Latest update 24 Nisan 2024 - 14:46
10 Kas 2014 admin Köşe Yazarları 0
Siyaset son derece yorucu ve stresli bir faaliyet alanıdır. Siyasilerin ve hassaten de lider mevkiindeki aktörlerin bu stres denizinde boğulmadan kulaç atabilmeleri için ya çok gamsız ve sinirleri alınmış bir tabiata ya da çelikleşmiş bir sinir sistemine sahip olmaları gerekir. Bu özelliklere sahip olan bir insanın bile fırtına ortasındaki geminin kaptan köşkünde kırk yıla yaklaşan bir siyasi ömrü olamaz.
Yakın tarihimizde normalden uzun süren siyasi hayatların sebebi ise liderlerin millet tarafından çok sevilmeleri ya da olağanüstü bir sinir sistemine sahip olmaları değil, siyasi hayatlarının sürekli olarak siyaset dışı güçler tarafından kesintiye uğratılmasıdır. Bu durum umulanın ve planlananın aksine onları siyasetten soğutmamış, tam aksine bu zevata kayda değer bir dinlenme molası vererek, yeni hamleler yapabilmek için moral ve güç toplama fırsatı sunmuştur. O itibarla demokrasinin askıya alındığı ara dönemler en çok darbelere maruz kalan siyasilerin işine yaramış, onları bir müddet aktif siyasetten uzaklaştırıp dinlendirerek, siyasi ömürlerini uzatmıştır. Adeta bakıma alınan araba misali bu dönemde yasaklı siyasiler zihnen ve ruhen yenilenmiştir.
Bu siyaset erbabı siyasetin sürgün dönemini yaşarken de siyasetten uzak kalmamış, kamuflaj yaparak yine politik mesaisine devam etmiş ve yasaklı olmayan çömezlerine parti kurdurarak, doğrudan olmasa da, dolaylı yoldan ve şimşekleri üzerine çekmeden siyasi denkleme dahil olmasını bilmiştir. Perde arkasından yönetilen bu güdümlü siyasi partiler de, başlarında olmasalar bile yine eski siyaset kodamanlarının adıyla anıldığı için, mevcut siyasi düzen eskisinden pek farklı bir görünüm arz etmemiştir. Bu siyasi liderlerin çoğu yine eski dava arkadaşlarıyla çalışmayı tercih etmiş ve böylelikle partilerin üst kademelerindeki siyasi kadrolar yenilenememiştir. Bu sebeple demokrasiye geçtiğimiz tarihten bu yana siyasi partiler liderlerinden bağımsız bir kurumsal kimlik kazanamamıştır. Zira kurumsal kimlik kazanmış yapılar liderleriyle anılsa bile, onlarla özdeşleşmezler. Darbeler siyasi hareketlerin kurumsal kimlik kazanamayarak liderler ve dar çevreleriyle özdeş hale gelmesinin en önemli sebeplerinden biridir.
12 Mart’ta muhtıra ile başbakanlıktan uzaklaştırılan Süleyman Demirel ve genel başkanı olduğu Milli Nizam Partisi kapatılan Necmettin Erbakan, vesayetçi düzenin üzerlerine bir çarpı çekmesine rağmen, tabanlarından aldıkları güçle tekrar siyasete dönebilmişlerdir. 12 Eylül’de kapısına kilit vurulan dört siyasi partinin temsil ettiği siyasi hareketler askeri vesayetin demir pençesi üzerlerinden kalkar kalkmaz farklı isim ve amblemler altında tekrar örgütlenmişlerdir. Kendilerine yasak konulan siyasiler ve özellikle de liderler, siyasi yasaklara, hapislere, sürgünlere, manevi işkencelere ve cebri uygulamalara rağmen tekrar siyasete dönebilmişlerdir. Takip eden süreç içerisinde aynı yolu bir kez daha kat ederek eski yerlerine geri dönmüşlerdir. Yani darbeler siyaset adamlarını 360 derece döndürmekten başka bir işe yaramamıştır.
