Latest update 28 Mart 2024 - 23:54
21 Haz 2015 admin Köşe Yazarları 0
Türkiye bir genel seçim dönemini daha geride bıraktı. Milli irade bu seçimde, bundan evvelki üç seçimden farklı olarak, parçalı bulutlu bir şekilde tecelli etti. Seçim öncesinin gergin ve sıkıntılı atmosferi, yerini huzur ve istikrara bırakacak derken, seçim öncesinden çok daha zor ve ufunetli bir kaos ortamına terk etti. Gel de çık şimdi işin içinden! Yine de “Bu kaostan bir kozmos ortaya çıkar mı?” demeyelim ve bu yeni siyasi tablonun milletimiz için hayırlı neticeler doğurmasını niyaz edelim.
Milli iradeye duyulan saygı her türlü tartışmanın üzerinde olsa da ortaya çıkan siyasi kompozisyonun müstakbel hükümete eskisi kadar rahat bir çalışma ortamı sunmayacağı çok açık. Mevcut aritmetiğin ortaya sağlıklı ve arızasız işleyen sağlam bir hükümet formülü çıkartması zor görünüyor. Koalisyon yıllarının sefaleti düşünüldüğünde, muktedir bir tek parti iktidarı yanında birbirine yakın tonda renklere sahip iki partili bir koalisyon bile şayan-ı tercih değildir, kesinlikle. Ama ne çare ki, seçim akşamından beri şaşkınlıkla seyretmekte olduğumuz siyasi hercümerç bize; “Ya erken seçim, ya da koalisyon!” ihtarını çekiyor durmadan. Yapılacak olan belli. Bir koalisyon hükümeti kurup ülkeyi yönetmek. Fakat eldeki seçeneklerden hiçbiri uzun soluklu ve sağlıklı işleyecek bir muvazene iklimine sahip olmadığı için, erken seçim ihtimali ilerleyen zamanda da gündemden düşmeyeceğe benziyor. Mevcut şartlarda yapılacak olan hiç şüphesiz ehven-i şer olana sarılmak.
Yakın zamanda yeni bir seçime giderek bu tıkanıklığı aşmak mümkün mü? Bu seçenek kendi içinde ciddi bir risk taşıyor. Görüş ayrılığının, gezi olaylarındakine benzer bir inat psikolojisiyle çiftleştiğini düşünün bir kere. Politik inatlaşma ve kutuplaşmanın son derece yüksek olduğu bir vasatta fanatik ve müzmin taraftarların safını değiştirmesi, zorun ötesinde imkânsız. Geriye bu seçimde verilmiş tepki ve emanet oylarla son seçimde sandığa gitmeyenlerin tercihi kalıyor. Bunların da ancak kahir ekseriyetinin blok halinde bir tarafa teveccüh göstermesi neticesinde ancak sonuç alınabilir. Bu ihtimalin gerçekleşme olasılığı da yüzde yüz değil. Son seçimden birkaç ay sonra yapılacak ikinci bir seçimle, dengelerin tümüyle değişerek tek parti iktidarına yol verecek bir siyasi aritmetiğin oluşması o kadar kolay görünmüyor.
İçinde bulunulan belirsizlik ortamını aşmak için geriye koalisyon seçeneği kalıyor. Onun da sağlıklı bir şekilde yürüme şansı yok gibi. Yani, aşağı tükürsen sakal, yukarı tükürsen bıyık.
