tür yorumlar benim için de ufuk açıcı oluyor. Hanımların tavrının seslerini duyurma gayreti olduğunu da biliyorum elbet! Akıl ve gönül süzgecinden geçirdiğiniz yorumlarınızı her zaman işitmek isteriz. Çok teşekkür ederim.
Olaylara değişik açıdan bakarak değerlendirmelerinizi takdirle takip ediyorum,Yazı çok şey ifade ettiği gibi Sunguroğlu beyede verdiğiniz cevap sizin çelebi anlayışınızın tezahürüdür.Bizlerinde ibret alacağı husus ben haklıyım ama dan vazgeçmek olamlo herhalde..
Muhabbetle kalın..
Bu mükevvenattaki Bazı ayan ve ârazları teşkil eden pürüzlerin meydana tenkid etmesiyle ma’adasın ki kıyam binefsihi ile hareket eden Insanlık ölmüş Muhterem Haldun Hocam Gercekten ölmüş cinayetlerin ardı ardına yaşanması bu gibi mevzuatların cereyan etmesi bizleri cok üzüyor dedigıniz gibi Özge’nin hesabı sorulacak!” diye nutuk atanlar acaba bu hesabı kimden soracaklar? Katil zanlısından mı? “Erkek değil misiniz, hepiniz aynısınız!” dercesine tavır koydukları erkek milletinden mi? Hesabı Bu dünyada sorulamayacak tek şey dir cinayet.
Faraza 1 kişi 10 kişiyi öldürdü 10 kişinin hakkını alamıyoruz maalesef bu dünya da o kisiyi 1 kere öldürebiliriz nerde kaldı 9 kisinin hakkı bu dünya bizler icin bir imtihandır Allah bizleri nicin yarattığinı unutturmadan ruhumuzu teslim almasın diyelim.
Yazınız icin Çok Teşekkür ederiz.
Rabbim yâr ve Yardımcınız olsun.
Selametle..