Darbeler ayrıca siyasi partileri kendi hususi mülkü gibi gören “Tapulu arazime gecekondu yaptırmam” diyen siyasetçi tipini de mayalamıştır. Bu sözler darbelerin aktif siyasetten uzaklaştırdığı liderler tarafından söylenmiştir. Seçim hezimetiyle siyasete veda eden liderler ise bu tür beyanların yanından bile geçememiştir. Millet iradesini adeta tekelinde gören bu bakış açısı, lider mevkiindeki şahısların 2002 seçimlerine kadar hep siyaset dışı güçler tarafından politik yaşamlarına son verilmek istenmesinden kaynaklanmıştır.
Yine darbe dönemlerinde emanetçi genel başkanlar zuhur etmiş, siyaset tavanla tabanın bir düzlemde buluştuğu organik bir faaliyet alanı olmaktan çıkarak sunileşmiş, milyonların gönül verdiği siyasi hareketler, kendilerine emanetçi sıfatı yakıştırılan şahısların elinde kalmıştır.
Darbelerin Türk milletine faturası ağır olmuş, siyasi hayata ve politika sözlüğüne kendi ifadesiyle altı defa gidip, yedi defa gelen fosilleşmiş siyasetçi tipini armağan etmiştir. Siyasetin tabii seyri içinde siyaset dışı kalamayan liderler, halkın gözünde darbelerin mağduru(!) haline gelmiş, bu durum bir süre sonra bu siyasetçilerin yıldızının tekrar parlamasına, daha doğrusu parlatılmasına hizmet etmiştir. Çağdaş demokrasilerde Margaret Thatcher, John Major, Tony Blair, Willy Brandt, Jacques Chirac ve adını burada zikredemeyeceğimiz daha bir yığın siyasetçi bir defa gelip, bir defa giderken, biz de gidip, gelmeye doyamayan siyasetçi tipi revaç bulmuştur. Misyonlarını gerçekleştiren bu adamlar bir süre sonra kendilerini tekrarlamaya başlamış ve daha sonraki siyaset yıllarında değişik fikirler üretip, yeni hizmet hamlelerinde bulunmak yerine sürekli aynı noktada patinaj yaparak, hep geçmişin kesesinden harcamışlardır.
Toplum mühendisliğinin asker marifetiyle siyasi kulvarın dışına ittiği liderler darbelerin üzerinden üç-beş yıl bile geçmeden çoğu zaman sıkıyönetim kanunlarına aykırı olarak gizliden gizliye siyasi faaliyetlerin içinde yer alır, hatta parti kurma teşebbüslerinde bulunurken, 2002 seçimlerinde halkın sandığa gömdüğü liderler yürekleri siyaset aşkıyla fıkır fıkır kaynamasına rağmen bir daha siyasetin deli gömleğini sırtlarına geçirememiştir.
Bunun en maruf örneği Süleyman Demirel’dir. İki defa darbe yoluyla siyasi hayatı felç edilen kurt siyasetçi bütün olumsuzluklara rağmen her seferinde kefeni yırtıp tekrar siyasete dönebilmiş ve siyasi hayatının finalini devlet gemisinin kaptan köşkünde gerçekleştirmiştir. Buna karşılık 2002 senesinde adeta kendi şahsıyla özdeşleşen politik düzenin beyaz ihtilâlle devrilmesinden sonra ise çok istemesine rağmen bir daha değil siyasete dönmek, dönüş sinyali dahi verememiştir.
Siyaseti siyasetçiden daha üstün bir sezişle analiz eden halkımız genetiğindeki ulü-l-emre itaat kültürü ve devlet mefhumuna duyduğu derin saygıdan dolayı hiç acele etmemiş, daima hamle sırasının kendisine gelmesini beklemiştir. Demokrasi oyununu bir poker oyuncusu tavrıyla oynayan büyük kitle ilk hamlede rölans demiş, hatta önüne konulan darbe mahsulü anayasalara bile bu mantıkla geçiş vizesi vermiş fakat inisiyatifi eline geçirir geçirmez blöfünü geri alarak, restini çekmiştir. Bir hakemin kırmızı kartla oyun dışı bıraktığı futbolcu gibi, vesayetçi unsurları zaman içinde ve akıllıca yöntemlerle siyasi denklemden çıkarmıştır. Siyasete gayrı meşru yollardan bulaşan parazitleri meşru zeminde tasfiye etmesini bilmiştir. Bu da oyunu kuralına göre oynamaya alışkın halkımızın demokratik terbiyesini göstermektedir.