Seçimin yıldız partisi hiç şüphesiz HDP. Onunla yapılacak bir koalisyon ise, ister azınlık hükümeti olsun ister çoğunluk, partneri açısından çok ciddi ve olağandışı siyasi riskler taşıyor. PKK, silahlarını gömüp tamamıyla dağdan inmedikçe bu partiyle iktidar ortağı olmak çok zor. HDP son zamanlarda kapılarını farklı unsurlara açması nedeniyle daha heterojen bir parti haline geldi. Söylemi de Türkiye’nin partisi olmak. Bu sebeple PKK eşittir HDP anlamına gelmiyor ama bir terör örgütü olan PKK, HDP’nin yanında saf tutmuş vaziyette ve onun için çalışıyor. Bu su götürmez gerçek, onunla birlikte yürüyecek siyasi partiyi de hassas bir tahterevallinin üzerinde durmaya ve sık sık bir o yana bir bu yana savrulmaya mahkûm edecektir. Nitekim yeni seçilen hanım milletvekilinin köy korucularıyla ilgili yaptığı açıklamalar bu kanaatimizi doğruluyor. Bu parti ile değil koalisyon kurmak, koalisyon pazarlığı yapmak bile çok müşkül ve çetrefil bir iş! Milli Eğitim, Adalet, Kültür, İçişleri, Dışişleri gibi stratejik öneme haiz bakanlıklardan hangisini bu partiye tereddütsüz verebilirsiniz? Belki de bu sebeple HDP’de koalisyon yapmaya hevesli görünmüyor. Bu bakanlıklardan birini bile alamamış HDP yönetiminin, bunu yetkili kurullarına ve tabanına anlatması biraz zor. MHP’yi anladık da, HDP’nin, AKP’ye de kapıları kapatmış olmasının arkasında, açıkça zikredilmeyen böyle bir sebep olduğunu düşünüyorum.
CHP seçim sonuçlarını, başarı gösterememiş ve % 1 civarında bir oy kaybına uğramış olmasına rağmen, kendisine balon hediye edilmiş bayram çocuğu heyecanıyla karşıladı. İlk gün parti genel merkezinde esen neşeli havanın tek izahı, iktidarın mutlak olmayan nispi başarısızlığı ve artık hükümeti tek başına kuramayacak olmasıdır. Kendi başarısıyla değil de iktidar partisinin oy kaybına uğramasıyla coşup sevinen bir siyasi hareket. Bu zihniyetin şuuraltını okuduğumuzda, birinci hedefinin ülkeyi yönetmek değil de hükümeti ve cumhurbaşkanını her ne pahasına olursa olsun, köşeye sıkıştırmak olduğunu görüyoruz. Oylarının bir kısmını gönüllü olarak HDP’ye bağışlamış olmasının arkasında bile böyle bir niyet yatıyor.
CHP Mersin Milletvekili ve eski Kültür Bakanı Fikri Sağlar, seçim sonuçlarının belli olmasından sonra yaptığı ilk açıklamada; “TBMM’de yemin ettikten sonra ilk işim, Erdoğan hakkında Yüce Divan önergesi vermek olacaktır.” dedi. Yani, daha hükümet bile kurulmadan, CHP’de intikam tam tamları çalınmaya başladı.
Ülke kalkınmasına değil de sadece devr-i sabık yaratmaya kilitlenmiş bir ana muhalefet partisi var karşımızda. Ülkenin ise acil çözüm bekleyen sorunları var. Cumhurbaşkanını Yüce Divan’a sevk etmekle ve dini bayramlarda emeklilere birer maaş ikramiye dağıtmakla ortalık güllük gülistanlık olacak ve devasa yatırımlar eskiden olduğu gibi bütün hızıyla devam mı edecek?
Ciddi bir iktidar hazırlığına sahip olmamasına rağmen CHP, MHP ve HDP’ye nispetle iktidar olmaya daha hevesli. Eğer CHP intikam alma psikolojisini bastırabilirse kendisi için en ideal partner bugünkü iktidar partisidir. CHP’nin bir azınlık hükümetiyle başarıya ulaşma şansı olmadığı gibi, çok istemesine rağmen, diğer iki partiyle kuracağı bir koalisyon da ne ona ne de ülkeye, ciddi bir hamle gücü kazandırıp kalıcı bir barış ve istikrar getirmez. On üç yıldan beri ülkeyi yöneten ve devleti tanıyan tecrübeli bir partiyle kuracağı koalisyonun ise hem ömrü daha uzun olur hem de başarı şansı daha yüksek. Elbette gaye memlekete hizmetse…
Seksenli yıllarda Merkez Bankası Başkanlığı yapan Rüştü Saraçoğlu’nun ismi bir ara istikbalin başbakanı olarak zikredilmişti. Konuyla ilgili fikri sorulduğunda; “Böyle bir şey gerçek olsa, en az altı ay düşünürüm.” demişti. Parti sözcülerinin ve genel başkanın iktidar heyecanına ve hükümete balıklama atlamaya dönük tavrına baktığımızda, bu bile CHP’nin siyasi olgunluk ve ferasetten ne kadar uzak olduğunu ve henüz tek başına hükümet etmeye hazırlıklı olmadığını gösteriyor bize. CHP’nin, bugün aklıselime her zamankinden daha çok ihtiyacı var.
Bir de hadiseye MHP’nin ve Devlet Bahçeli’nin penceresinden bakalım: Bahçeli’nin koalisyona sıcak bakmamasının son derece makul ve mantıklı sebepleri var. AKP devre dışı bırakılarak kurulacak üç partili bir koalisyondan en zararlı çıkacak parti, hiç şüphesiz MHP olur. Türkiye’nin partisi olma iddiasındaki HDP’nin, MHP ile kuracağı koalisyonu tabanına izah etmesi daha kolay olur. Bugüne kadar siyasi iktidardan uzak kalmış, TBMM’den bile uzak tutulmaya çalışılmış bir HDP için bu durum, meşruiyetini güçlendirme yolunda en önemli mevzii geçmek anlamına gelir. Fakat MHP’nin bu ortaklığı kendi tabanına izah edebilmesi ise imkânsız. Tabanla tavan kopma noktasına gelebilir. Zira Türk siyasetine girdiği günden beri, sahip olduğu kırmızı çizgilerinden vazgeçmek ve kendi varlık sebebini inkâr etmek anlamına gelir bu.
Yıllar önce kendisinin de bir ayağını oluşturduğu üçayaklı koalisyonun hem kendisine, hem partisine, hem de millete ödettiği ağır faturayı unutmamış olan Bahçeli, şimdi aynı hatayı tekrarlayarak bir vebale daha imza atmak istemiyor. Çünkü bu ikinci hata, MHP’yi tamamen bitirecek bir senaryo aynı zamanda. MHP’nin geçmişte biri sağ diğeri sol bir parti ile yapmış olduğu üçlü koalisyonun sakim neticeleri ortadayken şimdi bir tarafında HDP’nin de olduğu iki sol parti ile koalisyona girmesi, siyasi bir intihar olur.
1999 seçimlerinde % 18 oy oranıyla tarihindeki en büyük başarıyı yakalayan MHP, yaşadığı üç partili koalisyon macerasından sonra girdiği ilk seçimde, oylarının % 60’ını kaybederek baraj altı kalmıştı. Bu elim tecrübeyi yaşamış ve olumsuz neticelerini iliklerine kadar hissetmiş olan Devlet Bahçeli, ülkesine ve partisine hiçbir olumlu katkısı olmayacak yeni bir siyasi intihar girişiminden uzak duruyor büyük bir dikkatle.
Şimdiden sosyal paylaşım sitelerinde Bahçeli’nin bu akil tavrı eleştirilmeye başlandı bile. “Biri, şu Bahçeli’yi tokatlasın yahu, azınlık hükümeti olmazsa gidip oturacak AKP’nin kucağına, hevesimiz kursağımızda kalacak.” türünden paylaşımlar yapıyor, farklı siyasi maksatları olan bazı aklıevveller. Devlet Bey’in ilk yaklaşımı ise çok yerinde. Fazla hevesli görünmüyor hükümet kurmaya. İlk hedefinin iktidar olup kabineye girmek olmadığı anlaşılıyor. Bu iştahsızlığına rağmen MHP, kilit parti konumunda.