Ordu Türk siyasetinde ancak kısa vadeli roller oynayabilmiş, uzun süreli bir belirleyicilik şansına hiçbir zaman için sahip olamamıştır. Militarist zihniyetin yaptığı düzenlemeler, koyduğu kurallar, ara dönemler geçtikten sonra yürürlükten kalkmış, toplum tarafından benimsenmediği için tarihin hafızasına gömülmüştür. Bu, asker millet olarak vasıflandırılan Türk milletinin hiç de militarist bir mantığa sahip olmadığını, bu iki kompartımanı birbirinden net çizgilerle ayırdığını ve orduya dayanan bir politik düzeni asla benimsemediğini ve tam aksine demokratik kültüre ve şeffaf bir yönetim anlayışına yatkın bulunduğunu göstermektedir. Sosyolojiden habersiz militarist mantık, kışlaya nizam verdiği gibi, millete de nizam ve istikamet vereceğini sanmış, fakat neticede hüsrana uğramıştır. Darbeci zihniyetin ara dönemlerde gerçekleştirdiği uygulamaları ilk fırsatta elinin tersiyle bir kenara iten halkımız tercihini milli müktesebata vurgu yapan demokrasiden ve artı değer üreten siyasetten yana yapmıştır.
2002 seçimlerinin ve ondan önceki uzun darbeler döneminden oluşan yakın siyasi geçmişimizin kâmil idrak sahiplerine mesajı açıktır. Aziz milletimiz o engin ferasetiyle hem siyasetin meşru ve asal öznesi olan siyasilere, hem de siyasetin asli öznesi olmadığı halde siyasete gayrı meşru yollardan müdahale eden unsurlara şu kesin ve net mesajı vermiştir: SİZ KİMSEYİ TASFİYE EDEMEZSİNİZ; ANCAK BEN EDERİM.
VEYL OLSUN HALA BU MESAJI OKUYAMAYANLARA…
24 Nis 2024 0
24 Nis 2024 0
23 Nis 2024 0
23 Nis 2024 0
Gergerlioğlu, Dilovası halkını tedirgin eden çevre olayını bakana sordu! DEM PARTİ Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu Dilovası’ndaki kaçak atık deposunu […]
“Emeklinin ve asgari ücretlinin maaşından çalan hükümet faiz lobisine, saraylara ve yandaşlara aktardığı paraların bedelini yine vatandaşa ödetmeye çalışıyor” diyen […]
DEM PARTİ Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu, İzmit’teki 42 Evler Tren İstasyonu’na giderek açıklamalarda bulundu. 42 Evler istasyonun kaderine terk […]
DEM PARTİ Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu, kötü kokusu ve kirliliğiyle sürekli gündeme gelen Kule Deresi’ni çevre sakinlerine sordu. Kule […]
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, memleketi Trabzon’da hemşehrileriyle buluştu. Ortahisar Belediye Başkanı Ahmet Kaya’yı makamında tebrik eden İmamoğlu, coşkulu kalabalığa yaptığı […]
Kocaeli Valiliği tarafından yapılan açıklamada; Kamyon, Çekici ve Tanker Cinsi Araçların 14 Nisan 2024 Pazar Saat 05.00’den 15 Nisan 2024 […]
İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin deniz turizmini canlandırmak için İZDENİZ konforuyla sürdürdüğü İzmir-Midilli seferleri Ramazan Bayramı’na özel programla başladı. Kapı vizesinin de […]
Sarayköy Belediye Başkanı Mehmet Salih Konya, ” Tüm İslam âleminin Ramazan Bayramını en içten duygularımla kutluyor ve bu mübarek bayramın […]
İBB, Ramazan Bayramı için hazırlıklarını tamamladı. İstanbulluların 9 günlük bayram tatilini güvenli ve huzurlu bir şekilde geçirebilmesi için de çok […]
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, mesai arkadaşlarıyla Saraçhane’de bayramlaştı. Kurum olarak zor zamanlarda hizmet verdiklerini belirten İmamoğlu, “Şükürler olsun her birisinin […]