Çözüm sürecini rafa kaldırdığı takdirde AKP için de en uygun seçenek, iki parti tabanının muhafazakâr yapısından dolayı MHP ile koalisyon yapmaktır. Fakat bu durum da güneydoğudaki oylarını ve çözüm sürecinde kazandığı inisiyatifi kaybettirebilir AKP’ye. Yani, nereden bakarsanız bakın, önümüzde sıkıntılı bir süreç var.
Düne kadar koalisyonların felaketinden söz edenler bugün onun faziletinden bahsediyor. Elbette farklı fikirleri bir araya getirip uzlaştırabilmek gerçekten büyük bir hüner ve fazilet. Fakat bugüne kadarki siyaset tecrübesi demokrasimizin henüz o fazilet çizgisine erişemediğini gösteriyor. Kimlik siyasetinden kaynaklanan problemlere kalıcı bir çözüm bulunamadığı ve gelenek modernlik çizgisinde süren kavga da devam ettiği müddetçe o irtifaya erişmek hayli zor. Toplum bünyesinde his, fikir ve amaç birliği noktasında bir vahdet teşekkül etmedikçe, koalisyonların bu topluma yapacağı olumlu katkı çok sınırlıdır. Türk siyasi tarihinde farklı eğilimleri bir araya getirip uyumlu bir şekilde yönetebilmiş tek isim Turgut Özal. Fakat o bile bunu bir koalisyon içinde değil; ancak müstakil bir parti çatısı altında başarabilmiş.
Birileri yine sosyal mühendislik yaparak en olmayacak koalisyon formülleri üzerinde uzlaşma sağlamaya çalışıyor. Düne kadar bu ihtimale hiç de sıcak bakmayan kanaat sahipleri çok hızlı bir şekilde şerit değiştirerek birbirine zıt üç siyasi partinin bir araya gelerek iktidar olmasının demokrasi, plüralizm ve toplumsal hoşgörü adına Türkiye’nin yarınlarına ne kadar olumlu katkı yapacağından dem vuruyor. Tabii halka güzel gösterilip sevdirilmeye çalışılan bu ihtimal, akıl hocalarının prezante ettiği gibi değil kesinlikle.
Bu toplum koalisyonun ne anlama geldiğini çok iyi biliyor. Bu konuda daha eskiye, yetmişli yıllara gitmeye de gerek yok. Daha yakın bir tarihe, doksanlı yıllara bakmak kâfi. His ve fikir uyuşmazlıklarından kaynaklanan problemlerin çözülemediği bir ortam. Politik kakofoninin afakı sardığı bir siyasi atmosfer. Birinci hedefin hizmet olmadığı, ülkeyi hükümetsiz bırakmamak adına ağır aksak işlese de koalisyonu nasıl ayakta tutabiliriz kaygısının ön plana çıktığı, hakiki maksadını yitirmiş zoraki bir uzlaşı. Ve neticede yatırımların durduğu, kalıcı hizmetlerin yapılamadığı, idare-i maslahatla geçen yıllar. Bu yıllar Türkiye’nin yerinde saydığı, zaman ve enerjisinin pisipisine harcanıp çöpe atıldığı seneler. Her biri, Türkiye’nin kaybolan yıllar albümündeki yerini çoktan almış. O günleri bir daha yaşamak istemiyor bu toplum.
Toplumun bir kesimi iktidara bir ders vermek isterken farkında bile olmadan galiba kendi bacağına kurşun sıktı. Ve ortaya ancak kör, topal yürüyecek hükümet formülleri çıktı.
Mevcut şartlar muvacehesinde en ideal hükümet seçeneği iki partili bir koalisyondur. İki partiye nispetle üç partinin arzu edilen siyasi uyumu sağlaması daha zor. Ortakların his ve fikir dünyalarının birbirine akortlu olması bir koalisyon hükümeti için şanstır. Bizim görüşümüze göre en iyi çözüm, içinde iktidar partisinin de bulunduğu iki partili bir oluşumdur. İlk ihtimal hiç şüphesiz AKP-MHP koalisyonudur. Bu seçenek siyasi uyumu kolaylaştıracağından iktidarın devamlılığını sağlar. Belli konular dışında uyumsuzluk yaşanmaz. Eğer MHP koalisyondan uzak durma ısrarında devam ederse, ikinci seçenek AKP-CHP koalisyonudur. Gerçi bu iki partinin tabanları, his ve fikir planında birbirinden çok uzak. Hayat üslupları ve istikbale bakışları farklı. Buna rağmen ilk ihtimal gerçekleşmezse, bu ikinci ihtimal en gerçekçi seçenek olarak ortada duruyor. Zira bu iki parti sayısal açıdan zahmetsizce hükümeti kuruyor ve % 70’e yakın bir oy desteğine sahip oluyor. İdeolojik farklılıklar ise bu koalisyon seçeneğinin en büyük handikapı.
TBMM toplandıktan sonra en erken zamanda yeni hükümetin kurulması gerekiyor. Siyasi belirsizliğin çok uzun süre devam etmemesi lazım. 12 Eylül’ün bile en önemli gerekçelerinden biri cumhurbaşkanının seçilememesi ve devletin en önemli makamının altı ay boyunca boş kalmış olmasıydı. Bugün artık öyle bir ihtimal olmasa da siyasi belirsizliğin hangi neticeleri doğuracağı bilinmez. Deve dişi gibi problemlerin kapıda olduğu bir siyasi atmosferde ülkeyi uzun süre belirsizliğe ve işlemesi zor, zayıf hükümet seçeneklerine mahkûm etmek, yanlış ve akıl dışıdır. Şunu unutmayalım ki, kurt her zaman puslu havayı sever.
14 Oca 2020 0
28 May 2019 0
15 May 2019 0
21 Mar 2019 0
“Vicdanım kabul etmedi” dedi ve istifa etti Yeniden Refah Partisi, Denizli’nin Acıpayam İlçesi’nde toplu istifa depremi yaşadı. Yeniden […]
TÜPRAŞ’tan Eskişehir’deki hava üssündeki hava araçlarına yakıt sağlayan NATO boru hattının Kocaeli’nin Kartepe İlçesi Maşukiye Mahallesi mevkisinde çalışma yapıldığı sıra […]
Cumhuriyet Halk Partisi Bursa İl Başkanlığı’nda Gelecek Partisi’nden ayrılarak CHP’ye katılan ve aralarında il-ilçe yöneticilerinin de olduğu 750 yeni üye […]
Anavatan Partisi, 31 Mart yerel seçimlerinde stratejik bir karara imza atarak, Muğla’da Cumhur İttifakı’nın adayı Prof. Dr. Aydın Ayaydın’a resmi […]
MHP Denizli İl Başkanı Mehmet Ali Yılmaz, milliyetçi ve ülkücü harekete gönül veren herkesi Cumhur İttifakı’na destek vermeye davet ederek, […]
Yenişehir İlçe Başkanı Mustafa Selamoğlu, basın açıklaması yaptı. Selamoğlu açıklamasında; Değerli Basın mensupları, İYİ Parti üyeleri, kıymetli […]
Muş’ta bir takım ziyaretlerde bulunan DEM PARTİ Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu, yoğun ilgi ile karşılaştı. Muş’un ilçelerini, köylerini ve […]
İçişleri ve Emniyet Seçimleri Manipülemi Ediyor? Emniyet İş İnsanları Üzerinde Baskı Mı Kuruyor? Son günlerde İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya ile […]
Balıkesir Süper Amatör Lig Play-Off 4. Hafta mücadelesinde 1966 Edremitspor, evinde konuk ettiği Balıkesir temsilcisi Gaziosmanpaşaspor’u 3-0 mağlup ederek […]
Son günlerde Karabük Üniversitesi ve Türkiye genelinde üniversitelerde yaşanan cinsel sağlık hizmetleri ve cinsel yolla bulaşan hastalıklar gündeme geldi. Bu […]